İnsan, eylem ve dehşet!..

Dünyanın herhangi iki büyük ülkesi arasında vahşete varan bir savaş olsaydı, herhalde corona kadar yerkürenin en ücra köşesindeki insanın dikkatini çekmezdi...

Çünkü dehşeti savaştan da beter bir manzara hakim oldu bütün dünyaya...

İşte bu ürkütücü manzara sadece coğrafyalar arasında değil, kıtalar arasında, okyanusun diğer yanıyla bu tarafında, çöllerle nehirler arasında ve geri kalmışlıkla medeniyet arasında da korkunun birleştirdiği bir köprüyle birbirine bağlandı...

Artık bilim, teknoloji ve iletişimin zirvede olduğu Amerika'da da, insanların açlık ve sefalet içinde ölüme terk edildiği Afrika'da da aynı korku hakim...

Zengin ve yoksul da aynı korku yaşıyor, cumhurbaşkanıyla temizlik işçisi de, sanatçıyla tamirci de!..

Amerikalı'sıyla Alman'ı da, İngiliz'i ve Türk'ü de aynı korkunun girdabında savruluyor...

Velhasıl tüm dünya coronanın tehdidi altında inliyor... Çünkü toplam vaka sayısı 250 bini, ölenlerin sayısı ise 10 bini çoktan aşmış durumda...

Dünyanın birçok ülkesi dehşeti henüz yaşamamış ama testler yapıldıkça facianın farklı boyutları ortaya çıkacak...

Ve en geri kalmışından en gelişmiş ülkesine kadar, tüm devletler yurttaşlarını korumak için olağanüstü hal dönemine mecbur kalıyor bu kaos döneminde..

Devletler bu hastalığın ancak insan hareketlerinin önlenmesi ve evde kalınması ile azaltılabileceğini dikkat çekerken, sosyal medyaya corona ile ilgili bir yandan güldüren, bir yandan düşündüren ve bir yandan da cehalet ve zavallılık nedeniyle kahreden videolar yansıyor...

Mesele corona olunca, İngiliz'in de Türk'ün de korkusu aynı dedik ya; sosyal medyaya İngiltere'den ve Urfa'dan dün aynı saatlerde yansıyan iki video arasındaki fark hepimizi uyarıyor aslında!..

"Ciğerimde cam parçaları!.."

Polonya'da hastalık kapınca, memleketi İngiltere'de tedavi altına alınan 39 yaşındaki Tara Jane adlı kadın, yoğun bakımda coronanın kendisine yaşattığı acıyı videoya alarak sosyal medyada paylaşmış...

İngiliz kadının, "ciğerimde sanki cam parçaları var" şeklindeki çığlığını ve nefes almak için verdiği kahredici mücadeleyi üzülerek izledim.

Peki; aynı saatlerde Urfa'da, bir caminin duvarındaki "Corona virüsü nedeniyle kapalıdır" yazısına isyan ederek, bir yandan "ey Müslümanlar, gelin bu kapıyı kıralım" diye halkı kışkırtan, diğer yandan da, caminin kapısını tekmeleyerek zavallılığını gösteren bir pervasıza ne denilmeliydi?..

İşte Urfa'daki o manzara; bağnazlıkla bilimin 21. Yüzyılda da çatıştığı bir dünyada, İngiltere ile Türkiye arasında, bilişimin yanyana getirdiği iki videodaki kültür, dikkat özen ve duyarlılığın yanısıra, pervasızlığı, cehaleti ve kışkırtıcılığı da deşifre ediyordu...

Tara Jane adlı kadının İngiltere'den yayınladığı video "dikkatli olun", yaşadıklarımdan "ders alın" dediği için insanlığa hizmet ediyordu...

Urfa'daki bir zavallının cami kapısına attığı tekmeler ise cehaletin çığlıklarını duyuruyordu...

İki videoyu izleyince sordum kendi kendime; Corona nedeniyle dünyanın iki ucu arasındaki insanların korkusu aynıysa, insana, yaşama ve çevreye duyarlılıkları niçin bu kadar farklıydı?..

Yineleyelim o zaman; kendinizi, ailenizi ve ülkenizi seviyorsanız, yaşamınızı riske atacak davranışlardan kaçının...

Muhterem Nur'un gizemli telgrafı...

Çekimin yapılacağı mekana yardımcısının desteğiyle gelebilmişti...

