İlker Başbuğ’un tutuklanması -2-
Öte yandan bu büyük suçları işlemenin kanıtı olarak sunulan sitelerden irtica.org 2007’de Org. Büyükanıt döneminde 25 kez, 2008’de 7 kez (İlker Başbuğ Ağustos 2008’de Genelkurmay Başkanı olmuştur.) turkatik.gen.tr’nin ise 2002’de 8 kez, 2003’de 14 kez, 2004’de 18 kez, 2006’da 11 kez, 2007’de 14 ve 2008’de 2 kez haber yenilenmiştir. Bir haber sitesinin günlük olarak 80 ile 150 arasında haber yenilediği düşünülür ise internet hareketliliği açısından “ölü olan” bu sitelerin yayını ile AKP Hükümetini devirmek mümkün değildir. Yani söz konusu bu araçlar ile işlenmesi mümkün olmayan bir suçtur.
Bizce andıç bir askeri darbe girişimi değil, Genelkurmay karargahının kendi algılaması ile 28 Şubat sonrasında yapılan hukuki düzenleme ile kurmuş olduğu internet siteleri üzerinden irtica, Ermeni meselesi, bölücülük meselesi gibi konularda yaptığı legal psikolojik harekattır. Söz konusu bir askeri darbe girişimi olsa Genelkurmay Başkanlığı’nın doğal evrak akışı süreci içinde gerçekleşmemesi gerekir. Çünkü illegal bir girişim olan darbeyi normal bürokratik süreç içinde gerçekleştirmez kimse.
Öte yandan E. Org. İlker Başbuğ’un konumu da ayrıca değerlendirilmelidir. E. Org. Başbuğ, TSK’nın en zor döneminde genelkurmay başkanlığı yapmış bir komutandır. Sıkı bir legalist (kanunlara harfiyen riayet eden) olan Başbuğ, 2008-2010 döneminde yaşayan bir varlık olan ordudan gelen tepkileri kontrol altına almak ve demokratik sürecin sıkıntısız sürmesini sağlamak için çalışmıştır. Tabii ki bunu yaparken, zaman zaman TSK’nın çok büyük bir bölümünün rahatsızlıklarını, kurulduğu düşünülen komplolara karşı çıkmak amacı ile kamuoyu ile görüşlerini paylaşmıştır.
AKP’nin eleştirildiği internet sitelerinin ortaya çıkmasından sonra dönemin yetkili komutanı olan Org. İlker Başbuğ’un yapabileceği iki husus vardı. Birincisi, belge ortaya çıktığı zaman konuyu Başbakan ile görüşerek, temel çıkış noktalarının bir darbe girişimi olmadığını ortaya koymak ve sorumluluğu üzerine alarak istifa etmek, böylece meselenin siyaseten halledilmesini sağlamak.
İkinci olması gereken ise birinci adımı atmaması durumunda silah arkadaşları tutuklanırken, kenarda beklememek, susmamak, yine bütün sorumluluğu üzerine alarak, kamuoyuna ve hukuk sistemine yönelik bir açıklama yapmaktır. Org. Başbuğ’dan beklenen de budur. Eğer, dört internet sitesi ile ilgili andıcı görmemiş olsa bile “komutan bendim, sorumluluk bendedir” diyerek bütün sorumluluğu üzerine alması kamuoyu önünde TSK’nın ve e. Org. Başbuğ’un konumunu güçlendirirdi.
İlker Başbuğ, bu adımlardan hiç birisini atmayarak 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bugünkü noktaya gelinmesine yol açan süreci başlatmasını sağlamıştır. 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bütün sanıkların andıcı e. Org. İlker Başbuğ’un gördüğü, görmüş olması gerektiği noktasında açıklamalar yapınca savcılıktan soruşturma açmasını istemiştir. Ancak bu noktada ortaya üzerinde durulması gereken iki önemli husus çıkmaktadır.
Bunlardan birisi, e. Org. İ. Başbuğ’un yargılamasının nasıl yapılacağıdır. Anayasa’nın 148. Maddesi açık bir şekilde Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının görevleriyle ilgili suçlarından dolayı, Yüce Divan tarafından yargılanacağını kayda bağlamaktadır. Burada bir suç var ise bu sadece görevin yorumunda farklı bakıştan kaynaklanan bir suç atfıdır. Generallerin “mevcut hukuki düzenlemeye göre” yaptıklarını söyledikleri işi savcılar “hükümeti devirme girişimi olarak” yorumlamaktadırlar. Bazı hukukçular “darbe hazırlığı görev suçu” değildir demektedir. Bu çerçevede Anayasa’nın 145. Maddesine dikkat çekerek, “Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür” hükmüne dikkat çekmektedirler.
Bu noktada Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, “darbe hazırlığı görev suçu değildir” diyerek Yüce Divan’da yargılamaya karşı çıkanlara şu cevabı vermektedir: “Suç işlemek, hiçbir kamu görevinde yer almaz. Bir suçun görevle ilgili olması, o suçun görev gereği işlenmesi anlamına gelmez. Anayasa’ya göre cumhurbaşkanları vatana ihanet etmek iddiasıyla Yüce Divan’da yargılanabilirler. Soruyorum: Cumhurbaşkanlarının vatana ihanet etmek gibi bir görevi mi vardır?”
Taha Akyol ise İlker Başbuğ’un Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 250. Maddesinde anılan katalog suçlar çerçevesinde tutuklandığını belirtmekte ve “CMK’nın 250. Maddesi de katalog suçlarda özel yetkili ağır ceza mahkemelerine görev verirken, son fıkrasında ’Anayasa Mahkemesi veya Yargıtay’ın yargılayacağı kişilere... ilişkin hükümler saklıdır’ diye açıkça belirtmiştir” diyerek son noktayı koymaktadır.
AKP’nin Anayasa taslağını hazırlayan Prof. Dr. Ergun Özbudun da Başbuğ’un Yüce Divan’da yargılanması gerektiğini savunmaktadır. Keza Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Prof. Dr. Timur Demirtaş ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar da Başbuğ’un ve diğer kuvvet komutanlarının Yüce Divan’da yargılanması gerektiğini savunmaktadırlar.