İki baba iki oğul
Derya Sazak, eski sosyal demokrat kimliğinden uzaklaşıp Taha Akyol eksenine kaydı. Tıpkı Akyol gibi onun da Washington’la bağı var... Ve tıpkı Akyol gibi onun da bu bağlantısı oğlu üzerinden yürüyor.
Adı Derya Sazak... Bir zamanlar Milliyet’i yönetmesindeki en önemli etken, gazetenin geleneksel sosyal demokrat, Cumhuriyetçi, laik çizgisinde olmasıydı. Basın dünyasında ‘Ankaralılığıyla’ bilinir.
Son zamanalrda Derya Sazak’ın görüşlerinde değişiklikler göze batmaya başladı. Eski Milliyet çizgisini bırakıp, Hasan Cemal-Taha Akyol eksenine gözle görülür bir şekilde kaydı. Bu ona kendisini liberal saflarda görüş adamı olarak ağırlatma imkanı yarattı.
Tıpkı Taha Akyol gibi onun da Washington’la bağı var... Ve tıpkı Taha Akyol gibi onun da bu bağlantısı oğlu üzerinden yürüyor.
Oğlu Onur Sazak, Amerika’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Hudson Institute’ta araştırmacı olarak çalışıyor. Türkiye, bu enstitünün adını birkaç sene önce hazırladığı felaket senaryosuyla duymuş ve epey tartışılmıştı. Hudson’la ilgili haberi veren gazete Milliyet’ti, o zamanki Washington temsilcisi Yasemin Çongar’ın gazeteden kopmasına varan olaylar bu şekilde başlamıştı.
Anlaşılan Milliyet ne yaparsa yapsın Hudson etkisinden bir türlü kurtulamıyor.
Türkiye’deki liberallerin Washington bağlantıları iyi bilinir. Sık sık Amerika’ya çağrılırlar, toplantılara katılırlar, konferanslarda konuşmacı olarak yer
alırlar.
Doğrusu pek de orijinal bir şey yazmazlar; daha çok Hudson gibi enstitülerde neo-con’ların dillendirdiği düşünceleri tercüme edip Türk halkına aktarırlar. Bir papağan gibi Amerika’daki neo-con’ların dediklerini tekrarlar bizim liberaller.
Derya Sazak’ın düşüncelerindeki gözle görülür değişimi
ortada...
İster istemez merak ediyorum, acaba bu değişimde oğlunun etkisi var mı?
* Oray Eğin / Akşam
Onunla tanıdık
Türkiye, Derya Sazak’ın oğlu Onur Sazak’ın çalıştığı Hudson Enstitüsü ile ilk defa birkaç yıl önce, Milliyet eski Washington temsilcisi Yasemin Çongar’ın haberleriyle tanıştı.
Yok aslında birbirinizden farkınız!
Derya Sazak ve Taha Akyol’un hem özel hem de profesyonel hayatlarında pek çok müşterek
özellikleri var. Her ikisinin de oğulları ‘okyanus aşırı’ bir memlekette çalışırken, yine her ikisi de ’okyanus aşırı’lardan kulaklarına fısıldananları pek de güzel (!) kaleme alıyor.
++++++
Yandaşvizyon!
Tele Vizyon, TRT’nin yayımladığı... Künyesinde sahibinin TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin olduğu yazan bir dergi. Aylık olarak yayımlanıyor ve bir süredir siyasileşme eğilimleri gösteriyor.
Son sayıdaki bir fotoğrafta emekli Org. Çevik Bir, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e ifade vermek için binaya girerken görülüyor. Fotoğrafın altında Vizyon’un yaptığı yorum aynen şöyle:
“Gündemde Çevik Bir var. Nerede o on yıl öncesinin kudreti? Cumhurbaşkanlığı hayalleri ne oldu?”
Kısacası: Yandaş basına bir dergi daha geliyor.
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Derneği fener, yediği döner gıkını çıkarırsan, polisi döver
Polis Akademisi’ndeki PKK açılımı toplantısında sadece yandaş gazetecilerin görüşleri dinlendi.
Malum, telefonları dinlenen öbür gazetecilerin görüşleri zaten biliniyor polis teşkilatımız tarafından...
“Polis Akademisi’ndeki PKK açılımı toplantısında neden sadece yandaş gazetecilerin görüşleri dinlendi? Öbür gazetecilerin görüşleri neden dinlenmedi?”
Álemsiniz yani.
Görüşleri dinlenmeyen gazeteciler sadece onlar da ondan... Çağırıp dinlediler ki, ne düşünüyorlar öğrensinler.
