İktidarın güzel bir uygulaması var

Gazeteci, sorgular, eleştirir. Kamuoyunun, halkın, vatandaşların zararına olan gelişmeleri yine kamu yararı adına haberleştirir.

Mevcut iktidarın o kadar çok eleştirilecek yanlış, haksız ve usulsüz adımları var ki bugüne kadar yaptığı az sayıdaki iyi şeyleri yazmaya hiç sıra gelmedi.

Ama bugün farklı bir yazı yazarak tebrik edeceğim bir uygulamayı kaleme alacağım.

Ben yine de güvenemediğim için altında bir çapanoğlu var mı diye araştırdım. Tabii ki yine "alavere dalavere" ile karşılaştım.

Bu sefer iyi bir uygulamayı, yapılan ödemeleriyle birlikte yazmaya karar verdim...

Değerli okurlarım, ülkemizde birçok evde engelli, yaşlı ya da özel bakım gerektiren bir aile ferdi var. Bu yurttaşlara evde bakmak için de 2007 yılında sağlanan ve her ay düzenli ödenen evde bakım ücreti desteği var.

Ocak ayından itibaren evde bakım parası enflasyon oranında zamlandı ve 1.657 TL oldu. Altı aylık enflasyonun yüzde 8.45 olarak belirlenmesinin ardından, evde bakım desteği de 1.657 liradan 1.797 liraya yükselecek.

Evde bakım ücreti almak için bazı koşulların sağlanması gerekiyor. İlk şartı da, engellinin en az yüzde 50 oranında engeli olduğunun sağlık kurulu raporu ile saptanması oluşturuyor.

Bu raporda "ağır engelli" ibaresinin yer alması şart.

Yüzde 50''den daha düşük bir engellilik oranı saptanması durumunda bakım parası alınması mümkün değil. Koşullardan bir diğeri de evdeki gelir düzeyi. Hanede kişi başına düşen gelirin asgari ücretin üçte ikisinden düşük olması gerekiyor.

Bu yıl bu sınır 1.705,06 TL. Örneğin engellinin yaşadığı hanede 4 kişi yaşıyorsa evde bakım parası alınabilmesi için bu hanedeki toplam gelirin 6 bin 820 TL''yi geçmemesi gerekir.

Bakanlık açıklamasında yer alan bilgilere göre 2020 yılında, 535 bin 805 kişi bu yardımdan yararlanmış ve toplamda 9 milyar 474 milyon TL ödeme yapılmış.

Bu bilgileri neden veriyorum?

Anlatayım.

Hatırlıyor musunuz 2019 yılı Sayıştay raporlarında Sağlık Bakanlığı Engelli Sağlık Kurulu Raporu olmayan 40 bin 746 kişinin engelli evde bakım ödemesi aldığı, yine engelli raporu olmayan ancak engelli aylığı alan kişi sayısı ise 95 bin 917 kişinin maaş aldığı yazılmıştı.

Hatta 2 bin 677 kişinin evde bakımı yapılan engelli yakının ölümün ardında bile ödeme aldığı ortaya çıkmıştı.

Şimdi Sayıştay''ın 2020 yılı Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı raporu yayımlandı.

Yine aynı kişiler var mı diye cevap arayacaksınız.

Evet var.

Yapılan veri karşılaştırmaları sonucunda, haksız ödemeler yapıldığı tespit edilmiş.

Raporda ayrıca ilginç bir durum daha var...

Yapılan fazla ödemelerin tahsil edilmesi yerine tahsilden vazgeçildiği bilgisi var. Bu tutarda 2020 yılı için 14 milyon 213 bin TL.

Buraya kadar olan kısım eleştirdiğim şeyler Sayıştay''ın tespitlerine dair olan bölümdü.

Şimdi ise yazımızın yazılma nedeni olan konuya geçelim...

Sayıştay raporlarına göre ilgili kanun uyarınca ücretsiz seyahat yükümlülüğü bulunan ve belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketler var.

Bunlara ait şehir içi toplu taşıma hizmeti veren her bir ulaşım aracı ile özel deniz ulaşımı aracı için işletmecilerine her ay gelir desteği ödemesinde bulunuluyor.

Bu ödemenin hak sahiplerine ulaştırılmasında ise etkili bir denetim süreci bulunmadığı görülmüş.

2020 yılında bu kapsamda toplam 218 milyon 275 bin TL gelir desteği ödemesi yapıldığı görülmüş.

Yani engelli ve yaşlı vatandaşların faydalandığı ücretsiz seyahat uygulaması kapsamında, şehir içi toplu ulaşım hizmeti sunan işletmecilere verilecek gelir desteği miktarıymış bu.

İşte övdüğüm kısım buydu.

Proje güzel düşünülmüş, engelli vatandaşlarımızı rahatlatan bir çalışma.

Fakat yazının başında bahsettim "alavere dalavere" de tam burada başlıyor.

Hani belediye otobüslerine bindiğinizde ücretsiz kart sahiplerine dıt dıt öten kişiler, aslında o kişileri bedava taşımıyorlarmış.

Taşıma miktarı karşılığında hükümetten para alıyorlarmış. Yani iktidar, engelli vatandaşlarımızın seyahat giderlerini bir anlamda sübvanse ediyormuş.

Tabii en azından bu tür uygulamalardan engellilerin yararlanabilmesi tepkiyi azaltıyor. Fakat burada bile kamu varlığını dengeli kullanamadığımızı görmek maalesef şaşırtmıyor.

Sonuçta artık yoksul bir ülkeyiz.

AKP iktidarının ilk yıllarında yaşanan neo-liberal politika ve özelleştirmelerin getirdiği "bolluk" balonu, üzerine pandeminin de etkisini alarak patladı.

Yüzde 1 faiz düşürünce bile artan maliyetleri gördük. LPG, kömür, gübre, doğal gaz, benzin, sebze, meyve ve giyecek fiyatları fırladı.

Daha da devamının geleceği öngörülüyor. Zor bir kış bizi bekliyor. En azından engelli ve düşük gelirli vatandaşlarımızı bu cendereye kurban etmememiz lazım.

Yaşayıp göreceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları