İnanılır gibi değil!
Orduyu insan içine çıkamaz hale getirdik. Yüksek Yargıya “Alevi” damgası vurduk. Hükümeti hain, muhalefeti darbeci ilân ettik. Atatürk’e etmedik iftira bırakmadık. Her türlü gericiliğin sebebi olarak milletin dini İslâm’ı gösterdik. Zaten millet olarak da Ermenileri katletmiş, azınlıklara zulmetmiş “Katil Türk”ten başka bir şey değiliz, biz.
Velhasıl cümlemiz habis bir kanser tümörüne dönüşmüş, kendimize ait her şeyi imha etmekle meşgulüz.
Şimdi de tutmuş vatan sathını boydan boya bir “ensest ilişkiler, taciz, tecavüz ve cinayet tarlası” ilân etmekle meşgulüz.
Kalem ve mikrofonu kapan herkes, “O’ooo!.. Sizin duyduklarınız ne ki” diye bir girişten sonra başlıyor döktürmeye: “Ben falan yerde öyle bir şeye şahit oldum ki...” Yahut, “Mağdurun avucuma korkarak sıkıştırdığı taciz pusulasını okurken utandım, ağladım...” Estirilen hava şu, “Türkiye toptan sapık, toptan taciz ve tecavüzcü. Ensest ilişki mi? Neredeyse her ailede var...”
Yahu insaf, topu topu konuşulan üç, beş olay..
Hadi bunu yüzle çarpalım, 500 olay.
Kesmedi, binle çarpalım, beş bin olay.
Yetmedi on binle çarpalım, 50 bin pislik..
Hadi abartabildiğimiz kadar abartalım, yüz binle çarpalım, 500 bin ahlâksızlık. Türkiye’nin nüfusu ise 72 milyon, 561 bin 312...
Her akşam televizyonlarda, her gün gazetelerde Türkiye’yi bir cinsi sapıklar ülkesi olarak göstermek için diline doladığınız çirkinlikleri yüz binle çarptığımızda bile, geride kalan normal insan sayısı 72 milyonun üzerinde.
Elbette bu örneklerin bırakınız beş yüzünü, “Bir tanesi bile çoktur” ve ormandaki kıvılcım gibi ânında söndürülmesi gereken bir tehlikedir.
Ama toplumun genelinde olması mümkün olmayan bir çarpıklığı her gün gazetelerde, her akşam televizyonlarda köpürte köpürte bin hatta yüz binle çapıp çoğaltarak konuşmak bir bakıma bu tür hadiseleri, “Herkes yaptığına göre, demek ki normal bir şey” konumuna sokmuyor mu?
Hemen “Hayır” demeyiniz lütfen!
Önemli olan toplum vicdanının ve ortak inanç ve kültürün bu tür hadiseleri “normal” görmemesi değil midir?
Toplum olarak bu tür çarpıklıkları normal görüyor muyuz?
“Evet” demeyin, bu, bu millete bir iftira olur.
Peki, “Türkiye’nin her tarafı bu tür pisliklerle dolu” mesajı veren bu yaklaşım, yererken propaganda yapmak gibi bir etki yapmaz mı?
Tekrarlıyoruz, yazılıp çizilen dramların bırakınız yüzünü, beş yüzünü, bir tanesi bile çoktur. Okul ve aile içi eğitimden tutunuz da en ağır cezaların verilmesine kadar her türlü tedbir alınmalıdır ama milletin tamamı da asla suçlanmamalıdır, çünkü bu hem hakikat değildir, hem faydalı değildir, hem ahlâki değildir.
Bu millet soykırımcı olmadığı gibi bu vatan da bir ensest tarlası değildir.
Yaşanan birkaç çirkinlikten hareketle Türkiye’nin tamamını sapıklar ülkesi olarak lanse edenler, 2009 yılında öyle üç beş değil, bir milyon 599 bin 957 senet protesto olmuş, bir milyon 910 bin 650 kişinin çeki karşılıksız çıkmıştır, peki niye çıkıp, “Türklerle ticaret yapılmaz, kimse borcuna sadık değil” diye tepinmiyorsunuz? Yine geçen yıl tam bir milyon 34 bin 435 trafik kazası olmuş, 200 binden fazla kişi yaralanmış, 4 bin 300 kişi can vermiş. Şimdi çıkıp ey turistler Türkiye’ye otomobilinizle gelmeyin, hayatınız tehlikede dememiz mi gerekiyor?
Biz herhangi bir problemi neden sükûnetle ve abartmadan çözemiyoruz?
Ve herkes niye kendini iyi göstermek için herkesi kötü gösterme hastalığının pençesinde kıvranıyor?