İktidarın terörle flörtü ve sonucu
“PKK eski PKK değil”. “PKK silah bırakmak istiyor”. “Eğer iktidar açılım projesini ortaya koymazsa, İmralı’nın yol haritasını tartışmaya başlayacağız”. Bu ve benzeri söylemler, iktidar sempatizanı köşe yazarlarının yaklaşımıydı.
AKP iktidarı da bu söylemleri “anaların göz yaşı akmasın”, “birlik beraberlik sağlansın”, “terör bitsin”, “barış gelsin” söylemleriyle cevapladı. “Demokratik açılım” böyle başladı. AKP iktidarı böylece PKK gibi Türkiye’yi bölmeyi hedef alan bir terör örgütünün varlığını kendisinden önceki iktidarların açılım yapmamasına bağlamış oluyordu. Nitekim AKP iktidarı “demokratik açılım” yaparak Mahmur’dakileri kamptan geri getirecek, dağdaki teröristlerin de ellerindeki silahları bırakmalarını sağlayacaktı.
Sonuç AKP iktidarının beklediği gibi olmadı. Kimse silah bırakmak ya da pişman olmak için dağdan inmedi. Tam aksine birileri dağdan meydan okumak için indi ve sonra da yine dağa döndü. “Demokratik açılım” da, yalnız ve yalnız İmralı canisinin “muhataplık” konusunda önünün açılmasını sağladı. Daha önce “PKK’ya terör örgütü” demediği için DTP ile görüşmediğini söyleyen Başbakan Erdoğan, açılım bağlamında DTP ile görüştü. Yine Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarıyla Öcalan ile de “devlet” görüşmeye başladı. İktidarın “demokratik açılım” ı gerçekte Öcalan’ı “muhatap” kılmaya yaradı. İktidar ile kontrol ettiği devlet İmralı’dakiyle değil aslında terörle flört ediyordu.
Gelinen son aşama!
Sekiz yıllık AKP iktidarı zaten bölgeyi terör örgütünün dilediği gibi eylem yaptığı bir arenaya çevirmişti. Bölgede terörle mücadele eden askerler bir biçimde sindirilmiş, suçlanmış ve susturulmuştu. Böylece bölgede psikolojik inisiyatif, fiilen terör örgütünün legal ve illegal destekçilerinin eline geçmiş oldu. AKP yetkilileri ise sürekli olarak MHP ve CHP’ye yönelik olarak “Güney Doğu’da niçin yoksunuz?” diye soruyordu.
Hâlbuki Güneydoğu’da legal siyasetin de bölge halkı gibi rehine tutulduğunu iktidar herkesten çok daha iyi biliyor. Terör örgütünün muhalefete verilecek “bir oyun bir ölü; beş oyun beş ölü!” anlamına geleceğini bir strateji olarak 12 Haziran seçimlerinde uygulamaya konulacağını devletin güvenlik birimleri tespit etmiştir. Son gelişmeler, açıkça PKK’nın bölgede “kaos” yaratmaya yönelik bir stratejiyi devreye soktuğunu göstermektedir.
AKP iktidarı bölgedeki terörü, devleti bölme faaliyetlerini, ayaklanma provalarını görmezlikten geliyor. Siyasi kaygılar nedeniyle de devlete karşı savaş ilan etmiş olan teröristlerin üzerine iktidar gitmiyordu. Bugün halen İmralı’daki caninin bölgeyi kontrol etmesine ve Kandil’i yönetmesine bizzat iktidar izin veriyor. Son gelen bilgiler ise Güney Doğu’da işin çığırından çıkmakta olduğunu gösteriyor.
Emniyet istihbaratının elde ettiği bilgiye göre örgüt, süreci kontrol altına almak ve bölgede taban kazanmak amacıyla 4 aşamalı bir plan hazırlamış. İlk aşamada “Kürdistan” ın inşası için her alanda meclisler, komünler, kooperatifler ve akademiler üzerinden örgütlenilecek. İkinci aşama serhildan (kitlesel direnme). Ardından ‘devrimci halk savaşı’ için hazırlık yapılacak. Tüm bunların Haziran 2011’de yapılacak genel seçimlerde başarıyı getireceği ileri sürülüyor. KCK’nın kaos senaryosuna göre, Nevruz’la birlikte kitlesel eylemler gerçekleştirilecek. Ayrıca diğer siyasi partilerin Nisan-Mayıs aylarında bölgeye gelip propaganda yapmaları önlenecek. Hiç kimse bölgeye gelmeye cesaret edemeyecek. Hiç kimse kalkıp ileri geri konuşma cesaretini kendisinde bulamayacak. “KCK’nın AK Parti ve MHP’nin bölgede mitingler yapmasına imkân vermeyeceği belirtiliyor. CHP ise engellenmeyecek. CHP için şu kayıt düşülüyor: “Mevcut tutumu devam ettikçe mitingleri etkisiz kılınacak ve gerekirse kendi pankartlarımız açılarak protesto edilecek”.
Bu sözlerin bir terör organizasyonu tarafından edilmesi bile ülkenin içine düşürüldüğü durumu göstermesi bakımından yeterlidir. İktidarın, Öcalan ve Kandil ile “açılım” adı altında yürüttüğü flörtün Türkiye’yi getirdiği yer işte burasıdır.