İddianamedeki "Öcalan" detayı "yeni süreç"le ilgili olabilir mi?
IŞİD, Ayn el-Arap'a saldırınca, HDP ve PKK "sokağa çıkma" çağrısı yapmış, bu çağrı üzerine başlayan ve "Kobani olayları" diye bilinen iç savaş provasında 37 kişi ölmüş, yüzlerce insan yaralanmış, çok sayıda ev, işyeri, araç ve kamu binası hasar görmüştü.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın, sokağa çıkma çağrısında bulunan HDP'li ve PKK'lı isimleri "azmettirici" sayarak başlattığı soruşturma ve o soruşturma doğrultusunda hazırlanan iddianame tamamlandı. Ankara 22'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edilen iddianamede, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere birçok HDP ve PKK yöneticisi hakkında, 38'er kere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay'a yaptığı çağrıda, bu iddianamenin, HDP'yi kapatma davasının temelini oluşturabileceğini kaydetti.
***
İddianamede bir çok HDP ve PKK yöneticisiyle birlikte, İmralı'daki cani Öcalan'ın yaptığı çağrılara da yer verilmişti.
Gazeteci Aytunç Erkin'in, Sözcü'deki dünkü köşesinde dikkat çektiği bu çağrılara göre, Öcalan, "Kobani olayları" diye bilinen iç savaş provası boyunca, "Kimsenin Kürt halkını eritmeye, bitirmeye hakkı olmadığını, bunu kabul etmediklerini, Kürtlere düşenin direniş olduğunu", "Bütün Kürt halkının bu yüksek yoğunluklu savaşa karşı direnişe geçmesi gerektiğini", "PKK/KCK'nın Kobani'de verdiği mücadelenin Kürt halkını savunmak için olduğunu ve bu doğrultuda yaşanan şiddet olaylarının ve silahlı çatışmalarının desteklenmesi gerektiğini" öne sürerek, iddianamenin gerekçesini oluşturan "suç"u, net şekilde, üstelik de tekraren işlemiş gözüküyor.
Ve fakat…
Yine Erkin'in dikkat çektiği üzere, Öcalan, "suçları" bir bir sıralanmış olmasına rağmen, iddianamenin "şüpheli"leri arasında bulunmuyor.
Neden?
***
Erkin, "Terör örgütü elebaşı Öcalan'ın çağrıları Suriye'ye yani dışarıya yönelik mesajlar olarak mı okundu? Türkiye'ye yönelik de okunup şüpheli olabilir miydi?" Diye soruyor.
Velev ki öyle…
Aynı iddianame, "Suriye'de yaşanan iç çatışmaları, PYD (Demokratik Birlik Partisi), PKK/KCK terör örgütünün Orta Doğu'da dört parçalı (sözde) Birleşik Bağımsız Demokratik Kürdistan devleti kurma hedefi doğrultusunda" değerlendirdiğine ve "dört parça"dan biri Türkiye Cumhuriyeti topraklarını hedef aldığına göre, İmralı'daki terör örgütü başının çağrıları "Suriye'ye yönelik sayılsa bile", iddianamenin ruhuna uygun olarak, otomatikman, "Türkiye'yi tehdit eder bir suç niteliği" taşımaz mı?
İnsanın aklını kurcalamıyor değil; Öcalan'ın suçlanmıyor olmasının sebebi, mesajlarının Suriye'ye dönük varsayılması mı, yoksa, PKK'yı kuran caniyi, "çözüm süreci"yle birlikte iktidar nezdinde, bir nevi "benim teröristim" yahut "kullanışlı terörist" haline getiren konjonktür mü?
Önceki gün İsmail Hakkı Pekin'in de gündeme gelebileceğini söylediği, başka birçok ismin de dillendirdiği, geçtiğimiz günlerdeki sohbetimizde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in de "Biden'la kankalık sürecinde" Türkiye'nin önüne konulabileceğini ifade ettiği "Suriye özerk bölgesi" merkezli yeni bir "barış süreci(!)", bu meselenin neresinde olabilir? Veya, herhangi bir yerinde midir?
***
Şeytanın en "sor" dediği ise…
Sedat Ergin'in daha 10 yıl önceden uyardığı o "makus tarihin", yani AİHM'in müebbet hapis mahkumları için öngördüğü "gözden geçirme/şartlı tahliye imkanının değerlendirilmesi" vaktinin (Öcalan için 2024 yılı) gelmekte olması, Öcalan'ın, tutulduğu İmralı'dan, terör örgütünü yönettiğine dair birçok emare/kanıt bulunmasına karşın, 1999'dan sonra işlediği bütün diğer suçlardan ve tabii "Kobani olayları" denilen "iç savaş provası"ndaki rol ve sorumluluğundan "yırtması"nda etkili olmuş olabilir mi?
Zira, yeni bir suçlama ve sonucunda hükümle karşı karşıya kalması halinde, yeni bir infaz süreci başlayacağından, AİHM'in öngördüğü "hak(!)"tan yararlanması söz konusu olamayacak değil mi?
***
Bizim işimiz sormak…
Umarım, bu soruların "kamu vicdanını yaralamayacak" cevapları vardır ve bizi bu şüphelerin esaretine terk etmek yerine, bu cevapları açıklar artık birileri…
DÜZELTME:
Yapılacak maden faaliyetinin etkileyeceği alanın "Kelkit Havzası" olarak anılıyor olmasından olmalı "Feryat bu defa Gümüşhane'den" diye başlamışım dünkü yazıma. Halbuki, yayınladığım mektup Niksar'dan gelmiş; dolayısıyla da Tokat'ın feryadını dile getirmişti.
Yemyeşil Niksar, Erbaa, buram buram Dursun Önkuzu kokan Zile, Reşadiye, Turhal; çoğu ilçesine defalarca gittiğim, Taşhan'ında çay içtiğim, kadınlarının el emeği taş baskı örtülerinden bir servet edindiğim Tokat'ı bilmemekten değil de, makarnayı çöpe atıp poşetini pişirmeye kalkacak dalgınlıkta olduğumdan şu günlerde…
Özür diler, düzeltirim.