İlle de birlik
Ateş çemberinin ortasında Türkiye... Türk askerinin Musul'da başına çuval geçirildiği günden bu yana hezimetler art arda geliyor. Gece yarısı Süleyman Şah'ın naaşı Suriye'den kaçırılıyor. Musul'a sözde eğitim için giden askerimiz resmen kovuluyor. Diyarbakır'da bölünmenin, iç savaşın provaları hendeklerin arkasında. "Gazi" unvanı olan TBMM'den ses yok. Ülkenin Türk Milliyetçilerine, MHP'ye en çok ihtiyacı olduğu sırada değişmemekteki ısrarı anlamak mümkün değil. Buna rağmen umudumuzu yitirmiyoruz. Türkiye'nin dört bir yanında yanan çoban ateşleri, kış mevsimine, sisli-puslu havaya rağmen umudun yeşermesine, meşalelerin yol göstermesine sebebiyet veriyor. Konya, Sakarya ve Antalya'dan sonra Kayseri'den yükselen ses, değişimin kaçınılmaz olduğunu sergiledi. İster istemez Mustafa Kemal'in Suriye dönüşünde "Toroslarda bir yörük çadırından duman yükseldiği sürece direniş ve umut var demektir" sözü geliyor akıllara. Antalya ve Konya sırtlarını Toroslara dayamış kadim Türk şehirleri... Kayseri, Erciyes'e yaslanmış... Sakarya, nehri ve destanı ile Kuvayımillîye'nin kenti. Ardından Samsun'a çıkış, Erzurum-Sivas kongreleri gibi Türk Milliyetçileri yurdun dört bir yanında bir araya gelip Ankara'da Millî Meclisi kurarcasına düşmüş yollara... Bu selin önünde durmak, değişmemekte ısrar etmek mümkün değil. Sakarya'daki toplantının fotoğraflarına bakıyorum. 1980'nin öncesini sonrasını yaşamış, MÇP'nin kimsesiz günlerinden MHP'yi iktidarın büyük ortağı yapmış kadronun tamamı. 1985 Nisan'ında cezaevinden tahliye olan Alparslan Türkeş'i on binlerle karşılayıp sabahlara kadar kenti uyutmayan Konya... Toroslarda dumanı tüttüren yörükler ile suyun kenarında yurt tutmuş manavlar kadını-kızı, oğlu, emmisi, dayısı ile iktidara susamış Antalya'nın çığlıkları arş-ı aleme yükselmiş...
Ve Kayseri... Gadasını aldığım memleketim. Türk milliyetçiliği hareketinin bunalımlı günlerinde Ergenekon gibi sığındığı Erciyes eteklerinde yeniden çıkış için kesintisiz tüm kuşakları kervana katılıp, aksakallılarının öncülüğünde, kendilerine yakışır saygılı üslup ile Ankara'ya sesleniyor. "Diriliş ve iktidara Yürüyüş Hareketi" bana "Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"ni çağrıştırdı. Türk Milliyetçilerinin hocalarından Mustafa Öztürk "50 yıldır MHP'ye oy veren seçmen, bir çıkış yolu aramakta ve başarı istemektedir" diyerek, seçim kazanmanın ve kaybetmenin siyasetin gerçeği olduğunun altını çizip: "Önce ülkem, sonra partim, sonra ben" ilkesinin gereği yerine getirilerek olağanüstü kongre talebinin yerine getirilmesini talep ediyor. Kayseri'deki salonu dolduran ak saçlılarla beraber kara yağız delikanlıların endişesi, Türkiye'nin bölünmesi. Bunun önüne geçmenin yolunun MHP'nin iktidarından geçtiğine inanıyorlar. Aralarında MÇP'den MHP'ye kadar İl, İlçe, belediye başkanlığı yapmış yüzlerce aydın, orta, lise ve üniversitelerde ülkü sancağını taşıyan binlerce ocaklı... Hemşehirlilerime torpil yapmak hakkım, lakin Kayseri deyince akla önce Erciyes gelir. Yıllarca yasaklanan Erciyes Kurultayı'nı kısıtlı imkânlarla yaşatmaya çalışanların sözcüsü Necip Dinçer'in de bir çağrısı var. Sınırları yurdu aşıp, Türk Dünyasına varan Erciyes Kurultayı'nın yeniden başlatılacağı müjdesinin verilmesini istiyor ve ekliyor. "Mirasımız olan MHP'yi kurtarma eylemini birlik içinde çözmeleri ülkücülerin en büyük arzusudur. Benlik değil, birlik gerekiyor" dedikten sonra "Mesele, MHP'ye genel başkan seçmekten öte, önce MHP'yi ülküsüzlükten kurtarmak olmalı. Bunun için birliğimizi bozmadan, tam bir kadro hareketi olduğumuzu dost ve düşmana göstermeliyiz. Birlik, ille de birlik diyoruz" diye sesleniyor. Doğru söze ne denir.