İbretlik linç hikayesi
Bir “yandaş” tek bir gün düşündüğünü özgürce ifade etmeye kalkışırsa bakın neler olur?
Kendisinin de dahil olduğu yandaş medyayı eleştiren haber7.com yazarı Fikri Akyüz’ün başına gelenleri ibretle izledik.
Ümraniye İddianamesine girmiş “özel” bir görüşme içeriğini köşesinde yayımlayan Şamil Tayyar bir süre önce “basın yoluyla hakaret” ve “özel hayatın gizliliğini ihlal” ettiği gerekçeleriyle 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmış, cezası 5 yıl adli denetime tabi tutulmak kaydıyla ertelenmişti.
Kararın açıklanmasını takip eden günlerde Tayyar kendisine uzatılan her mikrofonu gazetesi Star’a ve AKP’ye sitemkar mesajlar göndermek üzere kullanmıştı.
Yazısı sansürlendi
Fikri Akyüz’ün haber7.com’da ancak birkaç saat okunabilen yazısı bu mesajların sebebi hikmetini net olarak ortaya koyuyordu. Buna göre Star Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu yazarına destek olmak yerine, kendisine rakip olarak gördüğü için yalnız bırakmak yoluna gitmişti.
Bu ve benzeri yandaş adam harcama metodlarını ortaya koyan yazı, iddiaya göre Karaalioğlu’nun “telefonu” üzerine site arşivine kaldırıldı. Post Medya’ya haber7.com ile bağını kopardığını bildiren Akyüz’ün seçtiği ifadeler yandaş medyanın “saldır saldır” stratejisini ortyaya koyar türdendi: “Muhafazakar medyada yer bulmuş olan bazı isimler hakkında haber7.com’daki köşemde eleştirel bir üslupla yazı kaleme almış idim.. Yazı bu sabah yayına girdi ancak öğleden sonra yazı ortadan kayboldu.. Yılmaz Özdillere, Bekir Coşkunlara, Ahmet Hakanlara bu yazılardan daha ağır yazı yazarken bizim arkadaşlar ‘Az bile yazmışsın’ derlerdi!”
Akyüz’ü “Haber7.com’un genel yayın yönetmenini de aşan realite” ile yüzleşmesinin nedeni kendi ifadesiyle “muhafazakar camiada iken bir takım rezillikleri, şarlatanlıkları, şaklabanlıkları, sakillikleri, pespayelikleri eleştirme cesaretini gösterebilmesi” ydi.
Kraldan çok kralcı
İşte o yazıdan bazı satır başları: “Bu gruplardaki ah o kraldan fazla kralcılar, işgüzarlar yok mu..
Mustafa Karaalioğlu örneğin.. Şamil Tayyar’a sözüm ona destek kabilinden Star gazetesinde perhiz peyniri ebatındaki kibrit hacmi kadar yer veren Karaalioğlu..
Karaalioğlu’nun Tayyar’a reva gördüğü budur.. Budur; çünkü Tayyar potansiyel bir rakiptir, değil mi?! Evet muhafazakarlık bu mudur?
Yeni Şafak’ın mevcut genel yayın yönetmeni Yusuf Ziya Cömert mesela..
Tahammülsüzler
Yeni Şafak’tan ayrılmışsam bunun yegane sebebi demeyeyim ama bunun tuzu biberi maalesef Yusuf Ziya Cömert’in “Fikri, Kanal 7 ve TV Net dışında artık televizyonlara çıkmanı istemiyorum” demiş olmasıdır..
Ve aynı tavrı Star gazetesinin ikinci adamı, Gerçek Hayat dergisinin ve 8sutun.com’un kurucusu Levent Gültekin’de de gözlemleme bahtsızlığına tanık olmuştum.
Şuna kesinlikle kanaat getirdim ki Levent Gültekin’le oturduğum Asude’deki o masada Tufan Türenç, Yılmaz Özdil olsaydı bizim bazı ezik muhafazakarlar “Muhabbeti nasıl koyulaştırırım da bunların nezdinde meşruiyet elde ederim” diye düşünürdü..
Dertleri şahsi ikbal
Evet bunların derdi muhafazakar değerleri muhafaza etmek değil, muhafazakar değerleri suistimal ve istismar etmek suretiyle şahsi ikballerini garanti altına almaktan başka bir şey değildir..
Ak Parti’ye ve kabinedeki Erdoğan, Arınç, Davutoğlu, Dinçer, Çubukçu, Atalay, Babacan, Yıldırım gibi düzgün isimlere güvenim tam ama elbette bu iktidar da işin tabiatı gereği bir gün sona erecek.. Merak ediyorum, Mustafa Karaalioğlu, Star gazetesi yöneticisi Levent Gültekin, Mehmet Ocaktan işte o zaman ne yapacak?”
Faşizm sesi
Gözlerini, menfaatlerini kaybetmektense, hiç düşünmeden “dava arkadaşları”nı harcayabilecek kadar hırs bürümüş, “şahsi ikballeri” ve iktidar nimetlerini “hak ve hukuk”un üzerinde tutar hale gelmiş, gücün müridi olmuş bir grubun “benden” dediğine yaptığı buysa, en ufak bir eleştiri karşısında, “öteki”leştirdiği, “dışarıda” bıraktığı sana, bana, ona karşı ne kadar gaddarlaşabileceğini varın siz hesaplayın. Boşuna mı diyoruz bu gelen faşizmin ayak sesleri diye...
