“İflah olmaz adamlar”
İstisnalar kaideyi bozmaz. Bir kaç kişi dışında Ergenekon ve Balyoz tertiplerine uğrayan isimlerin tesadüfen seçilmediği, tahliyeler sonucunda bir kez daha anlaşıldı. Susup bir kenara çekilerek, yılların mahpus yorgunluğunu atmaya çalışmıyor hiç biri. Kapıda yakınlarıyla kucaklaştıktan sonra, evlerinin yolunu tutmaktansa önce direniş çadırına uğradı hepsi. Kendileri içerideyken, kendileri adına direnişe geçenlerin adresinde bir nevi vize almak gibiydi direniş çadırı. Hıdır Hokka ve Filiz Abla’nın hakkını teslim edip öyle ayrıldılar Silivri’den. Evcilleştirilmeleri mümkün olmadığı için ertesi günü geri döndüler üstelik. Cezaevi özlenir mi? Özledikleri geride kalanlardı.. İçeride zamanın geçmesi ne kadar zor ise dışarıda zaman bulmak o kadar azdı. Arkadaşlarının tahliyesinde onları kapıda karşılamak yine onlara düştü. Kumpasın izini ilk yakalayan avukat Serdar Öztürk’tür. Komutanı olan Levent Göktaş’ın avukatlığını üstlenen Öztürk’ü bu sütundan defalarca yazdım. Terör ile mücadele esnasında vurulduğunda “şehit oldu” diye üzeri örtülmüştü. Yıllar süren tedavisinden sonra hukuk okuyup gazi unvanıyla hukuksuzluğa karşı savaşa devam etti. Ünlü 51 No’lu dvd’nin peşine düşüp kumpası kuranları tek tek tespit etmeye başlayınca, başka bir kumpas ile içeri tıkıldı. Mahkemelerde bile susmadı. Duruşmalar esnasında kumpasçıların adlarını ifşa etmeye başlayınca, duruşma yasağı kondu. Yetmedi görüş yasağı eklendi. Yıllarca tek kişilik hücrede tecrit edildi. Ama yılmadı. Yazdığı dilekçelerle Silivri zulümhanesinden savaşa devam etti. Bu arada onu yalnız bırakmayan, evini bile cezaevinin yanına taşıyan Avukat Demet Reçber’in hakkını teslim edelim. Demet olmasa Serdar o hapishaneden sağ salim çıkamazdı. Ben Silivri’deyken Müyesser Yıldız ile Nihat Genç Ankara nöbetindeydi. Serdar’ı Sincan’dan alıp evine götürmek istemişler. Bu sırada telefon ile görüştük, saat 21:30 civarı idi. Serdar ısrarla evden önce avukat sıfatıyla Mamak Askeri Cezaevinde Mustafa Önsel ve diğer tutuklularla görüşmek istemiş. Sivil cezaevlerinde avukatlar için mesai saati şartı yoktur. Ama askeri cezaevinde kurallar katı. Serdar ısrarla nöbetçi savcıdan izin almak istemiş, fakat nöbetçi savcı da bulunamayınca mecburen evinin yolunu tutmuş. Sabah oğulları Bilge Kaan ve Seçkin Berkay’ı öpüp doğruca Mamak ziyaretini gerçekleştirmiş. Av.Serdar Öztürk ismini bir kenara not edin. Artık özgür ve kumpası çözecek kişilerin en başında yer alacak. İkincisi ise Av. Kemal Kerinçsiz. Kerinçsiz’i tutuklanmadan önce de tanıyordum. Dostluğumuz Silivri’de pekişti. Onun neden tutuklandığı çok uzun hikaye. Türkiye’nin başına örülmek istenen çorabı, yüzyılın hesaplaşmasını çok önceden görüp, hukuki mücadeleyi başlatıp, Tayyip Erdoğan’ı şehitlere kelle dediği için “3 kuruşluk” manevi tazminata mahkum ettirmişti. Neredeyse 6 yıl içeride tutuldu. Savunması tarihi bir manifesto niteliğindedir. Çıktı konuştu, ertesi gün yine Silivri’ye gelip diğerlerini karşıladı. İkinci gün daha önce avukatlığını üstlendiği Sevgi Erenerol’u karşılamaya geldi.
Kumpasın ilk hedeflerinden Veli Küçük de öyle. Onu içeride tutmak için başka kumpaslar çevirdiler. Hem oğlu hem kızı olan Zeynep yılmadı. Bir günlük gecikme ile çıkardı babasını. Ağır hastalıklarına rağmen evinde huzur ile yatmaktansa, ertesi gün Sevgi Erenerol’u karşılamaya gitti Veli Paşa. O hiç bir zaman NATO generali olmadı. Türk Paşası idi Küçük. Mücadeleye devam edişini hep birlikte göreceğiz.
Yolları Hasdal Askeri Cezaevi’nde kesişmişti. Mehmet Ali Çelebi ile Yarbay Mustafa Dönmez’in. “Sehven çetesi”nin Çelebi’ye yaptıkları malumunuz. Zir Vadisi ve Sapanca aramalarında gazete kağıtlarına sarılan patlayıcılarla kumpas kurulan Mustafa Dönmez hapiste iken 20 yaşındaki oğlu Bakü’de karanlık bir trafik kazasına kurban oldu. Üniforması elinden alınarak kumpas ile ordudan atıldı. Silivri’de ceza üzerine ceza aldı ve geçtiğimiz gün tahliye oldu. Kapıda onu karşılayanlar arasında Mehmet Ali Çelebi vardı. Çelebi de Hasdal nöbetine iki gün önce ara vermişti oysa. Demir parmaklıklar ardında evlendiği Kezban ile gezip tozmaktansa eşinin elinden tutup Silivri’ye koşmuştu.
Bu adamlar iflah olmaz. Her biri özenle seçildi. Onları yıllarca içeride tutup susturacaklarını zannedenler fena halde yanıldı. Bir de Balyoz tutukluları çıksın, o zaman görün şenliği..Vay mağlupların haline!