İhsanoğlu’na oy verilebilir mi?

İsmin doğru olup olmadığını tespit için “havuz” medyasının köşe yazarlarına göz atmanız yeterli. “Hamili yakın” yazarların hakim psikolojisi meseleyi anlamamız için ipuçları verebilir.
Bir itibarsızlaştırma niyeti, bir bel altından vurma çabalaması, suret-i haktan görünmek için “iyi adam ama...” cümleleri telaşı ele veriyor.
İsminin dine aykırı olduğunu keşfedip “hadi Kemaleddin olsa neyse, o da ne öyle Peygamberle boy ölçüşür isim!” diyeni mi ararsınız, Masonların damadı olduğunu bir çırpıda buluvereni, şıp diye ’Fethullahçı’olduğunu keşfedeni mi ararsınız?
Bütün bu keşif ve buluşların 70 yaşına kadar beraber olduğu çevreden gelmesi ise bu “hamili yakın” yazarların kafasının “yavaş” çalıştığının bir göstergesi olsa gerek...
Netice-i kelam İhsanoğlu isminin havuz cenahında yarattığı halet-i ruhiye genel olarak “panik” ve ziyadesiyle “telaş” iklimi ile tasavvur edilebilir.
Adaylığın onlar açısından faydası ise “nereden vursak?” sorusuna cevap arama adına ömr-ü hayatlarında girişmedikleri bir entelektüel faaliyet olacaktır.
Neticede “muhalif” ve Akif dostu bir babanın oğlu “sahih” bir ilim ve kültür adamından bahsediyoruz. O’na vuracak yerleri bulmak için bu tarihe ve kültüre doğru bir yolculuk yapmak gerekecek.

***

Bu telaş, düne kadar “Ekmel hoca...” diye başlayan saygı cümlelerinin yerini “Eklemeddin/tekmeleddin” basitliğindeki güya “aşağılama” gayretleri gösteriyor ki İhsanoğlu ismi ile muhalefet doğru bir hamle ile işe başlamış.
İsmin zikredilmesi, medyanın havuz tarafında öncü bir şok ardından kafa kaşıtan bir telaş ve nihayet “nereden vurabiliriz?” arayışlarına yol açtığına göre.
Açık konuşmak gerekirse, böyle bir hareketi ben bile beklemiyordum; Devlet Bey’i tebrik etmek gerekiyor.
Peki Ekmeleddin İhsanoğlu Ülkücü cenah için ne anlama geliyor?
Ve Ülkücüleri çok “seven” AK Parti çevrelerin pompaladığı gibi “Ülkücülerin kaderi hep başka adayların peşinden koşmak” mı olacak?
İhsanoğlu’nun bazı arkadaşların yaptığı gibi eski Türk Ocağı Başkanı’nın damadı olması Ülkücü camiaya ait olduğu karinesini ortaya koymaz.
Anlaşılan o ki, rahmetli Başbuğ’a birkaç rapor hazırlamak ile de MHP’li olmamış.
Ama bu onun milli bir duruşa sahip olmadığı anlamına gelmiyor. Neticede Cumhurreisi seçeceğiz ve bu reis toplumun “kesişim” kümesi olmalı. % 51’i almak için tüm toplum kesimlerinin kendisini bir şekilde ifade edebileceği özeliklere haiz olmalı.
Eğer % 51 oyunuz var ise problem yok, parti grubundan birini aday yapabilirsiniz.
Eğer yoksa Bahçeli’nin çözümü gibi bir çözüm yolu denemeniz gerekiyor; kazanmaya niyetiniz varsa tabii.
Siyaset “kazanma” sanatı olduğuna göre, kazanmaya en yakın hamleyi geliştirmek gerekiyor. İhsanoğlu hamlesinin kazanmak isteyen ve dokuya en müsait aday arayışının “mantıklı” sonucu olduğunu görmek lâzım.
Muhakkak ki muhalefetin her ikisi için de ideal “aday” İhsanoğlu değil, lâkin muhafazakâr-milli-laik kesişim kümesini sağlayabilecek “partisiz” bir aday olarak uygun bir aday görüntüsü veriyor.
İhsanoğlu hususunda mutmain olmayan sağ ve sol arkadaşlar şu soruya cevap vererek meseleyi çözebilir: Erdoğan’sız bir Köşk için İhsanoğlu’na oy verilebilir mi?

***

İhsanoğlu’nun adaylığı gündeme gelince havuz cenahına “lojistik” destek vermek için Aydınlık gibi “marjinal/paramiliter” medya çevrelerinin gayretli bir çalışma içine girmesi dikkatlerden kaçmıyor.
Bir taraf “muhafazakâr” çevrelerin aklını çelmek için mücadele ederken, diğer taraf ulusalcı seçmenin kafasını karıştırma derdinde.
Bu koalisyonun eleştirilerini bir an çaprazlama yaparak düşünün.
OdaTV ve Aydınlık gibi çevrelerde dillendirilen iddialar Akif, Atatürk ve İhsanoğlu’nun İKÖ vb. örgütlerdeki faaliyetleri ile ilgili.
Havuz cenahında ise karısının başının örtülü olmadığı, laik olduğu, Masonların damadı olduğu vs.
Sizin de kafanız karıştı değil mi? Bu sıfatlar bir insanda nasıl olup da toplanabiliyor?
“Şüphe” ilmin temelidir. Bir şüphe sorusu ile bitirelim: Son dönemlerde Perinçek ile iyice “paralel” hale gelen İslamcı çevrelerin bu meselede de paralelleşmeleri garip değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları