İnsan olmanın tam zamanıdır
Thomas Edison ve Wright kardeşler, dünyayı Napolyon ve Hitler'den daha fazla değiştirdiler. Kovid 19 virüsü de insan ilişkilerini bütün kürede İnsan İlişkileri Okulu (Human Relations School) ve Davranış Bilimi Okulu (Behavioral School)dan çok daha fazla değiştirecek gibi görünüyor!
İnsanoğlu COVİD 19 gerçeğinden sonra eski alışkanlıklarına, düşünce biçimlerine veda etmek zorunda olduğunu anlamak zorundadır. İnsanla birlikte toplumlar da dünle ya da içinde bulunan zamanla ilişkilerini yeniden gözden geçirmek durumundadır.
Yaşamını geleceğe göre düzenleyemeyenler geçmişin tozlu arşivindeki yerlerine bugünden razı olmak zorundadırlar. Aslında bunu yıllar önce Rolf Jensen gibiler haber vermişti. O, "Düş Toplumu" adlı eserinde şunları yazmıştı: "Gelecek sizi her gün ziyaret ediyor! Geçmiş bizden baş döndürücü bir hızla uzaklaşıyor. Gelecek, giderek artan bir ivmeyle bize doğru geliyor….Otomatikleştirilebilecek ne varsa, otomatikleşecek…Elektronik sanayisinin geçirdiği üç dalga var. Birinci dalga makineler, ikinci dalga bilgisayar yazılımları, üçüncü dalga ise içerik olacaktır.
Geleceği düşünmek!
İnsanoğlu meslek olarak avcı oldu, çiftçi oldu, kapitalist oldu, işçi oldu, savaşçı oldu; ideolojik olarak komünist oldu, faşist oldu, liberal oldu; renk olarak siyah oldu, zenci oldu, beyaz oldu, inanç olarak; dindar oldu, deist oldu, putperest oldu yalnızca bir şey; insan olamadı. Asırlar boyunca insanoğlu her şeyle herkes oldu ama kendisi olamadı.
İşte şimdi insan olmanın tam da zamanıdır!
Şekspir "olmak ya da olmamak" derken insan kelimesini başa koymayı unutmuştu. Onun cümlesine o kelimeyi biz ilave ederek cümleyi baştan yazalım: İnsan olmak ya da olmamak bütün mesele budur!
İnsanoğlu geleceği için başta hemcinsleriyle sonra doğayla, hayvanla ve bitkiyle çatışma değil uyum içinde yaşamayı öğrenmelidir. Gelinen aşamada insanlığın geleceği ya yeşil olacak ya da hiç olmayacak bunun arası yoktur.
Unutulmamalıdır ki "gelecek her zaman veda edilirken gelir."
Bugünden yarına hazırlanmak!
Dün yaşanmış olanları, bugün de yaşananları içinde bulunan zamanın ekonomik, teknolojik ve ideolojik bağlamından kopartılarak anlaşılması mümkün değildir.
Sözgelimi ikinci Dünya Savaşı, en yüksek sanayi kapasitesine sahip olanların kazandığı bir sanayi savaşıydı. Körfez savaşı ise bir enformasyon savaşı, donanım ve yazılım savaşıydı. Geleceğin savaşları bir içerik, değerler ve yeni fikirler savaşı olacaktır.
Enformasyon tekelleri kırılmış durumdadır. İnternet sınır tanımıyor. Gelecekteki zaferleri değerlerini, kültürlerini ve ideolojik temellerini rakiplerine satabilenler kazanacaktır.
Geleceğin savaşı düşünce, keşif ve yaratıcılık yapılarının savaşı olarak nitelenebilir. Bu savaşlar ölüm ve zayiatı az ya da hiç olmayan savaşlar olacaktır. En iyi hayali ve buna dayalı olarak üretilen hikâyesi olan savaşçı dünyayı ve dünya pazarını yönetecektir.
Bir halkın damak zevkini ele geçirmek topraklarını ele geçirmekten daha önemlidir.
Damak zevki satmak, alışkanlık pazarlamak, gelenek ihraç etmek mal satmaktan çok daha öncelikli olacaktır.
Bu amaç mide faaliyetler için zihinsel faaliyetleri durdurulmasını öngörür.
ABD'li bir şirketin temsilcisi 'biz bir ülkeye mal satmadan önce kavram satarız" derken aslında bunu ifade etmiş oluyor.
İrlanda'nın bira devi Guinness, dünyanın her yerinde bira satar. Ama bu bira üreticisi, sattığı ürünün bira değil de birliktelik, dostluk olduğunu söyler. Aslında şirket, diğer ortaklarıyla birlikte, dünyanın her tarafına İrlandalı'lık satmaktadır.
Gelecek geçmişin birikimlerinin ve deneyimlerinin üzerine yarını satmak şeklinde gerçekleşecektir.
Geçmiş ile gelecek arasında kararsız kalanlar için gelecek ilginç şoklar hazırlamaktadır. Geçmişe takılıp kalanlar ise arabayı dikiz aynasıyla yöneten kötü kaptanlara benzerler. Kaza yapmaları mukadderdir.