İktidarın yanlışları hayatımızı zora soktu
Suriyeli, Afganistanlı göçmen sorunu, artık diğer Asya ve Afrikalılara kadar uzandı. Dahası AKP''den bir MYK üyesi; Suriye''den gelenlere sordum. Diyorlar ki; "İlk olarak bizden önce gelenler geldikleri yere gitseler, biz de yol yordam öğrensek, sonra biz gitsek." Bu şartlarda çoğu insanımızın aklına mülteci projesi acaba Türklüğe karşı oluşturulmuş bir projemidir? sorusu geliyor. Adında Milliyetçi olan bir partinin, Türkler Anadolu''dan Suriyeliler''den önce gitsin sözüne seyirci kalması ve iktidarı desteklemeye devam etmesi, bu şüpheleri artırıyor.
AKP insanımızı kamplara ayırdı. Bir yandan devlet imkanlarını kullanan partizanlar, müteahhitler, devleti paylaşan tarikatlar, saraylar, uçaklar öte yandan, iflas eden şirketler ve 17 milyon atıl işgücü var.
Son on yılda dünyada hukukta, demokrasi de en fazla kan kaybeden ülke olduk. 2020''de bir yıl içinde Cumhurbaşkanına hakaretten 45 bin kişi hakkında soruşturma açıldı, 9 bin 773 kişi yargı önüne çıkarıldı. Bu kişilerden 84''ü 12-15, 206''sı da 15-18 yaş grubunda olmak üzere 290''ı çocuktur. Dünya''da gazetecilerin ve siyasi tutukluların en fazla olduğu ülkenin de Türkiye olduğu belirtiliyor.
Kur şokları ve enflasyon ve işsizlik doğrudan halkın geçimini zorlaştırdı.
Bu sorunlar hepimizin yaşamına dokunuyor, herkesin psikolojisini bozuyor. ABD araştırma şirketi Gallup''un son yayınladığı Dünyada Duygu Durumu Haritası''nda Türkiye, dünyanın en az gülümseyen ülkeleri içinde ilk sırada en çok öfkelenen ülkeleri içinde ise ikinci sırada yer aldı. Sözcü''nün manşetine göre halk gülmeyi unuttu.
Bunun için yerli ve yabancı sermaye Türkiye''den çıkıyor, özellikle gençler yurt dışında yaşamak istiyor. Memleket Türkler gitsin diyen AKP''lilerle Suriye ve Afgan mültecilere kalacak.
AKP iktidarının yaratığı bu durum sürdürülemez. Hayatın normal akışına aykırıdır.
Normal demokratik koşullarda, yapamayan hükümetler iktidarı bırakır. AKP bunu da yapmıyor. İstese de yapamaz. Türkiye''ye özgü başkanlık sistemi böyle bir demokratik tavrı kutsamaz.
Nerden bakarsak bakalım, hayatın normal akışı için bu günkü iktidarın gitmesi gerekir.
Türkiye bu günkü tablodan çıkacaktır. Ama hiç kolay değildir. Her şeyden önce muhalefetin kişisel hesapları, sağ-sol çekişmesini, parti tercihlerini bırakması ve Türkiye''nin geleceğine odaklanması gerekir.
Muhalefetin, Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci ikinci tur hesabını yapmadan bir adayda bütünleşmesi gerekir.
Hukuk, demokrasi, kuvvetler ayrılığı, dış politika, halkın bütünleşmesi alanında atılacak adımlar ve ekonomik çözümler şimdiden açıklanmalıdır.
Laik devlet anlayışının tartışılmayacak şekilde yeniden kurulacağı, dinin siyasi alanda kullanılmasının önleneceği taahhüt edilmeli ve yasal altyapısı şimdiden tasarlanmalıdır. Türkiye de artık laikliğin din karşıtı olmadığı tersine din istismarını önlediği ve din tüccarlarını frenlediği iyice anlaşıldı.
Ekonomi alanında açıklardan kurtulmak için Türkiye''nin çıkarlarını koruyan bir dış ticaret politikası hedef alınmalı, üretimde kullanılan ithal girdi payının nasıl düşürüleceği açıklanmalıdır.
Devlet- piyasa optimum dengesini yeniden sağlanması, planlama yapmaya bağlıdır. Bu plan içinde iktisat politikaları koordineli olarak nasıl planlanır, kamu özel işbirliği yoluyla savrulan kamu kaynaklarına nasıl sahip çıkarız, özelleşen devlet tekelleri, enerji gibi stratejik sektörde dağıtım hizmetleri yeniden nasıl devletleştirilir, halkın bu konularda aydınlatılması ve ikna edilmesi gerekir.
Özetle; Yeniden gülmemiz iktidarın gidişi kadar muhalefetin de iyiniyetine de bağlıdır.