İktidar halktan enflasyon vergisi alıyor

Tüketici Fiyatları Endeksi, Eylül ayında da arttı ve yüzde 19,58 oldu. Eğer fiyatlarda şok düşüşler olmazsa, normal şartlarda 2021 yıl sonu enflasyonu da bu seviyede çıkar. Çünkü Eylül''de yıllık Yİ-ÜFE de yüzde 43,96 oldu. Yİ-ÜFE maliyet artışlarını gösteriyor. Türkiye''de oligopol piyasa şartları içinde, bu maliyet artışları perakendeye daha kolay yansıtılıyor.

Öte yandan, gıda, enerji fiyatlarının çıkarılması ile hesaplanan yıllık çekirdek enflasyon da geçen sene Eylül''de 11,32 idi bu sene 16,98 oldu. Çekirdek enflasyon bir yerde kronik-yapısal enflasyon seyrini (trendini) gösterir. Demek ki bu trend artış yönündedir.

O zaman 2021 yıl sonu TÜFE oranı da ya artacak veya yaklaşık sabit seyredecektir.

1. Bugünkü iktidar enflasyonu da kullanıyor:

Türkiye daha yüksek enflasyonlar da gördü. Ancak bugünkü iktidar enflasyonu da kullanıyor. Bu yolla halktan gizli vergi alıyor.

* Eylül enflasyonunda gıda fiyatları TÜFE''den daha yüksek oranda artarak yüzde 28,79 oldu. Gıdanın TÜİK-TÜFE sepeti içindeki payı yüzde 25,94''tür. Bu şartlarda gıda fiyatlarının, yüzde 19,58 olan yıllık TÜFE''ye katkısı 7,4 puandır.

* Gerçekte, işçi, memur ve yoksul kesimin harcama sepeti içindeki gıdanın payı daha yüksek, yüzde 40''tır. Bu kesimin harcama sepeti içinde yer alan diğer kalemlerin TÜFE''ye katkı payını aynı oranda düşürdüğümüzü varsayarsak, gıdanın TÜFE''ye katkı payı 11,5 puan olacaktır.

* Arada 4,1 puan fark var. Demek ki mutfak enflasyonu yüzde 23,68''dir. Maaş ve ücretler yıllık TÜFE 19,58 oranında artırıldığı için, işçi ve memurun cebinden hükümet gizli vergi olarak, 4,1 yüzde puan kadar enflasyon vergisi almış oluyor.

* İşçi ve memur için TÜİK''in ayrıca geçinme endeksi yapması ve maaş ve ücretlerin bu endekse göre artırılması gerekir.

2. Siyasi iktidar her zaman nominal faizleri kullanarak faiz serabı yaratıyor. Basın da bu yanlışa destek vererek, Türkiye''yi dünyanın en yüksek faizi olan ülkeler içinde gösteriyor. Gerçekte ise Türkiye''de reel faizler yüksek değil, tersine eksi değerde ve düşüktür.

Söz gelimi Merkez Bankası Gösterge Faizi yüzde 18, Eylül ayı TÜFE oranı yüzde 19,58 olunca, reel faiz oranı eksi 1,05 demektir.

3. Türkiye İstatistik Kurumu her ay finansal yatırım araçlarının enflasyonun etkisi giderilmiş reel getiri oranlarını açıklıyor. En son Ağustos ayını açıkladı. Bu aya göre mevduatın brüt reel getiri oranı eksi 8,29 oldu. Yani 2020 Ağustos ayında bankaya 100 TL yatıranın bu 100 lirasını enflasyon aşındırdı ve 100 liralık mevduatı bir yıl sonra 2021 Ağustos ayında satın alma gücü olarak 91,71 liraya geriledi.

Bankalar bu parayı daha yüksek faizden verdikleri için kâr ettiler. Böylece mevduat sahibinden bankalara her 100 lira için 8,29 lira gelir transfer edildi. Yani bankalar da halktan enflasyon vergisi aldı.

İktidar bankalar zora düşmesin diye bunu bilerek yapıyor. Çünkü bankalar zora düşerse kriz olur. Oysa ki enflasyonun maliyeti topluma sosyalize edilirse, halk yoksullaşır ancak etkisi daha uzun zamanda ortaya çıkar. Bugün halkın yoksullaşmasının temel nedenlerinden birisi AKP iktidarının bu politikasıdır.

4. Yine Ağustos ayında TÜİK, Devlet İç Borçlanma senetlerinde reel getiri oranını da eksi 10,54 olarak açıkladı. Elbette ikinci el satışlar bu hesaba girmez. Ancak devlet aldığı her 100 liranın reel olarak 10,54 lirasını gizli vergi olarak alıyor.

Bu durumda kamu-özel iş birliği yatırımları için neden devlet eksi faiz vererek borçlanıp kendisi yaptırmıyor da, hem kendisi kefil olarak özel sektöre dolar garantili yaptırıyor? Elbette bu şartlarda Kamu-özel iş birliği yoluyla yapılan yatırımlar bu topluma daha büyük maliyet yükleyecektir. Neden?

Bu nedenleri artık toplum vicdanı kabul etmiyor ve tepki doğuyor.

Yazarın Diğer Yazıları