İddianamenin itibarı...
Silivri’deki duruşmaları bir kaç saatliğine bile olsa izleme çağrılarımızdan yeterli olmasa da ses gelmeye başladı. “Silivri’de savunmanın tehdit altında” olduğunu vurgulayan CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ı kutluyorum. Sadece milletin vekili değil gerçek anlamda hukukçu kimliği ile hukuksuzluğun ve insan hakları ihlallerinin peşinden koşan Tarhan’ın duyarlılığını diğer vekillerden de bekliyoruz. Her an ölüm tehlikesi yaşayan Ergin Saygun’un duruşmada sarf ettiği sözler ibretlik. “Balyoz’un iddia edildiği gibi bavuldan çıkmadığını, uzun yıllardan beri sabırla ve planlı bir şekilde geliştirildiğini” vurgulayan Saygun, Hudson Enstitüsü’ndeki 2007 tarihli toplantıya dikkat çektikten sonra 1998’de Milli Savunma Üniversitesi’nde Orta Doğu uzmanı Judih S.Yaphe tarafından yapılan “ABD’nin İç Savaş Senaryoları” isimli raporu hatırlattı. “Amerikan senaryoları buradakilerle benzeşiyor” dedi. Dünya görüşlerimiz uyuşmasa da Aydınlık’ın hakkını teslim edelim. 28 Temmuz 2002 tarihli Aydınlık Dergisinin kapağı “ABD’nin İntihar Provası: Amerikan Ordusu’nun Türkiye’yi İşgal Tatbikatı” başlıklı haberi tam da Lozan’ın yıldönümüne gelmişti. 24 Temmuz-15 Ağustos tarihleri arasında Nevada Çölü’nde “Millenium Challenge” adıyla yapılan tatbikatı yazan Aydınlık, “Dünyada seferberlik emrini 96 saatte gerçekleştiren tek ordu TSK. Tatbikatta konu, ülkede deprem olması da adı konmayan ülkenin Türkiye olduğunun bir başka kanıtıydı. ABD Müttefik Kuvvetler Komutanı Buck Kernal, Millenium Challange tatbikatı gerçeğinin 2007 yılı sonuna kadar gerçekleştirilebileceğini söylemişti” haberi, okyanus ötesinin yıllarca sabırla beklediğinin de göstergesi. “Ergenekon Yalanı-Amerikan Planı” sloganını ilk dillendiren Doğu Perinçek’in kulakları çınlasın. Perinçek’in “Milliyetçi-Ulusalcı” yazısıyla ilgili yorumunu başka yazıya bırakıp, İlker Başbuğ’un tavrına gelmek istiyorum.
Emekli Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un mahkemedeki tavrı, Türk askerinden beklenen duruşun da göstergesi oldu. Başbuğ, “İddianameye itibarım yoktur. Yetersizliğin komedisidir. Bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım” sözleri ile gündeme gerçek balyozu indirdi.Eski Genelkurmay Başkanlarına “O komutanlar nerede” göndermesi umarım yerini bulmuştur. Başbuğ’un tarihi tavrı aslında yeni değil. 11 Şubat 2011 günü karardan önce kapıları kapattırarak yüzlerce subayı tutuklayan mahkemeye karşı tutuklu askerler bu kararı aslında o gün almışlardı. Hasdal Askeri Cezaevinde “İddianameye itibar etmiyoruz. Savunma yapmayacağız” kararı alan muvazzaf subayların kararı, Silivri’deki emekli askerlere iletildi. Başta Engin Alan olmak üzere Silivri’deki emekli generaller de aynı kanaati paylaştıklarını belirttiler. Ancak Çetin Doğan ve bazı avukatlar savunmada ısrar edince bütünlüğü bozmama adına savunma yapıldı. Oysa büyük çoğunluk halen savunmaya karşı.
Bu arada balyozdaki sahteciliklerin sayısı iki binlere ulaştı. “Digital Terör” adlı kitabımın baskısından sonra bile yüzlerce belge yağıyor. Hasdal’da tutuklu olduğu halde hukuk mücadelesini sürdüren Albay Abdurrahman Başbuğ, bilişim uzmanı olarak 24 saat izin verilmesi halinde sahtecilik çetesini bir bir ortaya çıkaracak. Pazartesi başlayan Balyoz davası, büyük salonda devam ediyor. İlker Başbuğ’un yargılandığı dava küçük salonda. Yarın Silivri’deyim. Her iki davayı izlemeye gayret edeceğim.