İçki ve sigara üstüne!
Cok içen, içtikçe efkârlanan, efkârlandıkça da hem ağlayan hem de gülen insanlar vardır. Teselli bulmak için içtiğini söyleyenler, içtikçe de teselli arayanlar vardır. Dicle ve Fırat’ı “viski ve şampanya” Kızılırmak’ı da kırmızı şarap olarak hayal eden sarhoşlar vardır. Sarhoşluk yalnızca “şişede balık olmak” düşü değildir.
Bütün insanlar bir şeyler içer. Ama içenlerin arasında sigara içenlerin sayısı çok daha fazladır. Sigara ya da içki içenlerin hepsi de eninde sonunda içtiğine de içeceğine de pişman olur, yine de içmeye devam eder. Ne kadar içen insan varsa; o kadar da içmeyi bırakmaya teşebbüs eden insan vardır.
İnsanların içmeye nasıl başladıklarını doğru dürüst açıklamaları söz konusu değildir. Kimisi çocukluğundan kimisi erkekliğinden içmeye başladığını ve sonra da bir türlü bırakamadığını söyler. İçenlerin hemen hepsi “içen ölmüş de içmeyen ölmemiş mi” cümlesini kullanılır. Kim bilir? Belki de içenlerin normal zamanda görmedikleri ilginin daha fazlasını içerken görmesi, onları içkiye yöneltmektedir. İçince insan olanlar, ağlayanlar, gülenler, küçülenler, büyüyenler vardır.
İçenler ve içmeyenler!
Hem “yar”dan hem “ser”den vazgeçebilenlerden, gözü karalardan, tek başına dava yüklenenlerden içkiye teslim olanların sayısı da oldukça fazladır. Sorunlarını içkiye, cüretini sarhoşluğa ve servetini şişeye borçlu olanlar da vardır. İçtiğini savunanlardan içtiğine bin pişman olanlardan da söz edilebilir. İçki, nice yuva yıkmıştır. Kimi zaman cılız bünyeleri filin gövdesine çevirmiş, kimi zaman dev bünyeleri bir deri bir kemiğe indirgemiştir. İntiharların, cinayetlerin, tecavüzlerin, trafik kazalarının, boşanmaların, bin bir çeşit kazanın ve daha bilmem ne kadar düşük insan tavrının baş sorumlularından birisi içkidir.
Sonuçta giderek içmeyenler içenlerden, dumanlı olanlar olmayanlardan özür dileyecek bir konuma geldiler. Sarhoşluğuyla övünenler ve sarhoşluğu savunanlar nutuk üstüne nutuk atarken, sarhoş olmayı bir türlü beceremeyenler savunmada kalmıştır. Artık modern hayat; içkisiz ve dumansız düşünülemeyen bir hayat tarzı olarak takdim edilmektedir. Dumansız olan ya da aklını yedeğe almayan bilinci açık insanlar, belki de kullanılma katsayısı düşük olduğundan itibarsızdırlar. Çünkü günümüzde malum sektör için, içmeye hazır insanlar gereklidir.
Tehlikeli kölelik!
Hâlbuki ancak hayatı duman üzerine kurmamış, inandığı yolda sağlıklı yürüyen, ayık kalmayı sarhoş olmaya tercih eden insanlar özgür olabilir. Sonuçta kölelik, yalnızca bir insanın bir başka insana boyun eğmesi, ona uşaklık etmesi değildir. En kötü kölelik efendiye değil de bireyin kendi sağlığı aleyhine edindiği alışkanlıklara hizmet etmesidir. İçmek uğruna özgürlüğün ve onurun yitirildiği dramatik birçok vakaya rağmen gözleri ve gönülleri açılmayanlar için söylenecek çok fazla bir şey yoktur.
Sigara yasağı, içenleri değil içmeye yeni başlayacak olanları caydıracağı için önemlidir. Dumanı köşeye sıkıştırmayı amaçlayan bu yasağı alkışlamak gerek. Sonuçta bu yasak bireyi, kendi sağlığı aleyhine edindiği bir alışkanlığa karşı korumayı hedef almaktadır. Keşke insanlar, kötü alışkanlıklarını kendi arzularıyla terk edebilselerdi.