İHD/PKK İstedi, AB Dayattı, Türkiye yaptı (4)
19. Belediyeler ile Büyükşehir Belediyeleri kanunlarının çıkarılıp, ketum [merkezi] idari sistemin ademi merkeziyetçi yapıya dönüştürülmesi,
Katolik ve Protestan topluluklara vakıf kurma hakkının tanınması,
Bu talep, AB'nin yetki alanına girmez. Ama, Büyükşehir Belediyeler tasarısıyla 2012'de yasalaştı. Üniter yapıyı, özerklik anlamına gelen ademi merkeziyetçi yapıya dönüştürmek anayasaya aykırıdır. Lozan'a göre, Osmanlı'dan gelen vakıfların uzlaşılmış statüsü, mevcut olan vakıfların dışında, yeni kurulacak vakıflara tanınamaz. Bir dini, mezhebi veya etnisite gibi kültürel grupları temsil eden vakıf kurulamaz. Vakıflar ancak vatandaşlık hukukuna göre kurulabilir.
20. Cami dışındaki ibadet yerlerinin açılması ve tamirinde koşullar öne sürülmemesi,
Bu talep AB'nin yetki alanına girmez, AB müktesebatına aykırıdır. Soralım neden cami dışında? Devlet, inancımız ve 1937'de laiklik gereğince cami inşa etmedi, tamir yapmadı. Bu talep Lozan'da çöpe atılan Sevr Antlaşmasında var. Türkiye'de devlet son yıllarda binin üzerinde kiliseyi, havrayı, patrikhaneyi ve ibadet yerini, aslına uygun şekilde onardı, neredeyse yeniden inşa etti, milyarlarca/milyonlarca dolar harcandı. Tapuda sahibi belli olmadığı hâlde, sanki toplulukların mülkiyet hakkı olurmuş gibi, yasalarımıza aykırı bir şekilde bir Hıristiyan vakfına teslim etti. Bu süreç hâlen de devam diyor.
21. Hıristiyan Papazların Türk vatandaşı olma zorunluluğunun kaldırılması, dışarıdan gelenlere güçlük çıkarılmaması, çalışma izni verilmesi,
Burada kastedilen Fener Rum Patrikhanesi ve görevli papazlardır. Lozan'a aykırıdır. Lozan'da Patrikhane yok. İstanbul'daki Hıristiyanların yalnız dini hizmetini yapacak kilise vardır. Kilise gibi Türk kurumlarında hizmet edecekler elbette Türk vatandaşı olacaktır. Marşal planı çerçevesinde Atinagoros patrik unvanıyla ABD'den geldikten sonra, kilisenin ismi 1949 yılında Ortodoks Rum Patrikhanesine çevrildi. Daha sonraki yıllarda Lozan'a aykırı olarak fiilen egemenlik iddiası içeren, ekümen/evrensel unvanını kullanmaya başladı. Yine, Lozan'a aykırı olarak Anadolu'daki kiliselerin ve yurt dışındaki patrikhanelerin yönetim merkezi işlevini üstlendi. Böylece, devlet içinde korsan bir devlet, ekümen patrikhane ortaya çıktı. Şimdi de patrikhane Kutsal Meclisi'nin [Sen Sinod] yasama görevi yapan yabancı papazların Türk vatandaşı olma şartının kaldırılmasını dayattı. Sonunda yabancı vatandaşı papazlar Türk vatandaşı yapıldı.
22. Alevilerin Müslüman azınlık olarak kabul edilip korunması,
Bu konu AB'nin yetki alanına girmemektedir; müktesebata aykırıdır. Bu talep Sevr'de de aynen vardı. AB ülkelerinin bir kısmı İslam'ı bile din olarak kabul etmediği halde, buna itiraz etmeyip de, İslam'ın bir yorumu olan Alevilerin azınlık yapılmasının istenmesi; inanç yapımıza ve bütünlüğümüze vaki bir karşı hareket değil mi? Ayrıca, Viyana Konvansiyonu'na göre azınlıkları belirlenme hakkı, ilgili ülkelere aittir. Anlaşılan AB, çoğunluğa mensup Türk ve Müslüman olan Alevileri, Sevr'deki gibi "dinsel azınlık" konumuna getirerek bütünlüğümüzü zayıflatmak istiyor.
23. Romanların göçmen olarak gelmesine izin verilmesi,
AB'nin yetki alanına girmez. AB üyesi devletlerin vatandaşı Romanların, hangi ülkeye göç edeceğine AB'mi karar veriyor? Bulundukları ülkelerde insan haklarına sahip olarak yaşamaları neden düşünülmüyor?
24. Vakıflar ve derneklerin yurtdışındaki kuruluşlarla ilişki kurup, para yardımı alabilmesi ve siyasi partilere para yardımı yapması,
Vakıflar konusu AB yetki alanına girmez. Buna rağmen, AB'nin bu talebi, 2008'de yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanunu ile Müslim gayri Müslim demeden bütün vakıflar aynı yasada toplandı. MADDE 25 - Vakıflar … uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilirler, yurt dışında şube ve temsilcilik açabilirler, üst kuruluşlar kurabilirler ve yurt dışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilirler… yurt içi ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilirler,…benzer amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilirler. Nakdi yardımların yurt dışından alınması veya yurt dışına yapılması banka aracılığı ile olur ve sonuç Genel Müdürlüğe bildirilir." Ama izin almak yok. Vakıfları yurt içinde ve dışında şube ve temsilciler açarak siyasi birer derneğe dönüşmektedir. Böylece Türkiye'nin kapıları azınlık vakıfları üzerinden yabancılara ardına kadar açılıyor. Madde 2 - "milletlerarası mütekabiliyet ilkesi saklıdır" hükmü hiçbir zaman geçerli olmadı. Mesela; Yunanistan'daki Müslüman Türk vakıflarının ne seçilmiş mütevelli heyeti, ne okulu ve camisi, ne taşınmazı, ne mezarlığı kaldı; ne de AİHM kararına rağmen Türk'üz demeleri mümkün.
Aslında azınlık vakıfları sorunu 1935 yılında çıkarılan 2762 sayılı yasa ile çözülmüştü. Ama vakıflar yasa dışı yoldan taşınmaz edinmeye başladı. Kabul edilmeyince, sorunu yargıya taşıdılar. 1972 yılında Yargıtay Genel Kurulu, vakıfların talebini reddetti. Ancak, 2003 ve 2008'de çıkarılan yasa ile 1937 düzenlemesi ve Yargıtay'ın kararı iptal edildi. Böylece 2004 AB İlerleme raporu ile AB'nin Türkiye'ye yönelik dönüştürme planları esas alındı.
Devam edecek…