Yürümekte zorluk çekiyordu...

Siyah beyaz filmlerin gizemli dünyasından renkli yaşama geçişe kadar zihinlerde kalmaya çalışmıştı o güzel kadın...

Yeşilçam'ın o ünlü yıldızı, mesleğinin zirvesinde olduğu dönemin heyecanını zihninde ve bedeninde tutmak istercesine, kızıl saçları, havalı gözlükleri, makyajı ve bakımlı haliyle oturmuştu kameranın karşısına...

Türk halkının önemli bir bölümünün Müslüm Gürses'le olan yaşamı nedeniyle tanıdığı, eskilerin ise siyah beyaz Yeşilçam filmlerinden aşina olduğu Muhterem Nur'u ilk kez o gün canlı olarak görmüştüm...

Hüseyin Peyda'nın yaşamını anlattığımız "Abdo Bey" adlı belgeselde Muhterem Nur'un olması kaçınılmazdı...

Peyda'nın Doğu melodramlarıyla Yeşilçam'ı kasıp kavurduğu dönemde, ona bir çok filmde eşlik eden Muhterem Nur da şöhretin zirvesine çıkmıştı...

Yeşilçam'ın değerli jönü Murat Soydan ve sevgili eşi Gül'ü kırmayarak belgesel için kamera karşısına geçen Muhterem Nur, 2018 yılında yapılan çekim sırasında 60 yıl öncesinin yaşanmış olaylarını dün gibi, taptaze hafızasıyla anlatırken beni çok şaşırtmıştı...

Henüz genç bir kızken; Yeşilçam'ın salon filmlerinden Doğu melodramlarına geçişi sırasında ilk kez Güneydoğu'ya gitmeye onu Hüseyin Peyda ikna etmiş...

farac-3.jpg

Çok ilginç anılarla dönmüş Muhterem Nur Urfa'dan... Hele biri var ki, tebessüm ederek anlatırken adeta o günlere gitmişti...

"Kaderim Böyleymiş" filminin çekimleri için 1950'lerin başında Urfa'ya giden Muhterem Nur, o küçük Anadolu kentindeki yokluk ve yoksulluğun şaşkınlığıyla, biraz da korkuyla karışık üzüntü de yaşamış... Ünlü sanatçı oradan kurtulmak için de ilginç bir yönteme başvurmuş...

Filmin henüz çekimlerinin başında postaneye giderek annesine bir telgraf göndermiş;

"Bana hemen, 'annen çok hasta, çabuk gel' diye bir telgraf gönderin..."

Bu yöntemi Urfa'dan kurtulmak için kullanan Muhterem Nur'a akşam saatlerinde, "annen ağır hasta, acele gel" yazılı telgraf gelince, Kaderim Böyleymiş filminin seti de zora girmiş.

Filmin başrol oyuncusu Hüseyin Peyda çaresiz kalınca, Muhterem Nur'un oynadığı sahneleri ardı ardına çekmiş ve onu bir otomobille Adana'ya, oradan da uçakla İstanbul'a göndermiş...

Muhterem Nur bu ilginç anısını hem gülerek hem de üzülerek anlatırken, "Görmediğim bir coğrafya, görmediğim bir kültür ve tanımadığım bir çevrede kendimi yalnız hissetmiş, korkuya kapılmıştım. Bir an önce kurtulmak istemiştim oradan. Keşke yapmasaydım ama gençlik işte" demişti...

Muhterem Nur, birlikte şöhret olduğu Hüseyin Peyda'nın yaşamını anlattığımız "Abdo Bey" belgesine büyük katkı sundu...

İlerlemiş yaşına ve evinden çıkmamasına rağmen kameranın önüne geçmiş ve hem Peyda'yı, hem de ilginç anılarını anlatmıştı...

Muhterem Nur hepimizin zihninde büyük yeri olan Yeşilçam'ın siyah beyaz filmlerinin yaşayan en kıdemli son yıldızıydı...

Urfalı sanatçı Müslüm Gürses'in 7 yıl önce yaşamını yitirmesinin ardından büyük sarsıntı geçiren Muhterem Nur, dün yaşamını yitirdi ve sevdiğine kavuştu...

Siyah-beyaz filmlerinin görkemli sahnelerinde, sapsarı saçlarıyla dalgalanmaya devam edecek Muhterem Nur...

Toprağı bol olsun, ışıklar içinde uyusun...

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları