İş başa düşünce...
Eğer olağanüstü bir durum olmazsa, 1 Kasım seçimlerinden de yine koalisyon çıkıyor. 1 Kasım seçimlerinden sonra en çok oy alan parti olarak AKP, CHP ve MHP'den birisi ile koalisyon yapacaktır. CHP ve MHP'den hangi parti koalisyon dışı kalırsa, o partide taban, üst yönetimi sorgulayacak ve değişiklik talep edecektir.
Koalisyon bir bakıma CHP ve MHP için parti içinde bir istikrar aracı olabilir. CHP'nin "Önce Türkiye" sloganı bir kısım taraf topladı. Oylarını birkaç puan artırabilir. Ancak koalisyona girmesi, AKP'nin ve MHP'nin tavrına göre değişecektir.
AKP, MHP ile koalisyonu tercih eder. Zira belli bir oranda ortak olan tabanı kendine çekmek ister. MHP de aynı stratejiyi takip edebilir.
Eğer 1 Kasım'dan sonra da, siyasi entrikalar devam ederse, o zaman hem demokrasi hem de ekonomi için dönüm noktası olur. Demokrasi talebi farklı bir kulvara girebilir ve toplumda kutuplaşma artar.
Ekonomide ise zaten başlamış olan çöküş süreci hızlanır. Türkiye dünyadan daha çok ayrışarak, kaos yaşar.
İnşallah bu sorunları yaşamayız. Ancak vatandaş olarak bizim iyi niyetimiz ve temennilerimiz yetmiyor. Siyasilerin dik durması ve ülke geleceğini seçim hesaplarının önüne koymaları gerekir.
Ekonomide en önemli makro gösterge büyüme oranlarıdır. Büyüme oranı GSYH'da bir dönem veya bir yıl içinde meydana gelen reel artıştır.
Hatırlatmakta yarar var... Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYİH), belli bir zaman içinde, üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin para birimi cinsinden değeridir. İktisadi büyüme ise, GSYH'da bir dönem veya bir yıl içinde meydana gelen reel (enflasyondan arındırılmış) artış oranıdır.
Türkiye, 2012 yılından beri, 4 yıldır düşük büyüme yaşıyor. 2016 ve 2017 yılı için de düşük büyüme tahmin ediliyor. Toplam bu 6 yıl ortalama büyüme oranı yüzde 3'te kalıyor.
Yüzde 3 global büyüme, fert başına yüzde 1.8 büyüme demektir. Türkiye şartlarında çok düşük büyümedir. Bir ekonomide gelir ve refah düzeyini fert başına GSYH ve gelir dağılımı gösterir.
(Aşağıdaki tabloda 2015 ve 2016 büyüme tahminleri verilmiştir.)
Düşük büyüme, Türkiye için durgunluk demektir. ABD'de GSYH'da yüzde 2 büyüme yılda 320 milyar dolar artış anlamına geliyor. Bizde ise yüzde 2 büyüme yılda 15.6 milyar dolar artış demektir.
Uzun süreli durgunluğun getirdiği ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar özetle şöyledir:
* Ekonomide iç dinamiklerin körleşmesine neden oluyor. Söz gelimi yeni yatırımları uyaran yeterli talep olmuyor.
* İşsizlik artıyor... Bütün tahminler 2015 ve 2016 yılında işsizliğin yüzde 10'unun üstünde olacağını gösteriyor. Kaldı ki iş aramayan işsizleri de katarsak bu oran yüzde 16 ve üstüne çıkıyor.
* Türkiye, gelir yaratamayınca 400 milyar doları geçen dış borçlarını ödemekte zora giriyor.
Öte yandan siyasi tercihlerin de büyüme ile ilişkisi var. Bu ilişki gelişmiş ve demokratik toplumlarda daha belirgin, bizde ise biraz zorlama ile ortaya çıkıyor.
Aşağıdaki grafikte, büyüme oranı ile AKP oy oranları arasındaki ilişki gözleniyor. Kasım seçimlerinde de bu durumun değişmesi zor görünüyor.
Sonuç: Türk milleti her zaman darboğazlardan çıkış yolu bulmuştur. Bu defa geç kalmış olabilir. Ancak bulacağına kimsenin kuşkusu olmasın.