Malum, telefonları dinlenen öbür gazetecilerin görüşleri zaten biliniyor polis teşkilatımız tarafından... E 24 saat dinledikleri gazetecileri, bir de toplantıya çağırıp ekstra dinlemenin manası var mı? Dinle dinle aynı şey... Yanardöner değiliz ki birader, telefonda ne diyorsak, o.
Bakın “döner” dedim aklıma geldi... Başbakanımız Rixos’tan döner dönmez, döner yemeye gitti... Babalarının burs verecek arkadaşı olmadığı için döner sermayesi yetersiz olan üniversite öğrencileri de, biz açız, harçları ödeyemiyoruz, siz döner yiyorsunuz diye sitem etti.
Yer misin yemez misin!
Kapıdaki polisler girişti çocuklara...
Çünkü polis, polis olmaktan çıktı artık; Son Osmanlı Padişahı’nın kapıkulu haline geldi.
Ne diyelim...
Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı; keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet
++++++
Büyükanıt artık konuşmalı
Dün size Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’la ilgili bu bölüme devam edip etmemeyi sordum.
Akşam saatlerine kadar toplam 193 e-posta aldım.
Bunların sadece birinde, “Evet, kes... Büyükanıt’a değil, TSK’ya saldırıyorsun”
yazıyordu.
İkisi de, “Vazgeç... Çünkü Yaşar Paşa bu sorulara bugüne kadar yanıt vermeyerek zaten gerçekleri söylemiş oldu” şeklindeydi. Geri kalan bütün mektupların ortak sözcüğü, “Devam” dı...
Sayın Yaşar Büyükanıt...
Gördüğünüz gibi ben yorulsam, okurlarım yorulmuyor. Hatta duydum ki, Facebook’ta “Büyükanıt Paşa konuşsun diyen Mustafa Mutlu’ya destek verenler grubu” bile kurmuşlar!
Sahi; Dolmabahçe’de ne konuşmuştunuz?
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
Demokrasinin soytarılaştırılmışı
BİRÇOK rezilliği “demokrasi” adına yapıyorlar.
Ülkenin ordusunu hırpalıyorlar, dışlıyorlar, eziyorlar... Ama 40 bin can almış terörü onurlandırıyorlar “demokrasi” adına...
Gericiliğin merkezi olduğu en yüksek mahkeme tarafından karara bağlanmış siyasi parti Türkiye’yi hâlâ yönetiyor “demokrasi” adına...
Atatürkçüleri hapislere tıkıyorlar, karanlıktan ürken ve sesi çıkan ne kadar onurlu-namuslu aydın varsa hapislere dolduruluyor “demokrasi” adına...
Telefonlar dinleniyor...
Özel hayatlar sergileniyor...
İnsanların yatak odasına giriyorlar...
Kim tepki duyup sesini yükseltirse yok ediliyor, faşizmdir bu “demokrasi” adına...
Gerçekten bu demokrasi midir?..
Böyle mi olur demokrasi?..
Yani “sahtecilik”, “evrakta sahtekârlık”, “hile”, “yalan beyan”, “dolandırıcılık” iddiası altında olanların sorgulanmaması... Üstelik en önemli koltuklarda oturup ülkeyi yönetmeleri... Ama bu suçları işleyenleri belirleyen savcıların-yargıçların üzerine müfettiş salınıp linç edilmelerine mi demokrasi denilir?..
Demokrasi hukuksuz mu olur?..
Ya da:
Demokraside devleti yönetenlerin ve önemli koltuklara oturanların kadınlarının başında illa türban olması şart mıdır?..
Demokraside; iktidardakilerin çocukları askerlik yapmazlar mı?..
Demokraside; tüm ülke ekonomik cenderenin dişlileri arasında ezilirken, üniversiteli çocuklar sefil dolanırken... Cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların çocukları zenginleşirler mi?..
Böyle midir demokrasi?..
Haksız... Hukuksuz... Keyfi... Fırsatçı... Akıldışı... Hile... Yalan-dolan... Entrika...
Buna mı “demokrasi” diyorsunuz?..
* Bekir Coşkun / Hürriyet
++++++
MİNİ YORUM
Asma bahçeleri
Odatv’den Tutkun Akbaş’ın haberine göre, Taraf’ın çok amaçlı akademisyeni yazarlık, yorumculuk, raportörlük derken ek işlerine kooperatifçiliği de katmış. Anladık ekmek aslanın ağzında. Ayrıca ticareti de siyasetteki tekniğini kullanarak kıvırıyorsa helal olsun. Fonksiyonel hocanın yeni kazanç aracının en ilginç yanı bana göre adı: Asma bahçeleri. Okuduğum an ilk çağrışımı Babil oldu. Dünya harikası sayılsa da, özünde ’vatan hasreti’ni dindirmek için yapılan görsel bir kandırmaca olan asma bahçeleriyle adaşlık hali tesadüf mü acaba?