İngiliz’in yeni cilalamaları ne götürür?..

Euro kriziyle sarsılan AB’ye yeni bir model öneren Lord David Owen, ‘Türkiye’de çok büyük değişiklikler oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, neredeyse Atatürk kadar büyük değişiklikler yaptı’ dedi.”
Bu satırlar, İngiliz’in cilalı sözleri ile bayram eden taraftar basından.
Lord David Owen, 1977-79 yıllarında İngiltere’nin Dışişleri Bakanlığı’nı yaptı.
Hepimizin çok iyi bildiği gibi; İngiliz hariciyesinde eski-yeni olmaz.
Bayram değil seyran değil!..
Yine bir İngiliz çıktı; Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ü (gücü yeterse) tarih sahnesinden silmeye çalışan “eş başkan” Tayyip Erdoğan’a gaz veriyor. İngilizler de tarihleri boyunca kendilerine en büyük şamarı atan Mustafa Kemal Atatürk’ü de pek severler ya!..
Bizler “cambaza bak” oyununu seyrederken İngiliz boş durmuyor. Yeni tezgahlar peşindeler.
Lord Owen’ın yazılı medyaya düşen önerilerinden satır başlarını verelim;
- Avrupa Birliği yerine, Türkiye’nin de arasında bulunduğu toplam 32 ülkelik “tek pazarlı Avrupa toplumu”.
- “Avrupa olarak adlandırılan bir ülkenin parçası olmaya” her zaman karşıyım. Avrupa’da 32 ülkenin tam üye olduğu tek bir pazar olması gerek. “Türkiye’yi de bu pazarın bir parçası olarak görmek istiyorum. Dolayısıyla Avrupa’da yeniden bir yapılanma olmalı. Türkiye’nin uzun süredir Avrupa’nın siyasi ve ekonomik hayatının bir parçası olmasını istiyorum, sadece NATO üyesi olarak savunma alanında ortağı olmamalı.”
- “Bence önerdiğim Avrupa modeli Türkiye’ye, tek para birimli bir Avrupa’dan daha fazla uyuyor. Ama tabii Türkiye’nin tercihi ne yönde olur bilemem, sadece öneride bulunabilirim. Tek pazarlı Avrupa toplumunun müzakerelerine Türkiye dahil edilmeli. Kendi dış politikasını, savunma politikasını ve para birimini belirleyen bir ülkede yaşamak istiyorum. Bir ülkenin egemenliğini belirleyen bunlardır. Umarım Türkiye, böyle bir toplumun parçası olmayı daha uygun bulur ve daha mutlu olur. Türkiye’de çok büyük değişiklikler oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, neredeyse Atatürk kadar büyük değişiklikler yaptı”.
- “Türkiye’nin ekonomisi büyüyor. Kendi para birimini kontrol etmek her zaman daha yararlı. Kendi para biriminizi kontrol edemezseniz, elleriniz arkadan bağlanmış oluyor”.
- “Euro krizinin çözümü için bankacılık alanı başta olmak üzere birçok alanda daha fazla entegrasyon.”
- “Dış politika ve güvenlik konularında da bölgede etkili bir güç haline gelen Türkiye, bunun AB tarafından kontrol altına alınmasını istemeyecektir.” Ekonomik ve endüstriyel gelişim açısından Türkiye “başlıca Avrupa ülkelerinden biri”. “Yeni Avrupa Topluluğu” modelini dizayn etmek için Türkiye, İngiltere, Norveç ve Polonya öncü rol oynayabilir.
Demek ki;
Muhterem Kraliçeye karşı smokin giyip, şerefe kadeh kaldırıp, ailecek yaptığımız reveranslar bile İngiliz’e entegrasyon için yetmemiş.
Daha da fazlasını istiyorlar!..
Müstemleke Valiliği dediğin iş kolay değil elbette.
Aralık 1995’de eski Başbakan Tansu Çiller döneminde “Gümrük Birliğine girdik” diye gündüz patlatılan havai fişeklerden bugüne kadar gelelim.
