İlker Başbuğ masum mu?..
“Kozmik” kriz yeniden alevlendirildi..
Kime /kimlere ne fayda sağlayacağı, kimin/kimlerin ne zarar göreceğini gelişmelerin seyri belirleyecek.
IŞİD’e karşı operasyonların yapıldığı,koalisyon güçleri ve ABD’nin TSK ile pazarlık yaptığı sırada “kozmik” krizin tekrar hortlaması çook manidar !..
Hele hele!. Çözülme sürecinde sıcak bahara da denk düşmedi mi?..
Tadından yenmez hale geldi!..
İlker Başbuğ Paşa, birden bire bülbül kesildi.. Kozmik kahraman edasıyla konuşuyor.. Kendisine, o zamanlar yakın silah arkadaşları tarafından yapılan tüm uyarılara rağmen gevşekliğinin hiç hatırlanmayacağını sanıyor. Kozmik odanın kilidini kırdıran o. Fakat, “odaya soktum ama belgeleri dışarıya çıkartmadım” diye övünüyor!. Dönemin Başbakanı Recep Erdoğan’a “soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini aktarıp hala yarım ağızla konuşuyor.
Hiç kimse sormuyor; “Zaten Bülent Arınç’a suikast tezgahı ta başından beri sapır sapır dökülüyordu. Komiklik paçalardan aşağı akıyordu. Paşam, siz o zaman bu operasyona geçit vermeyip de dik dursaydınız. Kozmik odanın önünde dikilip de kötü niyetlileri kovsaydınız. Belgeler kopyalanıp sızdırılabilir miydi?” diye..
Gördüğünüz gibi, Bülent Arınç’a suikast davası kapandı ama Kozmik Oda depremi artçılarla devam ediyor.
Peki, gösterildiği gibi İlker Başbuğ masum mu?..
Soruya Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli kurmay albay Ümit Yalım cevap verdi.
“Başbuğ’un verdiği karar doğru değildir, kanunsuzdur ”.
Sözlerine oldukça çarpıcı bir örnekle açıklık getiriyor Ümit Yalım;
“Kozmik Büro, NATO kurallarına göre tesis edilmektedir. NATO hukuki mevzuatına göre, Kozmik Büro’ya ancak büronun kapısında resimleri, isimleri ve imzaları bulunan yetkili personel girebilir. Bunun dışında hiç kimse Kozmik Büroya giremez. Kozmik Büro’daki evraklar, fotokopi, fotoğraf v.b. yöntemler ile çoğaltılamaz. Resmi görevler ile ilgili olarak ihtiyaç duyulması halinde sadece yetkili personel sorumluluğunda dışarı çıkarılır, işi bittiği zaman da Kozmik Büro’daki yerine konulur. TSK’daki Kozmik Büro hukuki mevzuatı da, NATO’daki hukuki mevzuata uygun olarak yürütülmektedir. 2000 Yılında, Bosna Hersek SFOR/NATO Karargahı’nda görevli bir Fransız subay, kozmik bir evrakın fotokopisini Sırp yetkililere teslim ederken yakalanmış ve konu yargıya taşınmıştır. NATO’da görevli savcı ve hakimler, Kozmik Büroya girememiş, sadece büroya girmeye yetkili personel tarafından, suç konusu evrakın, bürodaki aslından kopyalandığı tespiti yapılmıştır. Fransız subay yapılan yargılama sonucunda 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmıştır.”
Devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve belgeler ile ilgili hukuki mevzuatın Ceza Muhakemesi Kanununun 47 ve 125’nci maddelerinde düzenlendiğine de işaret eden Ümit Yalım ekliyor;
“Buna göre, ’bir suç olgusuna ilişkin bilgi ve belgeler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz’. Bülent Arınç ve Kozmik Büro olayında, olay soruşturma safhasında kalmış ve kovuşturma safhasına geçilmemiştir. Olayda şüpheli vardır, sanık yoktur. Kovuşturma, yani mahkeme safhasına geçilmeden Kozmik Büro’daki belgeleri incelemek mümkün değildir. Kovuşturma safhasına geçilmiş olsa bile hakimin Kozmik Büro’ya girip inceleme yapması ve belgeleri kopyalaması mümkün değildir. Devlet sırrı niteliğindeki belgeler ancak Kozmik Büro yetkilisi tarafından mahkemeye getirilmek suretiyle, sadece mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebilir.
Kozmik Büroya giren ve kozmik belgelerden fotokopi çekmek suretiyle iki suret kopya alan hakimin, büro yetkilileri tarafından hazırlanan tutanağı imzalamadığı bilinen bir gerçektir. Çünkü hakim, CMK 47 ve 125’i ihlal ettiğinin farkındadır. Başbuğ, Kozmik Oda belgelerinin dışarı çıkarılmasına müsaade edilmediğini söylüyor ama hukuki mevzuata aykırı olarak belgelerin kopyaları alındı. Belgelerin kopyalarının daha sonra çoğaltılıp çoğaltılmadığı veya başka kurum ve birimler ile paylaşılıp paylaşılmadığı ise bilinmiyor.”
Başbuğ’un; “arama talebini, dönemin Başbakan’ı Erdoğan’a söyledik. Hükümet talimat verdi ve Kozmik Oda’da arama yapıldı” söylemleri ile yasal sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığını ileri süren Yalım, “Anayasa’nın 137. maddesine göre, Başbakan ya da Hükümet tarafından emir/talimat/direktif verilse dahi, konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. Kozmik Büro’nun hakim incelemesine açılması suretiyle, CMK’nın 47 ve 125. maddeleri ihlal edilmiş ve Askeri Ceza Kanunu’nun 115. Maddesinde belirtilen ” memuriyet nüfuzunu kötüye kullanma “ fiili oluşmuştur” diyor.
AKP Hükümeti tarafından, CMK 250’de belirtilen suçları işleyen asker kişilerin, sivil mahkemede yargılanması için 9 Temmuz 2009 tarihinde çıkarılan yasanın Anayasa mahkemesi tarafından iptal edildiğini hatırlatan Ümit Yalım sözlerini şöyle noktalıyor;
“Ne Kozmik dosyası ne de Balyoz başta olmak üzere diğer dosyalar askeri savcılık ve askeri mahkemelere gönderilmedi. İlker Başbuğ soruşturma ve dava dosyalarının askeri yargıya alınması için kılını bile kıpırdatmadı. Kumpas soruşturmaları ve kumpas davaları devam etti. Yüzlerce asker yargılandı ve yıllarca hapis yattılar. Derken sıra Başbuğ’a da geldi. O da kumpasa maruz kaldı. Şimdi ortaya koyduğumuz hukuki gerekçeler ve belgelere bakarak soralım. İlker Başbuğ masum mu ? Hayır, Başbuğ masum değil !...”