İnsan oyunu bir çuval una satar mı?

“Bu millet bir çuval kömüre, bir çuval una oyunu satmayacak kadar onurludur, gururludur” diyen Başbakan’a, “Öyleyse yardımları niye hükümet ve belediyeler eliyle yapıyorsunuz da yaşlılık aylığı ve yeşil kart uygulaması gibi devlet eliyle yapmıyorsunuz, yoksa söylediğinize siz de mi inanmıyorsunuz?” diye soruyor ve kendilerine Allah Resulü’nün, “Açlık imânsızlık gibidir” şeklinde özetleyebileceğimiz Hadis-i Şeriflerini hatırlatıyoruz.
Evet, oy, odun ve kömür karşılığında alınıp verilecek bir şey değildir ama işin içinde açlık olunca mesele bambaşka bir boyut kazanır. Üzülerek ifade edelim ki Türkiye daha düne kadar yeryüzünün kendi imkânları ile karnını doyurabilen 7-8 ülkesinden biri iken bugün bir açlar, açıklar ve muhtaçlar ülkesi haline gelmiştir. Tarım ve hayvancılık bitmiş, sanayi can çekişir olmuştur. Vali Kemal Ünal’a göre yalnızca Adana’da tam 300 bin kişi açlık sınırı altında yaşamaktadır. Siz bir de İç Anadolu’nun kırsal bölgelerini, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun sahipsiz köy ve şehirlerini düşünün ve kaç milyon ailenin karnını doğru dürüst doyuramadan bir ömrü tamamladığını hissetmeye çalışın.
Sen gidecek karnını doyurma ve örtünme sıkıntısı çeken bu insanlara soğukların eksilerde cereyan ettiği kış mevsiminde kömür verecek, gıda dağıtacaksın, o da sana sırtını dönecek, öyle mi? Evet, bu millet dört torba kömür ve bir torba un için oyunu satmaz ama, unutmayalım ki, “Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır” diyen de bu milletin ta kendisidir. Acı kahvenin kırk yıl hatırını sayan yurdum insanı evini barkını ısıtan ve çoluk çocuğunu doyuran elleri ısıracak değil ya?!
Tabii ki insanı, “Açlık imânsızlık gibidir” diyen Hz. Muhammed Aleyhisselam kadar kimse tanıyamaz, çünkü O, Allah(c.c.)’ın bildirdiği ne ise, onu söyler. Bir insanı açlık, dinini değiştirme noktasına getirebiliyorsa oyunu değiştirme noktasına niye getirmesin ki!
Velhasıl, aç insan mazurdur.
Suçlu olanlar o insanı kendine muhtaç olması için aç bırakanlardır.
Bu, lastik tamir atölyesi olan bir insanın yollara çivi dökmesi gibi gayri ahlakî bir davranıştır. Peki, bir siyasi parti ve o partinin hükümet üyeleri, belediye başkanları, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” Hadis-i Şerifi’nden ürpererek aç ve açıktaki insanlara yardım yapamazlar mı? Elbette yapabilirler, elbette yapmalılar. Ama bu yardım devlet gelirleriyle olmamalıdır. Eğer siyasi partiler ve belediye başkaları partilerine gönüllü bağışta bulunan partili zenginlerin gönüllü bağışları ile bu tür yardımlar yapıyorlarsa, Allah onlardan razı olsun. Yine partili milletvekilleri ve bakanlar Meclis’te bulundukları süre içersinde maaşlarının belli bir bölümünü açlara yiyecek ve üşüyenlere kömür alımı için bağışlıyorlarsa onlara laf söyleyen diller ateşte yansın. Yahut o parti, seçimlerde aldığı oy karşılığı devletin kendisine yaptığı nakdi yardımı açlar için yiyecek, açıklar için giyinme ve barınma, üşüyenler için kömür, hastalar için ilâç alımına tahsis ediyorsa, bu eleştirilmez, ancak alkışlanır.
Ama durum böyle değil işte.
Zâten biz insanlarımızın bir kısmının aldığı yardımlar dolayısıyla AKP’ye oy verdiğini bizzat kendilerinden dinlemiş insanlarız.
Bunu inkâr etmenin ve meseleyi vatan-millet söylemleriyle mecrasından çıkarmanın Türkiye gerçeği ile alakası yok.
AKP’nin yardımlardaki en önemli avantajı ise ufukta bir alternatifinin görünüyor olmamasıdır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, tarım ve hayvancılık gibi geçim kaynaklarının sıfırlanması yüzünden açlık sınırında bulunan insanımızın bir kısmı, “Yok bunların birbirinden farkları” diyor ve sonra da, “Hiç olmazsa gıda yardımı yapıyor, kömür veriyor!” diyerek, AKP’ye yöneliyor.
“Bu millet oyunu bir torba kömüre satmaz” diyen sayın Başbakan’a bir koltuk için partisini ve siyasi görüşlerini değiştirenler ile iktidar imkânlarını kullanarak ihaleler alıp köşeyi dönen dünün “Şeriatçılarını” hatırlatmak bilmem bir şeyler ifade eder mi!
Velhasıl sayın Başbakan reklâmı bırak ve sağ elinle verdiğini sol elinden gizleyebiliyor musun, sen bize onu söyle!

Yazarın Diğer Yazıları