İktidar destekli medya vesayeti!
Askerlerin terfi zamanı gelince bazı askerler, hâkim ve savcıların tayin ya da terfi zamanı gelince HSYK aleyhinde, rektör atamaları yapılacağı zaman ise bazı öğretim üyeleri aleyhinde medya kampanyalarının düzenlenmesi rastlantı değildir. Birileri kurumlar ve kavramlar üzerinden bilerek ya da bilmeyerek resmen kurumları itibarsızlaştırma yayını yapmaktadır. Önce bunu görmek gerekir.
Son günlerde bir kesimin ’dokunulmayan imtiyazlı yargıçlar sınıfı’olarak tarif ettiği HSYK ile ilgili ilginç bir kampanya yürütülmektedir. Bilindiği gibi HSYK anayasal bir kurumdur. Anayasanın 159. maddesinin tarifiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, adalet bakanı, adalet bakanı müsteşarı ile birlikte 5 asil, 5 yedek üyeden oluşuyor. Asil ve yedek 3‘er üye Yargıtay genel kurulu; 2’şer asil ve yedek üye ise Danıştay genel kurulunun belirlediği isimler arasından cumhurbaşkanınca atanır. Kurulla ilgili en çok tartışılan husus HSYK‘da adalet bakanı ve müsteşarının varlığı sebebiyle ’yargı bağımsızlığının sağlanamadığı’iddialarıdır.
Yandaş medya en iyisini bilir!
Ancak son zamanlardaki tartışma “yargının bağımsızlığı” ile ilgili değil hâkim ve savcıların tayin ya da atamasıyla ilgili olarak yapılıyor. Kim yapıyor? Her şeyi bilen, gören, doğru anlayan hikmetinden kimsenin sual edemediği medya yapıyor. İddiaları şu “HSYK, görev süresi dolan bazı Ümraniye davası savcılarını ve bu davaya bakan mahkeme yargıcını başka yere tayin edebilirmiş” . Bu durum adaletin tecellisini engellermiş! Adaletin tecellisi bu davanın savcı ve yargıçlarının görev yerlerinde kalmalarıyla mümkünmüş! Bu nedenle HSYK aleyhine yandaş medya büyük bir kampanya yürütüyor.
Her şeyden önce HSYK üyelerinin, Türkiye’nin en seçkin hukukçuları olduğunu bilmek gerekir. Oraya Türkiye’nin en yüksek makamları tarafından seçilmişlerdir. Onlara yapılacak saygısızlık aslında bu makamlarla birlikte hukuka da yapılmaktadır. Bir hâkimin ya da savcının yerinin değiştirilmesi bir davanın hukuki niteliğini nasıl etkileyebilir? Eğer bir yargıcın ya da savcının yerinin değiştirilmesi ya da değiştirilmemesi yargının sonucunu etkiliyorsa orada hukukun ilkeleri değil kişisel ilkeler geçerlidir.
Güvensizlik duygusu toplumu çözer!
Türkiye’de kurumlar üzerinde iktidar destekli medya vesayeti vardır. Tartışmalar da halkın ya da adaletin yararına olanını tespit etmek için değil, tamamen kurumları iktidar karşısında güçsüzleştirmek amacıyla yapılıyor. “Kimse dokunulmaz değildir” popülizmi sonuçta “bütün kurumları ve değerleri” yerden yere vurulabilir noktasına taşımıştır. Bu mantığın sonucu olarak Türkiye’de hırpalanmayan, örselenmeyen ve yıpratılmayan hiçbir kurum ve kavram kalmamıştır. Bu durum toplumda büyük bir güvensizlik duygusu yaratmıştır. Kurumlara olan güven duygusunu sarsmanın bedelini uzun vadede bütün toplum ödeyecektir.
Genelkurmay Başkanı bu yüzden “TSK’nın üzerinden elinizi çekiniz!” demişti. Şu sıralarda millet olarak herkesin “hakimler ve savcılar”, “üniversiteler”, “emniyet” ve “camiler üzerinden elinizi çekiniz” demesi gereken olaylar yaşanıyor. Bilinmelidir ki, siyaset üzerindeki herhangi bir vesayet ne kadar kabul edilemez ise kurumlar üzerindeki iktidar destekli medya vesayeti de o kadar kabul edilemezdir. Hukukun ya da askerin vesayetine hayır demek demokrasinin gereğidir. Ancak hukuka ve askere iktidar destekli medya vesayeti uygulanmasına karşı çıkmak daha fazla demokrasinin gereğidir.