İdeolojik eğitim çıkmazı (21 Kasım 2017)
Kalkınmanın önemli bir şifresi, insan gücü potansiyelini etkin kullanmaktır. Bunun için de eğitimde mesleğe yönelme orta öğrenimde başlamalı, yüksek öğrenimde devam etmelidir. Her hangi bir alanda ihtiyaçtan fazla insan eğitmek toplum için kaynak israfı demektir.
Türkiye sanatta ve eğitimde şanssız bir dönem yaşıyor. Bir siyasi İslam badiresi atlattı. Siyasi İslam ideolojik bir anlayıştır. Bu ideolojiyi takip edenlerin nihai hedefleri davadır. Her şartta davanın tartışılması, siyasi İslam'ın bu hedefini geciktirdiğine inanıldığı içindir ki, siyasi İslam tartışmayan ve düşünmeyen bir toplum ister.
15 Temmuz darbe girişimi, bunların ideolojisini ve çalışma tarzını ortaya çıkardı. Orduda bir astsubayın bir generale emir vermesi başka türlü izah edilemez.
İslami İdeolojinin hiç bir örneği, Türkiye'de Fetullah Gülen cemaatinin eğitim sistemini ve kurumları her türlü yolsuzluğu ve her türlü hırsızlığı kullanarak ele geçirmesi kadar canlı olmadı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, yapılan soruşturmalar ve bulgular hep aynı kapıya çıkmıştır.
Bu cemaat önce Himmet adı altında topladığı paralarla, yurt içinde ve yurt dışında eğitim-öğretim kurumları açmış ve kendi ideolojik İslam çizgisinde öğrenci yetiştirmiştir.
Cemaat, küçük yaşta başarılı öğrencileri sahilde deniz evinde ya da kırsal alanlarda bulunan yayla evlerinde yaz kampına çağırarak eğitim vermiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün 21.04.1999 günü dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği Fetullahçılık konulu istihbarat raporunda şu husus yer alıyor:
''Lise ve üniversite öğrencileri ışık evlerinde kalırlar. Bu ışık evleri ağabey ve ablalar ile talebelerden oluşur. Yeni ilişki kurulan öğrenciler ders çalışmak bahanesiyle evlere davet edilir. Öğrencilere dersleri konusunda yardımcı olunur. Zamanla bu öğrencilere sesli ve görüntülü Fetullah Gülen'in konuşmaları izlettirilir, kitapları okutturulur. ''
Yine Fetullah Gülen cemaatinin orduyu ele geçirmek için askeri liseler, harp okulları ve harp akademilerinde gerçekleştirilen sınavlarda usulsüzlükler yapıldığı ve bütün sınavlarda sorular çalınarak önceden cemaat mensuplarına dağıtıldığı iyice anlaşılmıştır.
Böyle bir deneyim yaşamış eğitim sisteminde siyasi iktidarın da daha objektif olması, eğitim sistemini popülizmin bir aracı olarak kullanmaması gerekir.
Ne var ki öyle davranmıyor... Yapılan tedrisat değişikliği eğitimi geriye götürüyor... Söz gelimi Evrim Teorisi analiz yapmak için, düşünceyi geliştirmek için gerekli bir teoridir... Doğru bulmayanlar veya inanmayanlar yine inanmazlar. Yahut da isteyen istediğine inanır. Ama tek seçenek her zaman aklı ve bilimi engeller. Aklın ve bilimin tek düzeye indirgendiği bir toplumun çağı yakalaması mümkün değildir.
Türkiye'de, orta öğrenimde mesleğe yönlendirme de yapılmıyor. Yerine tüm öğrenciler İmam Hatipli yapılmak isteniyor. Birçok bakan da bundan övgüyle bahsediyor.
2003-2017 arasında siyasi iktidar eğitim sisteminde, liselere ve yüksek öğrenime giriş şekli ve sınav sisteminde sık sık değişiklik yaptı. Önceleri İmam Hatip Lisesi mezunlarının yüksek öğretime girişleri kolaylaştırıldı. Sonraları İmam Hatip Liseleri artırıldı ve bütün eğitim politikası, öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirme stratejisine yönlendirildi.
O kadar ki, AKP iktidarının iktidarı aldığı ilk yıl olan 2002-2003 eğitim yılında 450 imam hatip lisesi ve bu liselerde 71.100 öğrenci vardı. 2015-2016 yılında, imam hatip lise sayısı 1.419'a yükseldi, öğrenci sayısı da 555.870 oldu.
Öte yandan yine 2015/2016 eğitim yılında İmam-Hatip açık öğretim lisesi öğrenci sayısı 121.335 oldu.
Siyasi iktidarın ihtiyaç fazlası İmam-Hatip Lisesi açmasının temel gerekçesi siyasidir. Ne var ki bu konuda denge aşırı bozuldu.
Diyanet İşleri Başkanlı da 2017-2021 stratejik planı başkanlık raporunda, ''İlahiyat ve İmam-Hatip Lisesi mezunu sayısının kontrolsüz/plansız artışı ve mezunların nitelik sorununun bulunması'' bir tehdit unsuru olarak değerlendirildi.