İnsanlık tarihindeki en büyük soygun düzeni
İnsanın, insanı kullanması istismar etmesi, insanlık tarihi kadar eskidir. Hiçbir ekonomik sistem, hiçbir yaklaşım, bu istismarı önleyememiştir. İnsan istismarı bazen kişisel düzeyde, bazen de toplumsal düzeyde olmaktadır. Marksist felsefe kağıt üzerinde, insan istismarını önlemenin iyi bir yolu olarak görünür. Emek-değer teorisi de materyalist felsefenin ekonomi alanına uygulanmasıdır.
Gel gör ki, uygulamada bu sitem daha çok insan istismarına yol açmıştır. İnsanların siyasi tercihleri sınırlandırılmış ve düşünce ve inanç özgürlüğü kaldırılmıştır. Komünist Parti yöneticileri, diğer insanları daha çok istismar etmiştir. Rus Çarının sarayında, Komünist Parti Genel Sekreteri oturmuştur.
En büyük İmparatorluklar, başka toplumların sömürülmesi üstünde yaşamıştır. İnanç ve etnik istismarlar bugün dahi yapılmaktadır. Ne var ki insanlık tarihinin görüp göreceği en büyük istismar, küresel ekonomi adı altında spekülatif sermayenin yarattığı bugünkü soygun düzeni olmaktadır.
Bugünkü soygunun bizim gibi ülkelerdeki karşılığı, cari açıktır... Yalnızca Şubat ayında dış işlemler cari açığı, 6.1 milyar dolar oldu... 2003-2011 şubat ayı arasında geçen 8 yıl iki aylık dönemde Türkiye’nin verdiği toplam cari açık, 232 milyar dolardır
Bu açığı, yabancıya gayrimenkul satarak, kârlı bankalar ve kârlı şirketleri satarak, TELEKOM gibi kamu altyapı yatırımlarını satarak ve dış borç alarak kapatıyoruz.
Yani hem dış ekonomik ilişkilerden dolayı kaybımız oluyor, hem de bu kaybı kapatmak için malımızı mülkümüzü satıyor ve bir de borçlanıyoruz.
Ekonomi yönetimi cari açığa karşı hiçbir önlem almıyor. MB’nin parasal önlemleri de sıcak para girişini kesmedi. Ekonomi yönetimi “cari açıkla yaşamasını öğrenelim” diyor. Oysa her şeyimizi satıp üstüne de borçlanmanın sonu yoktur.
Ne yazık ki ekonomi yönetimi önlem almadığı gibi, Türkiye de Dalgalı Kur sistemini vazgeçilmez bir kur politikası olarak lanse ediyor. Oysa ki Çin cari fazla veriyor. Dalgalı Kur sistemi uygulamıyor. Kur kontrolü yapıyor.
Örneğin, Çin Devlet Başkanı Hu Jintao’nun gelecek hafta ABD’ye yapacağı ziyaretin ana gündem maddelerinden biri, kur tartışmaları olacaktır. Zira ABD, Çin’i milli parası olan yuanı düşük değerde tutarak haksız rekabet yapmakla suçluyor.
Oysa ki ABD’nin kendisi dolar basarak, doların değerini düşürüyor. Bu yolla rekabet gücünü artırıp, dış ticarette kazançlı çıkmak istiyor. Bizde ise TL değeri sürekli artıyor. Nedeni sıcak para girişi ve dalgalı kur sistemi... Her ikisi de Allah’ın emri değil. Türkiye sıcak parayı kontrol edemeyecek kadar azc içinde olamaz. Sorun, içerideki sıcak para lobisi ve sıcak para ortaklarıdır. Halkın aldatılmasıdır.
Vatandaş cari açığı ekranda veya gazetelerde okuyor. Ancak kendi parasına bakıyor... Cebine yansıyan bir şey yok zannediyor. İşte spekülatif sermaye ve spekülatif sermayenin içerideki ortakları halkın bu yanlış algısını biliyor. Büyük oyun halkın bu yanlış algısı üstüne kuruluyor. Cari açığın vatandaşa etkisi, bugün görünmez... Yarın fakirleşme olarak ortaya çıkar. Satılan kamu varlıkları halkın malıdır. Demek ki halkın mal varlığı azalıyor. TELEKOM gibi kuruluşların kârı bütçeye girmiyor dışarıya gidiyor. Vatandaş bu açık için daha çok vergi ödüyor. Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyor.
Dış borç anaparaları ödenmeye başlanınca, bu borçlarla, faiz ve kâr transferi şeklindeki kaynak çıkışının GSYH’ya, büyüme oranını geçerse, yoksullaşma başlayacaktır.