“İşgal bitmeden Yunan adalarına gitme”
Sizden Gelenler’in ilk mesajı bu hafta Vedat Yenerer’den; meslek hayatı kumpasla sekteye uğrayan ve şimdi kamuoyuna www.mehmetciktv.com.tr ile ulaşan meslektaşımızdan.
“mehmetciktv”nin çağrısıyla buluşan bir grup sivil toplum kuruluşu Sirkeci Garı önünde ortak bir basın açıklaması yaptı dün. İşte o açıklamayı paylaşmış Yenerer:
“Yunanistan parlamentosu İzmir’in Yunan işgalinden kurtarıldığı 9 Eylül’ün yıl dönümünde; 9 Eylül 2014 tarihinde “Ermeni ve Rum soykırımları yapılmamıştır” demeyi hapis ve para cezasına çarptıran yasayı çıkartmıştır. Yasada cezalar; 3 ila 6 ay arasında hapis ve 5 bin avro’dan 20 bin avro’ya kadar para cezası olarak belirlenmiştir.
Bizler, gelirlerinin büyük bir kısmını Türkiye ve Türk milletinden sağlayan, buna rağmen her daim düşmanca tavrından vazgeçmeyen, Ege Denizini kendi denizi haline getiren, 2004 yılından itibaren 16 adamızı fiilen asker çıkartarak işgal eden, uçak ve gemilerimize yönelik düşmanca tavır takınan Yunanistan’ı kınamak amacıyla, ekonomisi Türk turistlere bağımlı olan olan “Yunan adalarına” yönelik bir ” PROTESTO “ çağrısında bulunuyoruz.
Yüce Türk Milleti!..
Yunanistan işgal ettiği Türk adalarından çekilmedikçe...
Yunanistan parlamentosunun kabul ettiği açık düşmanlık içeren “Pontus ve Ermeni Soykırımı olmuştur ve inkar eden cezalandırılacaktır...” şeklindeki hukuk ve etik dışı kanunu geri çekmediği sürece;
1-Biz Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları Ege’deki “Yunan adalarına” gitmiyoruz.
2-Gitmek isteyen yakınlarınızın gitmemeleri yönünde telkinde bulunmanızı istiyoruz.
3-Vatanımıza gelecek olan ve Yunan pasaportu taşıyan her turiste Türk misafirperverliğini en iyi şekilde göstermenizi rica ediyoruz.
4-Yunanistan’ı görme konusunda ısrarcı olan vatandaşlarımızın da Batı Trakya’ya yani Türklerin yoğun olarak yaşadığı Dedeağaç, Gümülcine ve İskeçe gibi şehirlere gitmelerini ve orada Türk esnaftan destek amacıyla alışveriş yapmalarını tavsiye ediyoruz.
Bu tavır ASLA bir düşmanlık değildir. Tam tersine Yunanistan’ın bitmek tükenmek bilmeyen TÜRK DÜŞMANLIĞI’na ve Türkiye’deki destekçilerine yönelik Türk milletinin bir PROTESTOSUDUR.”
Kumpas Partisi
Faruk Ateş, “Savcının talimatıyla görevlerini yapıp TIR’ları durduran askerlerin hain ilan-casus ilan edilerek gözaltına alınmasına” tepkili. Hem de öyle böyle değil tepkisi. Hukuk elverdiği ölçüde aktarıyorum: “...Devletin binlerce memuru, bürokratı işini gücünü bırakmış, kumpas planları yapmaktalar. Bütün bunların maaşlarını da milletimiz helal kazancından vermektedir. Yıllardır PKK ile şanlı bir mücadele veren Jandarma siyasete angaje olduktan sonra, şimdi de kendilerinin çarklarına çomak sokacak subaylarımızı tasfiye ediyorlar. Düğmeye basarak 34 askeri gözaltına aldılar. Komutanlarımızın gözünün içine baka baka onlardan özür dileyenler, aradan daha bir ay geçmeden 34 askere yeni bir kumpas kurdu. Bizim komutanlarımızın arasında bu yalanlara inanacak çıkar mı bilemiyorum. Türkiye’nin askeri kurmay beyinleri acaba ne düşünüyor? Halk olarak bu oyunlardan artık iğreniyoruz...”
Oyları çaldırmamak için...
Son seçimde sandık görevlisi olarak görev yapan Şükrü Adıbelli gözlem ve tecrübelerinden yola çıkarak, partilerin sandığa yolladıkları isimlerin oy çaldırmamak için neler yapması gerektiğini yazmış. Basit ama etkili önlemler:
“1. Öncelikle bizim de alınan oyları sayıp işaretleyebileceğimiz çetele sayfası hazırlayıp, bunu partimizin sandıktaki görevlisine vermemiz lazım
2. Zarflar açılıp oylar okunmaya başlanınca, görevli arkadaşımız açılan oyu görecek şekilde pozisyon almalıdır. İlk oy çalma işi burada gerçekleşiyor. Sonra doğru okunan oy doğru haneye yazılıyor mı, onu kontrol etmeli. Çeteleler birbirini tutmuyorsa tekrar oy sayımı istenmeli
3. Sayılan oylar tutanağa doğru yazılıyor mu? Bu kontrol yapılmadan tutanak imzalanmasın ve imzalı tutanağın bir kopyasını alıp parti merkezine iletsin
4. Oy sandıkları veya çuvalları ağzı mühürlendikten sonra Seçim Kurulu’na teslim edilene kadar görevli arkadaşımız yanından ayrılmamalı, ağızlarının açılmasına engel olmalı
Bütün bunlara rağmen AKP başka bir sonuç açıklarsa, ne yapılacağı parti genel merkezi ve genel başkanlarına kalmış demektir.”
Derin devletlerini gizlemeye çalışıyorlar
Mustafa Öztürk’e göre de “TIR Davası” nın perde arkasında bambaşka bir amaca yürüyor iktidar:
“...TIR davasında ömürleri PKK terör örgütü ile mücadelede geçen jandarma personeline casus damgası vurularak hapse atılıp, PKK/KCK mensuplarına da artık dağda değil şehirde gezme kapıları açılmaktadır. Aslında TIR olayı buz dağının görünen yüzüdür, Adana TIR davasında görevli olan 34 personelin bir algı operasyonu ile kamuoyunda ” Selam Tevhid “ olarak bilinen soruşturmada, usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma ile ilişkilendirilerek gözaltı kararı alındı. Yani Adana ve Hatay’da Ocak 2014’te MİT’e ait TIR’ların durdurulmasının ” Selam Tevhid “ dosyası kapsamında yapıldığı safsatası kamuoyunda oluşturulmaya çalışıldı. İç güvenlik paketi ilk meyvesini verdi. Onlar memlekette terör örgütü ararken istemeden de olsa memleketin kılcallarına kadar inen ve devlet içinde devlet haline gelen birileri ile karşılaşmış, bunların IŞİD’e silah taşımasını tespit etmiş, uluslararası terör örgütleri ile ilişkilerini görmüş ancak, iktidar da bunların kontrolünde olduğu için psikolojide dışa vurum reaksiyonu ile paralel yapı uydurularak, kendi paralel yapıları ve derin devletleri gizlenme yoluna gitmiştir.”