İktisadi akla ihtiyaç var
Geçtiğimiz hafta Marmaris'te turizm sezonunun kötü gidişi nedeniyle turistik işletmelerin yüzde 70'inin satılığa çıkarıldığı ve bu otellere alıcı talebinin çok az olduğu açıklandı.
Turizm sektörü, hem döviz getirir, hem de ülke için en etkili lobi faaliyetidir. Bunun içindir ki bu sektöre ''Altın yumurtlayan tavuk'' denilmiştir. Öte yandan Türkiye'nin cari açığının devam etmesi ve dış borç stokunun yüksek olması nedeniyle dövize ihtiyacı var. Döviz her zaman olduğu gibi şimdi de ülkenin yumuşak karnıdır.
Türkiye'nin turizm potansiyeli, deniz ve güneşle sınırlı değildir. Tarihi ve kültürel mirasa sahiptir. Turizmin her çeşidi için elverişlidir.
Turizm sektöründe moda ülkeler vardır. Türkiye moda ülkeler içindeydi. Moda olmaktan çıkan bir ülke üç-beş yıl geçmeden eski potansiyelini yakalayamaz. Jeopolitik riskler ve siyasi iktidarın dış politikadaki yanlışları veya şanssızlığı ile terör, Türkiye'yi moda ülke olmaktan çıkardı.
Turizm sektörü hükümetin açıkladığı palyatif desteklerle ayakta kalmaz. Sektöre toplumsal fayda açısından bakmak gerekmektedir.
Özal döneminde ''turizm yatırımları için kamu arazilerinin tahsisi'' başladı. Bugün yatak kapasitesinin çoğu bu tahsisler yoluyla kuruldu. Bugün de yatırımlar için 25 yıllığına arazi ve arsa tahsisleri yapılıyor. Bu tahsislere yapılan yatırımlar 25 yıl sonra devlete kalacak. Bir nevi 'yap işlet devret' modeli gibidir.
Yap işlet devret modelinde devlet kira almaz. Yatırımcının yatırımını
çıkarması ve sermayesi için de kâr elde etmesi gerekir. Ne var ki turizmde durum farklı. Daha uzun dönemli olduğu için kira alınıyor. Ne var ki kira alan, Maliye veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arsalarda sanki hiç yatırım yokmuş gibi fahiş kiralar tespit ediyor. Bazı işletmeler cironun üçte birini kira, irtifak hakkı bedeli veya, ecrimisil olarak ödemek zorunda kalıyor. Bu durumda işletmeci normal zamanlarda bile sıkıntıya giriyor. Sektördeki durgunluk nedeniyledir ki artık kimse işletmecilik yapamıyor ve çoğu işletme satışa çıkmış durumdadır.
Maliye, bütçe açık vermesin diye bu yatırımlardaki kiraları yüksek tutuyor. Mali disiplini öne çıkarıyor. Devletin hakkını koruyorum diyor. Ancak mali disiplin ve devlet malı olayın görünen yüzüdür.
Bütçe disiplini istikrar için gereklidir. Ne var ki olay iki tarafı kesen bıçak gibidir. Turizmde bıçağın ters tarafı daha çok keser.
Her şeyden önce, kapatılan veya iflas eden işletmeler nedeniyle devletin vergi gelirleri düşer. Yani Maliye bir yandan kira gelirini artırıp, bütçe açığını kapatırken, öte yandan işletmelerin kapanmasına neden olur ve vergi gelirlerini düşürmüş olur.
Devlet kiraladığı alanlar için özel arsalarla aynı kirayı, (cari değer) istediğinden, turizm sektörü yerli ve yabancı yatırımlar için cazip olmaktan çıkıyor. Yatırımların gerilemesi, işsizliğin artmasına, toplam talebin düşmesine neden olur. Oysa ki durgunluk yaşıyoruz ve ekonominin canlanması gerekiyor.
Kaldı ki bütçe politikası, iktisat politikasının bir aracıdır. Eğer ekonomide durgunluk varsa, bir süre için harcamaların artırılması ve devletin iç borçlanma yoluyla açığı kapaması, mali disiplinden daha önemlidir.
Türkiye kronik enflasyon yaşıyor ve enflasyonun nedeni yapısal sorunlardır. Yani bütçenin bir süre açık vermesi enflasyonu artırmaz. Önemli olan bütçe politikasını, iktisat politikasının diğer araçları ile uyumlu bir planlama içinde yapmaktır. Yani aynı zamanda yapısal sorunları da çözmektir.