Irkçı şiddetin arka planı
Siyah adam polis aracının yanında yüz üstü yere yatırılıyor. Bir gurup beyaz polisle birlikte bir beyaz polis, siyah adamın boynuna diziyle acımasız şekilde bastırıyor. Adam defalarca "Nefes alamıyorum… Bunlar beni öldürecek" diyor.
Beyaz polisin siyah adama yaptıkları ABD'de saniyesi saniyesine izlendi. Elleri cebindeki polis yere yatırdığı siyahi adamın şah damarına ayak dirseğini dayamış nefessiz bırakmıştı.
Çevredekilerin "Zaten yakaladınız, en azından bırakın nefes alsın" vb. şeklinde ikazlarına rağmen beyaz polis, siyah adamın boğazına daha şiddetli bir şekilde diziyle basıyor ve siyah adamı boğarak öldürüyor.
Elinde silah olan güçlerin bastırılmış ırkçı öfkeleri bu şartlarda rahatça ortaya çıkabiliyor. Polisin kızıl derililerden sonra kara derilileri bu kadar rahat öldürebilmesi, bacağından vurabileceği kişinin kafasına ateş etmesi veya adamın boğazına diziyle bastırarak öldürebilmesi Amerikan toplumunun bugünkü durumunda doğallaşmıştır.
Pervasız beyaz polislerin ABD'de işlediği bu cinayet kitlelerin harekete geçmesine neden olmuştur. Görüntüler yayınlanır yayınlanmaz sokaklar karışmış, mağazalar ateşe verilmiş bazı yerlerde ABD bayrakları yakılmıştır. Amerikan polisinin daha doğrusu var oluş sisteminin ürettiği bu cinayetin artçı etkileri hala sürüyor.
İşlenen cinayet ırkçı polislerin şizofrenik hareketinden daha fazlasını anlatmaktadır. Yakın geçmişte yüzbinlerce insanı bir anda yok eden atom bombası "Enola Gay"i insanların üstüne gözünü kırpmadan atan bir ülkedir Amerika.
Daha dün ABD askerlerinin, insanlığın vicdanına karşı Guantanamo Kampında ve Ebu Gureyp'te tutuklulara yaptığı inanılmaz insan hakları ihlalleri ve işkenceler hafızalarda canlılığını koruyor.
CIA'nın çeşitli ülkelerden kaçırdığı insanları uçaklarda ve gemilerde işkenceden geçirmesi ya da polislerin zaman zaman ortaya koyduğu şiddet, ABD'nin çeşitli durumlarda bilinçaltının nüksettiğini göstermektedir.
Amerika'nın tarihinde ve kültüründe çok yaygın ve derinde fırsat beklemekte olan bastırılmış ırkçı duygular vardır.
"Vahşetin felsefesi"
Beyaz olmayanlara yönelik insanlık dışı muamele, ırkçılık, etnik temizlik kültürü ABD'nin bilinçaltıdır. Bu duygular şartlar oluştuğunda ve fırsat bulduğunda bilinç üstüne çıkmaktadır. ABD'de kızıl ve siyah derililerin mutlak eşitliği yasalar önünde olsa da kapılar arkasında geçerli değildir.
Günümüzde Kovid 19 virüsü ABD'de özellikle de New York'ta zenci ve hispaniklerin ağırlıkla yaşadığı bölgelerde kontrol altında değildir. Zenci aktivistler son salgında ölenlerin yüzde 60'ının zenci ve hispaniklerden oluştuğunu iddia ediyorlar.
ABD'de Kızılderililer, Afro Amerikalılar, Müslümanlar, mülteciler vb. hukuken eşit sayılsa da fiilen eşit değildir.
Halbuki Thomas Jefferson başkanlığındaki ekip tarafından hazırlanan 4 Temmuz 1776'da ilan edilen ABD Bağımsızlık Bildirgesinde "Tüm insanlar eşit yaratılmışlardır. Yaradanları tarafından bağışlanmış belli bazı vazgeçilmez haklara sahiptirler, hayat, özgürlük ve mutluluğu arama da bunların arasındadır" ifadeleri vardı.
Kabul etmek gerekir ki metindeki bu insani temennilere karşın Jefferson'un ülkesi olan Amerika'da o günden bu güne "zenci-beyaz", "kızıl derili-beyaz derili", "Filistinli-İsrailli", "Müslüman-Hıristiyan" gibi ayrımcı ve ırkçı tavırlar hep var olmuştur.
Japonya'ya dün bir anda yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan atom bombasını Jefforson'un ülkesi attı.
Arnold Toynbee, "Amerika'daki İngiliz kolonicilerinin Eski Ahit üzerinde yoğunlaşmalarının, onlara, dinsizleri yok etmekle görevli seçilmiş bir halk oldukları inancını verdiğini" savunmuştu.
Chomsky, Kızılderililere uygulanan vahşet yöntemlerini şöyle anlatır: Sömürgeciler, Kızılderilileri vahşi köpeklerle avlıyor, kadınlarını ve çocuklarını katlediyor, ekinlerini yağmalıyorlardı. Bir de Kızılderililere battaniye satıyorlardı. Ama üzerlerinde çiçek hastalığı mikrobu enjekte edilmiş olan battaniyeler".
Güç zalim ellerde amaç dışı kullanıldığında insanlığı değil emperyalizmi inşa eden bir enstrüman halini alır. ABD'de olan biten de budur!