Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

İlker Başbuğ'u anlamak

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un dünkü tarihi konuşmasını izleyenler, hâlâ öküzün altında buzağı aramaya devam ederse, niyetlerinden şüphe duyduklarımızın gaflet değil ihanet içinde bulunduklarını her fırsatta dillendireceğimi peşinen belirtmeliyim.
Kısa süre önce Harp Akademileri’ndeki toplantıda Başbuğ salona girdiğinde ayağa kalkmış olmakla övünen, Türk-İslam ahlakından mahrum, kompleksli tayfanın başkentteki karargah toplantısı hakkındaki yeni görüşlerini ise merak etmiyorum. Onlar akredite olmanın dayanılmaz hazzını, içlerindeki ordu düşmanlığını kusarak yine akıtabilirler. Başbuğ’un mahkeme kararı ve ahlaki anlayış olarak Ergenekon ismini kullanmamasından belli çevreler rahatsız olacaklardır. Türk ordusunun komutanlarını her fırsatta hedef göstermek isteyenler, sözde demokrasi adına bakalım bundan böyle nasıl tavır takınacaklar. Sözde darbe karşıtlarının darbe izlerini bir türlü bulamadıkları Türk ordusunun, darbeye nasıl önlem aldıklarını da yazmalılar. Gelelim Başbuğ Paşanın açıklamalarından önemli başlıklara.
Bünyesindeki tüm personelin bir numaralı sorumlusu, rütbesiz erinden orgeneraline kadarki tüm askerlerin babası olan Başbuğ, Diyarbakır Lice’deki 9 şehidin acısıyla önceden planlanan toplantıda merak edilen tüm soruların cevabını verdi. Kimin kazıp koyduğu ve çıkardığı hâlâ şüpheli olmakla beraber, maksadı Türk ordusunu yıpratmak olanların ipliği pazara çıkmış oldu. Malum kazılarda bulunan silah ve mühimmatların Türk ordusu envanterinde olmadığının altını çizerken, yine malum iddianame hakkında Türk milletinin duyduğu kuşkuları da açıkça ifade eden Orgeneral Başbuğ, dünkü konuşmasını keşke çok önceden yapmış olsaydı.
PKK’nın uzantısı DTP ile aynı çatı altında olmak istemedikleri için Meclisteki yemin törenine katılmadığını ifade eden Başbuğ Paşa Türk milletinin duygularına tercüman olurken bazı siyasilere de önemli bir mesaj vermiş oldu. İsimlerini zikretmekten bile imtina ettiğim bir takım yayın organlarının TSK ve GATA ile ilgili haber ve yorumlarını “ahlaksızlık” olarak nitelendiren Başbuğ’un tavrının ne kadar isabetli olduğunu kimse inkar edemez. Hele hele ihanetleri tescilli itirafçıların ifadeleri ile soruşturma yapılmasının hukuka aykırı olduğunu söylemesinin altı kırmızıyla çizilmelidir.
İlker Başbuğ, gazetecilerin soramadığı soruları da gündeme getirerek Türk insanının kafasındaki bazı soru işaretlerini gidermiştir. AKP hükümetinin teslimiyetçi politikalarına rağmen Türkiye’nin büyük bir devlet olduğunu ve Türk devletinden bir şeyler istemenin her fırsatta taviz koparmanın mümkün olmadığını söylemesi de yüreğimize su serpti. ABD’li yetkililerin Irak ve Afganistan konusunda sanıldığı gibi Türk ordusundan bir talepte bulunmadığını, özellikle Irak ve Afganistan’daki hassasiyeti milletimizin gururunu okşamıştır. Diplomasi adına monşer tarzı söylemler yerine “mecburdur” kelimesi büyük devlet olmanın sorumluluğunu yansıtmıştır. Evet Başbuğ Irak’ın kuzeyindeki yönetime “PKK’yı yok etmeye mecbursunuz” şeklinde net bir tavır ile ciddi bir uyarıda bulunmuştur. Bu kararlı tutumun siyasi otorite tarafından tekrar edilmesi en kısa zamanda kesin sonuç almanın yolunu da açacaktır. Dışişlerinin 23 Nisan gece yarısı bildirisiyle Obama’ya yolladığı mesaj yerine milletimizin düşüncesini dillendiren İlker Başbuğ Ermenistan’ın 1921 Kars Antlaşmasını kabul edip, Azerbaycan’daki işgalinden ve diğer taleplerinden vazgeçmesi halinde sınır kapısının açılabileceğini vurguladı.
TSK’nın kapalı kutu gibi bir kurum olmadığını kanıtlayan Başbuğ Paşa’nın Türk ordusunun gücünü tanktan tüfekten değil, Türk milletinden aldığını, en büyük güvenlerinin Türk milleti olduğunu vurgulaması ulus devlet ve üniter yapıdan tavizin asla mümkün olmayacağını belirtmesi, başımızda dolaşan kara bulutların dağılacağı umudunu artırmıştır.
Orgeneral Başbuğ içeri ve dışarıya verdiği mesajlarla her yönüyle tarihe geçmekle beraber “gücümüzün farkında olalım” cümlesini çerçeveye alıp duvara asmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları