İlk taşı en günahsız olan atsın!
Polonya''nın ilk bağımsız(!) işçi sendikası "Dayanışma/Solidarnozs"nın ilk etkin eylemi Gdansk greviydi.
Gıda fiyatlarındaki artış ve aralarında, sonradan Polonya Cumhurbaşkanı olacak Lech Walesa''nın da bulunduğu işçi liderlerinin işten atılmasını protesto etmek üzere Lenin Tersanelerinde başlayan grev, grevcilerin taleplerinin kabul edilmesine rağmen şehirdeki diğer iş yerlerine de yayılarak sürdürüldü.
Hükümetle pazarlıklar sonucu "özyönetim ilanı", sıkıyönetim, tutuklamalar derken çalkantılarla dolu birkaç yılın ardından bir işçi sendikası olarak kurulan Dayanışma, bir anda Doğu Bloku ülkelerinin ilk muhalefet hükümeti haline geldi.
Polonyalı işçi liderlerinin bu üstün başarısındaki en büyük pay ABD''nindi! Zira, Dayanışma her ne yaptıysa bir Amerikan Kongresi teşekkülü(!) olan NED''in desteği sayesinde yapabilmişti!
NED sponsorluğunda kurulan "sendika hükümeti" Polonya''ya liberalizmi getirdi!
"Polonya''daki Dayanışma Hareketi dalgası ile tüm Orta Avrupa boyunca ve SSCB dahil bağımsız kültür ve medya grupları ve insan hakları ile azınlık hakları arayan gruplar oluşmaya başladı"; ben değilim iddianın sahibi, bizatihi NED Başkanı Carl Gershman kurdu bu itiraf cümlesini.
***
Dayanışma''nın Çekoslovakya''daki muadili Yurttaşlık Forumu''ydu. NED''in finanse ettiği Kadife Devrim''in ardından ülke ikiye bölündü. NED, devrimin lideri Vaclav Havel''i Demokrasi Ödülü''ne layık gördü!
***
OTPOR, ilk bakışta altı üstü bir öğrenci birliğiydi.
Sadece ABD Kongresi''nin, "demokratikleştirmek" için 35 milyon dolar tahsis ettiği, İngiliz Westminster Fondation''dan Alman partileri ve Fransa Dışişleri Bakanlığı''na kadar sayısız fon ve ülkenin "yardım eli" uzattığı Sırbistan''da "gençleri etkilemek" üzere, Soros''un sağladığı 2,5 milyon marklık bütçeyle 40 konser düzenledi. Bunun dışında Budapeşte hesaplarına 350 bin dolar yatmış; diğer her türlü masrafları da IRI tarafından karşılanmıştı.
OTPOR''un gençlik liderlerince başlatılan ve Amerikan fonlarınca akıtılan oluk oluk parayla ülkenin en ücra noktasına dahi ulaşabilir hale gelen bağımsız(!) Sırp medyasının etkisi altındaki halkın da katıldığı ayaklanma sonucu Sırbistan''daki iktidar, ABD''nin istediği istikamette değişti.
***
OTPOR''un Sırbistan''da yaptığını, OTPOR''un yetiştirmesi olan KMARA Gürcistan''da, PORA da Ukrayna''da yaptı sonraki yıllarda; aynı mali kaynaklarla…
Yine B92 Radyosu''nun Sırbistan''da yaptığını, Rustavi-2 Gürcistan''da, Kanal 5 Ukrayna''da yaptı…
***
Türkiye mi?
Karen Fogg''un şekerlerinden Genç Siviller''e neler gördük geçirdik yakın tarihte!
İsa Gök, CHP Milletvekilli olduğu dönemde yabancı vakıfların Türkiye''ye bir yılda aktardığı paranın 40 milyar doları bulduğunu iddia etmişti.
Keza dönemin TESEV Başkanı Can Paker de, ABD''li sivil darbe sponsoru George Soros''dan 1 milyon 800 bin dolar aldıklarını kendisi açıklamıştı. Bu parayla yazılan raporlarda Ruhban Okulu''ndan Ermeni Meselesi''ne, cemaat vakıflarından terörle mücadeleye; memleketin ne kadar netameli konusu varsa girildi; Paker''in deyişiyle "tabuları yıkmak" için!
Bu nevi paraları ilan ederek alıyor olmak "hayırlı bir iş"e dönüştürmüyor yani!
***
British Councill''den Chrest''e, Eurimages''ten Matra''ya, Prince Klaus Fund''dan, Heinrich Böl Stiftung''a ve bittabi Soros''un Açık Toplum Vakfı''na sayısız ülkenin, sayısız vakıf, dernek, fon ve programınından, hangi gazeteciler, hangi üniversiteler, hangi STK''lar, hangi roman yazarları, hangi film yönetmenleri ne paralar aldılar bugüne kadar.
Kimi makbuz karşılığı Türk görüşü karşıtı yazılar döşendi, kimi soykırım iftiraları kitaplar yazdı, filmler çekti, kimi millî orduya kumpasta görev aldı, kimi çözüm sürecinin temellerini attı, kimi emperyalizmin dayatmalarını emir telakki etmekle görevlendirilen siyasilere "cesaret(!)" aşıladı…
Sonuç:
Bu fonlarla desteklenen Anadolu Kültür A.Ş.''nin başındaki Osman Kavala yıllardır cezaevindeyken, Kavala''nın en büyük destekçisi olan ve hem Soros hem de Gülen ile diyalogu bilinen Paker''e dokunulamadı!
Nazlı Ilıcak cezaevine atılırken, Hüseyin Gülerce''nin yandaş medyaya atanması gibi…
***
Kimse hikâye anlatmasın; fonlu, sponsorlu özgürlük/bağımsızlık/hürriyet olmaz.
Hiçbir devlet "demokrasi hayratı" değil; hiçbiri durduk yere, kara kaşının kara gözünün hatırına yağdırmıyor bu paraları. Her birinin "karşılık" olarak beklediği bir "hizmet", yüklediği "misyon" var beslediklerine.
Dolayısıyla, aralarında Ruşen Çakır''ın Medyascope''unun da bulunduğu bazı medya kuruluşlarının fonlanması mevzuuna, sırf "malumun ilanı" diye kayıtsız kalamayız.
Dünyada bu fonların girdiği ülkelerin aşikâr akıbetlerinin de, Türkiye''de Malatya''dan Şemdinli''ye, Trabzon''dan Hakkâri''ye bu fonların girdiği illerin yaşadığı trajik tecrübelerin de mesajı bu.
Ama şunu talep edebiliriz pekala;
Kimsenin günahsız olmadığı; herkesin ama bilerek ama bilmeden ama bedelli ama bila bedel birilerinin borazanına dönüştüğü bir medya düzeni içinde, ilk taşı hiç değilse en günahsız olanlar atsın!
Düne kadar Amerikan bez ayakkabılarıyla millî orduya kumpas kuranlar, lobi kuruluşlarıyla toplum mühendisliği sözleşmesi imzalayanlar, güya ABD''den fonlanmayıp ABD uydusu Katar''ın sermayesiyle palazlananlar, çok rica edeceğim bari bu mevzuda çenelerini kapatsınlar!