İnönü'yü anarken
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Başbakanı ve II. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 25 Aralık 1973'te Ankara'da vefat etti. Atatürk'ün en yakın çalışma arkadaşı olması Atatürk inkılâplarını (devrimlerini) kesin bir inançla benimsemesi bu yoldaki tavizsiz tutumu İnönü'yü pek çok ahvalde Atatürk'ten fazla tartışılan adam yapmıştır.
İnönü mükemmel bir kurmaydır. Kağıt üzerinde hazırladığı plânlar ve tartıştığı konularda bileğini bükmeye cesaret eden çıkmamıştır.
Mustafa Kemal'in atılgan, cesur, hedef tayin ederken tereddüt etmeyen kararlılığının perde gerisinde hep İnönü vardır. Askerlik alanında olduğu gibi Atatürk'ün Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Başbakan olarak ve O'nun vefatından sonra Cumhurbaşkanı olarak birlikte çizdikleri Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın ve uzak hedefleri stratejisini büyük bir dikkatle takip etmiştir.
Lozan Heyeti'nin Başkanı
Genç Erkan-ı Harp Zabiti (Kurmay Subay) İnönü'yü, Atatürk'ün Lozan'a giden Türk heyetine Başkan olarak tayin ettiğini görüyoruz. Bugün bazı devletlilerin hezimet diye örnek verdiği 12 ada 1918 yılında Osmanlı toprağı değildi. 1912 yılında imzalanan Uşi Antlaşması'yla İtalya'ya devredilmişti. Bu sebeple Lozan'a giden heyetin aklında 12 Ada Meselesi diye bir mesele yoktu. Lozan'da görüşülen ana meselelerin önde gelenleri şunlardır:
1-Kapitülasyonların kaldırılması sağlanmıştır
2-Boğazlar Meselesi anlaşmayı imzalayan devletlerin oluşturacağı bir heyetin kontrolüne verilmiştir. 1936 yılında Boğazlar kesinlikle Türkiye'nin kontrolüne alınmıştır.
3-Azınlıklar sorunu Türkiye lehine sonuçlanmış, Türkiye Patrikhane'nin ekümenliğini kabul etmedi. Türkiye'deki gayrimüslimlerin Türkiye vatandaşı olduğunu kabul ettirdi. Böylece Fatih döneminden beri devam eden Patrikhane'nin siyasi hakları elinden alındı. Kapitülasyonların kaldırılmasından sonra emperyalistlere vurulan ikinci büyük darbe budur.
Hezimet değil zafer
Musul ve Kerkük meselesi Milletler Cemiyeti'nin kararına bırakılmıştır. Demek ki Lozan bir hezimet değil genç cumhuriyetin varlığını kabul ettirdiği bir zaferdir. Nitekim Lord George, İngiliz tarihçi A. Toynbee başta olmak üzere diğer İngiliz önemli şahsiyetler Lozan'la Türkiye'nin her ulusal dileğini kazandığı kanaatindedir. Türkiye, Lozan'a giderken Misak-ı Millîyi kurtarmak amacındaydı. Nitekim Batı Trakya ve Musul, Kerkük hariç %95 oranında bu hedef gerçekleştirilmiştir. Boğazlar 1936'da, Hatay ise 1939'da alınarak Lozan'da yarım kalan meseleler de halledilmiştir.
Cumhuriyet kurulduğunda kurucu kadronun kulaklarında Lord Curzon'un İnönü'ye söylediği şımarık sözler zonklamaya başlamıştı. "Lozan'da istediğiniz her şeyi aldınız. Ama ülkenizin kalkınması için paraya ihtiyacınız olacak. O zaman bizim önümüzde diz çöküp yalvaracaksınız. Bugün aldıklarınızı sizden teker teker geri alacağız." Cumhuriyeti kuran kadro bu zillete asla düşmedi. Benimsedikleri temel ekonomi politikası:
1-Her türlü israfı önlemek
2-Bütünüyle millî kaynakları seferber ederek üç beyazı ülkede üretmek: ekmeklik un, şeker ve patiska.
Bu hedeflere yönelirken özel sektörün sermaye yetersizliği göz önüne alınarak devletçilik siyaseti benimsenmiştir..
Öncelik demir yollarında
İnönü, Başbakanlığı döneminde, Atatürk'ün hedefleri doğrultusunda parti içinde bile karşı çıkanlar olmasına rağmen demir yolları yapımına öncelik vermiştir. Demir yolunun Sivas'a varması sebebiyle düzenlenen 30 Ağustos 1930'daki törende "Bağımsızlık savaşında, TBMM'nin kurulmasına karşı ayaklananları padişah bozgunculuğunu bastırmaya yarayan araç elimizde kalan demir yollarıdır. Ankara-Erzurum demir yolu da olsaydı Avrupa'nın Sakarya seferine girmesi şüpheli olurdu" demiştir. Aynı konuşmada devletçilik politikasını da: "Vatandaş yapabileceği her şeyi yapacak eksik kalanı da devlet tamamlayacaktır." şeklinde özetlemiştir.
İkinci adım İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Teşebbüsleri olmuştur. Yabancıların elindeki işletmeler teker teker millîleştirilmiş Türkiye devlet işletmelerinin yanında çırak okulları ile çok önemli bir eğitim hamlesine girmiştir. Çırak Okulları ileri aşamada teknik okullarla bütünleşmiş toplu iğneyi bile dışarıdan alan Türkiye zamanla şeker fabrikalarını kendisi yapar hale gelmiştir.
Üzüntü verici bir durum
Atatürk'ün Rize'deki heykelinin kaldırılıp taşınmasına çok üzüldüm. Millî Mücadele olmasa babası ya Ermeni kurşunuyla yahut Rus süngüsüyle kesinlikle öldürülecek olan ve tabiî dünyaya gelmesi bahse konu edilmeyecek işçinin zafer işaretinden elem duydum. Rize'nin bugün en büyük gelir kaynağı olan çay da Atatürk'ün ufuklu bir kararının sonucudur. Çay, Atatürk'ün işareti, İnönü'nün tavsiyesi ve emriyle Batum Millî Parkı'ndan getirilmiştir.
Milletler yetiştirdikleri büyük evlatların kadrini ve kıymetini bilmelidir. Nankörlükle millî değerlerini kemirenler aslında çocuklarının ve torunlarının geleceğini yok ettiklerini bilmelidir.
İnönü'yü rahmetle anarken Yeni yılın Dünya'ya, bölgemize sulh ve huzur getirmesini diliyor, aziz milletimizin ve okuyucularımızın yeni yıllarını en iyi dileklerimle gönülden tebrik ediyorum.