İktidara göre iktidarın hali!..

İktidar partisine göre, CHP "başörtüsü" konusunda samimi yahut dürüst değil.

Gerekçesi;

CHP mensuplarının bu konudaki geçmiş söz ve eylemleri.

*

Bu mantıkla;

Geçmişte, "Türkçülüğün bölücülük" olduğunu savunan, "Karşımıza Türklükle çıkmayın" diyen yahut "Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını" ilan eden veya MHP''lileri "Irkçı, kafatasçı, ayrımcı" gördüğü alenen beyan eden, "şeytani anlayışa hizmet ediyor" varsayan AK Parti''nin, Cumhur İttifakı''nı kurarken "samimi" ve "dürüst" temellere dayanmış olma ihtimali var mı?

Peki ya, geçmişte "Kökten binasip" ve "zürriyetsiz" ifadeleriyle hedef aldığı, "çırak bile olamayacak" yetersizlikle olduğunu avaz avaz haykırdığı, "MHP''yi küçülten adam" diye andığı, MHP Genel Başkanı''yla işbirliğinde "samimi" olma ihtimali?

*

Yine AK Parti''nin dünkü grup toplantısında ortaya koyduğu mantıkla;

Geçmişte, PKK''nın "Terörist bir örgüt olmadığını", İmralı''daki PKK başı cani Öcalan''ın "Türkiye''nin önünü açtığını", "Kürtlerin lideri" olduğunu hatta "milli bir duruşu" bulunduğunu savunan, çözüm sürecinde "PKK''lı teröristler ellerinde silahlarla karakolun önünden geçip el sallarken, askerin onlara hiçbir şey yapmadığı" bir ortam oluşturduklarını tekraren itiraf eden, valilere "PKK''ya operasyon yapılmaması" talimatı verdiklerini yine tekraren itiraf eden, Doğu ve Güneydoğu''daki atamalarda dahi PKK''lıların tavsiyelerini dinlediklerini açıklayan bir iktidarın, şimdi "terörle mücadele" konusunda "samimi" ve "dürüst" olma ihtimali olabilir mi?

Geçmişte, Gülen cemaatine "Ne istedilerse veren", Ankara''yı "Parsel parsel tahsis ettiklerini" itiraf eden, Gülen''i "bu ülkenin yetiştirdiği en kıymetli insanlardan biri", "bilge" bulan iktidar partisinin onunla "mücadele"si "samimi" olabilir mi?

*

Aynı mantıkla;

Geçmişte;

PKK''lıları "Kendi topraklarında hak mücadelesi yapıyor" varsayan…

Doğu ve Güneydoğu Anadolu''nun önemli bölümünü "Kürdistan" diye tanımlayan…

1915 için "Özür" dileyerek "soykırım" iftirasını kabul eder bir tutum içine giren…

Atatürk''ü "ayyaş" ilan eden…

Cumhuriyet''i "katil" olarak etiketleyen…

"Andımız"ı kaldıran mesela…

Böyle bir iktidarın, şimdi, hakkında "terörle yan yana" algısı oluşturmaya çalıştığı muhalefete karşı "yerli ve milli" atarlanmaları…

Ya da mesela "hak ve hürriyetleri"nin takipçisi oldukları için "çürük", "sürtük" diye hakaret ettiği bir topluma "hak ve özgürlük" vaadi "samimi" ya da "gerçek" olabilir mi?

*

AK Parti''nin en yetkili ağızdan açıkça ortaya koyduğu mantık bizatihi AK Parti''ye uygulandığında ortaya çıkan sonuç trajikomik olsa da yiğidi öldür hakkını yeme…

Bu kadar kırılgan camdan bir evde oturup da, rakibini "camını kırarak" alt etmeye kalkışmak da her babayiğit harcı olmayan, enteresan bir "cesaret(!)" örneği…

Adrenalin seviyorlarsa demek ki!

Fiziki şartlar

----------------

Cezaevlerinin boşaltılmak istenmesinin, ifade edilen en temel sebebi, malum, "fiziki şartların yetersizliği".

Doluluk oranının, cezaevlerinin fiziki "kapasitesi"nin çok çok üzerinde olması.

*

Pandeminin en ağır günleriydi… "Fiziksel şartların yetersizliği" bir alanda daha mağdur etmişti ülkeyi;

O devasa "şehir hastanesi" komplekslerine, gökdelenvari ebatlardaki binalara rağmen hasta yatıracak yer bulunamadığı zamanlar olmuştu.

O kadar ki, yoğun bakımlardaki doluluk yüzünden, doktorların "hasta seçmek" zorunda kaldığı, bazı hastaların, mecburen, "ölüme taburcu" edildiği iddia edilmişti.

*

Dün, bir "fiziki şartların yetersizliği" haberi daha yayınlandı. Ki bence, dünün en çok konuşulan haberi olmalıydı. Önemi oranınca konuşulup, tartışılmadı.

Sözcü''den Sultan Uçar''ın duyurduğuna göre, çoğu ya okula hiç gelmeyen ya da uyuşturucu, bıçakla yaralama gibi suçlarından kaynaklanan disiplin cezaları dolayısıyla sınıfta kalan 22 bin 11. Sınıf öğrencisi, "okulların fiziki kapasitelerinin yetersizliği"nin de bulunduğu bir dizi mazeretle ve "hiçbir şart aranmaksızın" 12. Sınıfa geçirildi.

*

Yazacak çok şey var da, köşenin "fiziki şartları" dolayısıyla iki soruyla yetineceğim sadece:

İlki, bu talebin/teklifin sahibi olduğu belirtilen Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Nazan Şener''e:

- Baktım, sizin de bir evladınız varmış. Siz, kendi evladınızı, okula bıçakla gelen bir "öğrenci"yle aynı sınıfta eğitim almasına razı olur muydunuz?

İkincisi Milli Eğitim Müdürü Mahmut Özer''e:

- Ekonomik sebeplerle devam edemeyen öğrencileri ayrı tutarak, özellikle uyuşturucu gibi, yaralama gibi suçlara karışmış olan öğrenciler, okula döndürülmeden önce herhangi bir "rehabilitasyon", "ıslah" sürecinden geçirildi mi? Uyuşturucu kullandığı için uzaklaştırılan öğrencinin "temiz" olduğundan, satmaya zorlanan öğrencinin artık satmadığından, o çevreden arındığından, potansiyel sokak çetesi durumunda olanların "suça sürüklenme" sebeplerinin ortadan kaldırıldığından, gerekli dersleri aldıklarından, öğrenci ve öğretmenler için tehlike oluşturmayacaklarından emin misiniz? Bu yönde bir çalışma yaptınız mı? Bu sebeple herhangi bir öğrenci yahut öğretmenin uğrayacağı maddi/manevi zararın sorumluluğunu peşinen üstlenebilir misiniz? "Tehdit" oluşturdukları çocuklar bir yana, "Bir an önce mezun edilip sokağa salınacak" bu çocukların akıbeti ne olacak?

Yazarın Diğer Yazıları