İkinci Gezi Meydan Muharebesi
“Gezi” deyişim çıkışı ile az çok benzediği içindi. Orada başlangıç ağaçları korumak isteyen çevreci bir duyarlılıktı. Aslında gerçek sebep halkın 11 senedir “bıçak kemiğe dayandı” durumuna gelişindeki infialdi.
Burada sebep bu sefer bir çocuğun ölümünden kaynaklanan keder ve infial.
***
Hemen başladılar, camları, çerçeveleri kırdılar diye sataşmaya. Yer yer olmuş ise, böyle taşkınlıkları söyleyenler, orada yürüyen 2 milyon insanın yürüyüşündeki sükunet ve asaletini görmezlikten gelenlerdir. Taşkınlık yapmak isteyenleri tutup aralarına çekmek, hatta polisi korumaya çalışmak, bütün görgü şahitleri böyle anlatıyorlar, anlattıkları Gezi ruhunun temizliğini yansıtıyordu.
Çarşamba günkü vahşeti halkın üstüne atmaya çalışanlara sormak hakkımız. Yasaların çiğnendiği, suçluların korunduğu hatta salıverildiği, yolsuzlukların anlaşılmaz derecede büyüklüğü, savcıların ve operasyon yapacak olan polislerin 10 defa değiştirilmesi, savcılara Adalet Bakanı veya başka bürokratların komut vermesi, Bilal’in bile telefon tapesinde “sen de yasaları çok ciddiye alıyorsun” demesi. Bir toplumu bunlar çıldırtmaz da ne yapar?
Çarşamba günü başlangıç güzeldi. Gece yarısına doğru 2 ölü haberi daha geldi. Bir de gözünü kaybeden bir kadın.
Polis hangi yasaları koruyor? Polis hangi yasalara göre hareket ediyor? Berkin’in babasının söylediği gibi polis aylardır neden suçluyu bulamıyor? Deniz Baykal da aynı şeyi soruyor. Polis kaset hazırlayanları 2 senedir nasıl oluyor da bulamıyor?
***
Dünyanın her tarafında Berkin için yürüyüş yapıldı. Hangisinden ölüm ve çatışma haberi geldi? Başbakanımızın Gezi hadiseleri sırasında emri ben verdim dediğini, aslanlar gibi çatıştılar deyişlerini unutmayalım. Verilen maaş ikramiyelerini de bunların üzerine koyalım. Allah muhafaza etsin daha çok canlar gider, bu zihniyetle şartlandırılan polisler, daha çok nokta atışı ile adam vurur, çocuk vurur.
***
Bu arada Tunceli Emniyet Müdürü’nden güzel bir mesaj okudular. “Canlar kırılacağına camlar kırılsın” diyordu ve durumu çok medenice idare ediyordu. Ne yazık ki araba içinde gazdan zehirlenen polisin haberi de Tunceli’den geldi.
***
Dünya, Türkiye’yi hayretle izliyor, biraz da sanırım hayranlıkla. Bir çocuğun cenazesi için sade bir şekilde 2 milyon kişi yürürken, her meslekten insanlar aynı duyarlıkta birleşirken ‘çılgın Türkler’ mucizesi yeniden gözler önüne seriliyor. Bu çılgın Türkler 2 gün önce de haksız suçlamalar ve tuzaklarla içeriye atılan, mesleklerinden uzaklaştırılan subayları, ilim adamları, aydınları için sabahtan akşama kadar yağmur hatta kar altında açıkta beklediler. İyi haberler ile kötü haberler birbirini kovalıyor ama işin sevindirici tarafı şu, eskiden kötü haberler ile kötü haberler birbirini kovalardı. Şimdi Güneydoğu’da birileri “tek dinmiş, tek milletmiş geçin bunları” diyor ve özerklik için devletle pazarlığa oturuyor Doğu Perinçek de içeriden çıkar çıkmaz vatanımızı böldürtmeyeceğiz mesajını yolluyor.
***
Gezi yürüyüşleri bana hep şunu hatırlatır, Atatürk, Çanakkale’de savaşan askerlerini anlatırken şöyle derdi hatırlarsanız “Kur’an okumayı bilenler Kur’an okuyor bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak düşmana saldırıyorlardı, öleceklerini bile bile hiç korkmadan düşmana hücum ediyorlardı.”
İşte ben bu yürüyüşlerde polis barikatları önünde cesurca duran, kaçıp kaçıp tekrar toplanan gençleri gördükçe bunu da hatırlıyorum ve bu yüzden yazımın başlığını 2. Gezi Meydan Muharebesi olarak yazdım.