İnsan, Doğa ve Özgürlük

Felsefe, insanın evrenle, doğayla, insanlarla ve kendisiyle olan ilişki ve sorgulamaları içerir bence. Bu sorgulamadan düşünce doğar, bilim doğar, edebiyat doğar, ideoloji doğar. "Felsefenin her şey olduğuna siz de yavaş yavaş kendinizi inandırın benim gibi" diyen Baudelaria de benim gibi düşünmekte...

Ömer Özbek ve Hüseyin Kotaman işte bu sorgulamaları ayrıntılayan bir kitap yazmışlar birlikte, adı: "İnsan, Doğa ve Özgürlük", tam 160 sayfa, Kora Yayınları arasından çıkmış.

Özbek ve Kotaman, insanın diğer canlılardan farkının hep ve sık yinelendiği gibi yalnızca "akıl" olmadığını, esas farkın "özgürlük" olduğunu ifade ediyorlar. Neden? Çünkü insan koşulları sorgulayan, onlara baş kaldıran, onları değiştiren, yani yazarların deyimiyle "koşulun üstüne çıkan" bir yaratık. Hayvanlar doğanın ve koşulun üstüne çıkamadıkları için kendilerini dönüştüremiyorlar. Ve insan, ancak özgür düşünebildiği sürece yaratabiliyor. Toplumsal mücadelenin yolu da buradan geçiyor işte.

Yazarlarımız bireycilik, toplumculuk ve özgürlük ilişkisini de irdelemişler. Bireyin kendisi olması, bireycilik değil insanlaşmak, toplumsal davranmak ise o toplumları uygarlaştırıyor, yükseltiyor.

Kitapta Kemalist aydınlara bir mücadele rehberi ve yol haritası da veriyor, ideoloji ve düşünme ufku açıyor ve "Topluma önderlik edecek, toplumu eğitecek aydınların özenilecek insanlar olmaları gerekir. İlkeli, dürüst, erdemli, cesur insanlar olmalıdırlar" diyor. Atatürk'ten bir anı anlatılıyor bu bağlamda, Mısırlılar Atatürk'e geliyorlar ve gel Mısır'a, geç başımıza, bizi de kurtar diyorlar. Atatürk, "Özgürlük için halkınızdan canını verecek 500 bin kişi var mı?" diyor. "Aman Paşa Hazretleri siz başımızda olacaksınız ya, yeter" yanıtı hoşuna gitmiyor Atatürk'ün, "Yalnız benle olmaz Beyefendi" diye tepki gösteriyor.

Kitapta din konusuna da elbette yer veriliyor. Örtünmenin tarihsel nedenleri üstüne de son derece ilginç tahlil ve bilgiler veriliyor. Yazarlar, kadının soyunması ve teşhir edilmesine de aynı şiddetle karşı çıkıyorlar.

Ve Türkiye'de 31 milyon kişinin bir biçimde bulaştığı facebook... Bu konuda da bu kitapta ilginç çözümleme ve tespitler var. Özbek ve Kotaman diyorlar ki "Facebook'ta gerçek yoktur, herkesin kendi gerçeği vardır. Face'de, körler ve sağırlar birbirini ağırlamaktadır, facebook adeta başkalarının sırtından geçinme olanağı sunmaktadır. Çoğu durumda derinleşmeyi engellemekte, toplumsal ve politik olarak insan yalnızlığa itmektedir."

Bu olumsuz durumun çaresini de gösteriyorlar; facebook'u sadece bir araç olarak algılamak ve kullanmak, o zaman son derece yararlı olabilir. Buna örnek olarak da Atatürk'ün Kurtuluş Savaşımızda telgraf tellerini silah gibi kullanmasını gösteriyorlar.

Sonsuzluk ve hiçlik üstüne de değinmeler, irdelemeler, sorgulamalar var bu kitapta. Ölüm korkusunun neden geliştirildiği konusundaki anlatımlar ilginç, ölüm korkusu ve algısı, insanları ânı yaşamaya ve hiçliğe itiyor.

Evet daha birçok başlık var bu kitapta, okursanız göreceksiniz... Bizden bu kadar...

Yazarın Diğer Yazıları