İhtiras ile ideal arasındaki fark

Enver Paşa Türkistan'ın bağımsızlığı için Ruslarla mücadele ederken, Rus raporlarına yansıdığı hali ile "ölünceye kadar, bir aslan gibi savaşarak" Pamir Dağı eteklerinde şehid olduğunda 41 yaşında idi.

Enver Paşa'yı eleştirmeyi varlık sebebi sayanların "Bir gün hangi gazeteye kapağı atarım da 5-10 bin ek gelir elde ederim" hayali ile yanıp tutuştukları yaşlardan daha erken yaşlarda o, Edirne, Çanakkale, Kafkaslar veya Türkistan'ın ücra bir köşesinde sıkışmış kalan Türk'ün kaderini dert ediniyordu.

Şehadete yürüdüğü 41 yaşına kadar bu millet için, sosyal medyada ona hakaret ederek takdir toplayacağını zanneden politikacıların ona hakaret etmek için kullandığı karakter sayısı kadar ölüm tehlikesi atlattığı muhakkak...

Türkistan dağlarından karısına "Geri dönmem için değil, şehid olmam için dua et" diye mektup yazarken Enver Paşa'ya hakaret etmeyi iş edinenler ne için dua ediyorlardı tahmin edebiliyorum...

Hakikat şu ki ihtiras ile ideal arasındaki farkı anlamayan kifayetsizlerin Enver Paşa'yı anlamaları mümkün değil.

Enver Paşa konuşmayı sevmezdi, belagat adamı değildi yani. O tam bir "ideal" ve "eylem" adamıydı. Kaderi de belki de hayal ettiği gibi Türk'ün özgürlük mücadelesi uğruna oldu.

Onun yaptıklarını yapmak zor gelir bu arkadaşlara. Türkistan onları açmaz, uzak gelir belki ama "ekmek" kapısı yaptıkları ama nedense bir türlü gidemedikleri Kudüs hemen dibimizde.

Hazır İntifada da başlamışken bu arkadaşlar durmasın, Paşa gibi "muhteris" bir şekilde değil, bize de örnek olacak bir sükûnet hâli ile Peygamber'e komşu olmak için tıpkı Arafat'ın "çocuk generalleri" gibi alsınlar ellerine taşları, yürüsünler Siyonizm'in üzerine...

Bize de göstersinler mücadele nasıl oluyormuş?...

***

Türk olmasın da ne olursa olsun!..

Daha iki hafta önce "içimizdeki Şerif Hüseyinler"den bahsetmiştim, bu hafta birisi bizi tekzip etti: Şerif Hüseyin değil "Şerif Hüseyin Paşa" imiş...

Yok, yok "vah ki ne vah!" demeyeceğim! Bu "kafa"nın röntgenini çekeli çok oldu, bizi şaşırtmıyor.

Netice olarak Kudüs ve Medine sadece bir sonuç, mesele bu kafanın "tarihçi" sıfatı ile köşelerde yer tutması ve bu tavrı "millî" zanneden bir kesim tarafından itibar görmesidir.

Mevzu İttihat Terakki veya Enver Paşa düşmanlığı ise o ayrı, bu duruma alıştık. Ama bunu yaparken "İttihatçı zulmüne karşı Şerif Hüseyin Paşa liderliğinde isyan eden Araplar" diyerek bir önceki devletimize karşı yapılan, üstelik pek çok Müslüman kanının dökülmesine sebep olan ve bu arkadaşların sevdalısı olduğu "İngiliz" belgelerine de yansıdığı gibi İngiliz tezgâhı olan bir ayaklanmayı meşru göstermeye çalışmak farklı bir durum.

Şerif Hüseyin ile bir akrabalık var ise o ayrı tabii.

Siyonistler de Şerif Hüseyin ve avanesi gibi düşünüyordu. Düşmanları ortaktı, Osmanlıyı o topraklarda istemiyorlardı. Onlar da Osmanlı topraklarında bir devlet kurmanın Osmanlı'nın o topraklardan sürülmesi ile mümkün olacağını düşünüyorlardı.

İttihat Terakki, Cemal Paşa'nın yaptıkları veya Enver Paşa bahane. Eğer Şerif Hüseyin gibi hainler olmasaydı bugün İsrail olabilir miydi?

"Edirne'yi Enver alacağına Bulgar alsın" kafasının Orta Doğu örneğini görüyoruz bu tavırda; "Türk olmasın da ne olursa olsun" kafasıdır bu.

Aynı kafanın Medine Müdafii Fahreddin Paşa'yı da diline dolaması aslında meselenin bir yol kazası, bir yanlış anlamadan müteşekkil bir şey olmadığını gösteriyor: Bu bir "zihniyet" sorunudur.

Türkiye'de böyle bir zihniyet çevresi vardı ama bu kadar "görünür" değildi. Kimisi "püsküllü" kimisi "kravatlı" fark etmiyor; böyle bir çevre var ve bu düşünceleri gizleme gereği duymuyorlar. Hatırlayınız kendini "tarihçi" sayan bir meczub da bir zamanlar "İstiklal harbini keşke Yunanlılar kazansaydı" demişti.

Tedavisi mümkün mü?

Yapılan "kabahatinden büyük özür"ler bunun mümkün olmadığını gösteriyor.

Bu kafanın ataları da İngiliz sevdalısı cemiyetlerin gölgesinde Sevr'i tanımayarak İstiklâl Harbini başlatanların vatana hıyanet suçundan katline fetva vermişlerdi. Dolayısıyla iki küsur yıl İngiliz uşaklarına Medine'yi teslim etmeyen Fahreddin Paşa'ya Mondros Mütarekesi'ne uymadı diye sövgüler düzmesi şaşırtıcı değil.

Nesiller değişiyor lâkin bunların İngiliz sevdası geçmiyor, sizce de ilginç değil mi?.

Yazarın Diğer Yazıları