Eski İngiliz Dışişleri Bakanı’nın ağzından fişeklenen yeni tezgah hakkında Emekli Büyükelçi Onur Öymen’in yorumlarına kulak
verelim;
“İngiltere’nin AB ile ilişkilerinde özel bir durumu var. Avrupa Para piyasasına yani Euro Bölgesi’ne dâhil değil. Schengen anlaşmasına dâhil değil. İngiltere, diğer Avrupa ülkelerine benzemiyor. Avrupa’da tek pazar zaten var. Tek pazar zaten AB’nin esas kurumlarından biri. Fakat burada Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne rağmen tek pazara tam olarak girmesi mümkün olamıyor. Çünkü Gümrük Birliği sadece sanayi ürünlerini kapsıyor. Yani tarım ürünlerinde ve hizmetler sektöründe Türkiye’nin tek pazara girmesine izin verilmiyor şu ana kadar. Türkiye’nin AB’nin hizmet sektörüne dâhil olması Türk ekonomisine büyük bir katkı sağlar. Bu sağlanamadı. Daha da kötüsü AB’nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları var. Gümrük Birliği’ne rağmen Türkiye bu AB’nin imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarının çoğuna katılamıyor. Çünkü; AB, Mısır, Güney Afrika, Kore, Meksika gibi ülkelerle serbest ticaret anlaşması imzalarken Türkiye’nin de buna dâhil olması şartını koşmuyor ve bu Türkiye’ye büyük zarar veriyor. Bu ülkelerden AB’ye gelecek mallar, AB üzerinden Türkiye’ye gümrüksüz girebiliyor fakat Türkiye’nin malları bu ülkelere giremiyor. Türkiye burada çok büyük zarara uğruyor. Eğer AB bir şey yapacaksa, önce bu serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkelere Türkiye’yi de dâhil etmeli.”
Onur Öymen genel tabloyu özetledikten sonra, işin can alıcı noktasına geliyor;
“Bir de tabii Türkiye’nin tam üyeliği konusu var. Türkiye’nin tam üyeliği bir türlü gerçekleşemiyor. Bunu bazı ülkeler engelliyorlar. Fransa’da Cumhurbaşkanı değişti. Bakalım yeni Cumhurbaşkanı Fransa’nın bu engellemelerini kaldıracak mı? 5 müzakere başlığını veto etmişti Fransa. Bakalım Hollande onu kaldıracak mı?. ‘Seçim olsun görürüz’ diyorlardı. Seçim oldu, anlaşılan orada da Sosyalistler çoğunluğu alacak Mecliste. Şimdi mazeret de kalmadı. Bakalım ne yapacak Fransa. Bizim meselemiz bunlar.Yoksa İngilizler öteden beri böyle umumi laflarla Türkiye’nin üyeliğini destekler görünürler, belki desteklerler fakat daha cümlelerini bitirmeden karşısında Kıbrıs’tan taviz isterler. Onun için bir laf vardır, ‘İngilizlerle el sıkışırken, el sıkıştıktan sonra parmaklarınızı sayacaksınız bakalım yerlerinde duruyor mu?’
Kimse babasının hayrına iş yapmaz. Böyle bir şeyler söylüyorlarsa bir şeyler bekliyorlar demektir. Ya Suriye’de, ya İran’da, ya Kıbrıs’ta bir yerde bir taviz bekleyince sizden, böyle öncü laflar ederler sonra siz o beklediğiniz tavizleri vermezseniz hemen aksini söylerler.
İngiltere’nin kendisi girmiyor Avrupa para birimine. Başkasına bu konuda söyleyecek lafı olabilir mi? Kemal Tahir diyor ki, ’İngiliz deyince, iki kere düşüneceksin.’ Şu sırada Lord Owen’ın böyle laflar edecek konumu yok. Birilerine böyle söylettiler ’bakalım ne tepki gelecek’diye. Buna deneme balonu derler. Bir laf atarlar ortaya, bakalım millet ne tepki gösterecek diye.”
Atatürk-Tayyip Erdoğan kıyaslamasına gelince;
“Değişiklikler yaptığı doğru da Atatürk ile kıyaslamak da aykırı. Atatürk değişiklikleri müspet yönde yapmıştı. Şimdi yapılan değişiklikler ise demokraside, insan haklarında, basın özgürlüğünde, yargı bağımsızlığında Türkiye’yi geri götüren değişiklikler. Bu değişiklikler belki yabancıların işine gelebilir ama Türk milletinin ne kadar işine geliyor o ayrı bir konu.”

Yazarın Diğer Yazıları