++++++
Kars’ta “iyi şeyler” oluyor
Soros tarafından fonlanan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri durduruldu
Kaderde Amberin Zaman’ın kaleminden bal damladığını görmek de varmış. Aktaracaklarımı köşesinden okumayıp, bizzat ağzından duymuş olsaydım, tereddüt etmez büyüklerimizin müjde getiren çocuklara vediği türden bir çam sakızı çoban armağı tutuşturuverirdim eline.
Kars Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş, Kars Gezici Film Festivali, Altın Kaz Film Yarışması, Uluslararası Kafkas Kültürleri Festivali’ni iptal etmiş.
“Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcısının festivallere maddi kaynak teklifini” reddetmiş.
“BM Kalkınma Fonu’nun benzer bir teklifini de” geri çevirmiş.
“Anadolu Kültür Vakfı’nın faaliyetlerini de” durdurmuş.
“2006 yılında eski Belediye Başkanı ile imzalanan protokol gereği vakfa kültür merkezi olarak tahsis edilen Halk Eğitim binasını da” Milli Eğitim’e iade etmiş.
“Kars’ın tepesindeki Barış ve İnsanlık Anıtı’nın inşaatı da” durdurulmuş.
Amberin yasta
Benim latife olsun diye “müjde” dediğime bakmayın, ABD’li eşi Erivan’da görevli olan, “Ermeni-Türk ilişkilerine yakın ilgi duyan biri olarak” Zaman, Kars’taki gelişmeler karşısında büyük hayalkırıklığı yaşıyormuş.
“Kars’taki ayıplar saymakla bitmez” diyor.
Allah herkese ayıbın böylesini nasip etsin.
Zaman’ın dediği gibi Kars bir süredir “Türk-Ermeni ilişkilerinin barometresi” sayılıyordu. Bu nedenle de Osman Kavala’nın başkanlığındaki Anadolu Kültür Vakfı buraya “ülkenin 1930’larda ulus bilinci oluşturmak ve onu korumak olarak belirlenen kültür politikasını değiştirecek” yatırımlar yapıyordu. Bugün iptal edilen, durdurulan, reddedilen organizasyonlar ile Kars’ta bugüne kadar 22 bin kişiye ulaşılmış ve onlara “Kürt, Azeri, Terekeme, Türkmen, Tat, Çerkes, Rus, Alman, Şii, Sünni ve Hristiyan” oldukları anlatılmış, “farklılıkları kutsanmış”tı.
Kars’taki faaliyeti durdurulan Anadolu Kültür, AKP’nin iktidar olduğu sene, 2002’de kurulmuş, kâr amacı gütmeden şirketleşti(!) Faaliyet takvimi ile TBMM’den geçirilen AB’ye uyum paketleri arasında hep bir paralellik oldu. Kavala, “Merkeziyetçi kültür politikalarına alternatifler yaratmak” için çalıştıklarını saklamıyordu.
Çokkültürlülüğe övgü
Anadolu Kültür AŞ’nin toplumu ‘asker devlet’ten kopararak ‘sivil alanlara taşımak’ için uğradığı ve halkı sözde sanatla tanıştırdığı şehirlerden Şemdinli, Yüksekova, Trabzon, Malatya ve Diyarbakır son altı yıl içinde üst üste provokatif eylemlere, kanlı cinayetlere, sokak çatışmalarına ve keskin kutuplaşmalara sahne oldu.
Karabağ işgaline rağmen Ermenistan sınırının açılmasını protesto etmek üzere geçtiğimizde Kars’ın benzer bir dönüşüme direndiğini gözlemlimeştik.
Nu mutlu ki Soroscuların maşası olmamayı başarmışlar.
Ne mutlu ki Kars’ı “bembeyaz bir Rus kenti” olarak naftalinlenlemeye çalışanlara, oranın yaşayan bir Türk şehri olduğunu farkettirebilmişler.
Çok güzel hareketler bunlar Amberin, devamını bekliyoruz...
++++++
Dublöre el öptüren şeyh!
Yeniçağ’ın “Güneydoğu ağa dolu” manşeti gazeteci İlhan Turalı’yı elli yıl öncesine götürmüş. “Gülermisiniz ağlarmısınız” diyerek paylaştığı meslek hatırası şöyle: “Yıl 1957. Akşam gazetesi adına genel seçimleri izlemek için Ağrı’daydım. Demokrat Parti’nin milletvekili adayı Kasım Küfrevi’yle beraberdik. Menderes’in sevdiği Sorbonne mezunu, iki dil bilen bir milletvekiliydi. Bir jiple dolaşıyorduk. Tozlu yollardan dolayı jipin mika penceresinden ne dışarısı ne de içerisi görülmüyordu. Bir köyden geçerken yavaşladık. Etrafı kalabalık sardı. Şoförün yanındaki kişi bez kapı aralığından kolunu uzattı. Dışardakiler adamın elini öpmeye başladılar. Küfrevi gülerek ‘Ne yapayım elim tükrük içinde kalıyor ve kolum yoruluyor” dedi. Şıhtı (şeyh). Bilmem size Kürtleri kim istismar etmiş konusunda küçükte olsa bir bilgi verebildi mi?”
++++++
Yerli Soros şok yaşıyor
Amberin Zaman’ın acısını paylaşmak için aradığı Osman Kavala “Kızıl Milyarder” veya “Yerli Soros” olarak da anılıyor.
Kavala, son icraatı öğrencilerini etnik kimliklerine göre yaftalamak olan Amerikan misyoner kurumu Robert Kolej’in mezunlarından. O aynı zamanda; “Türkiye’nin düzeni ile sorunu olmuş insanlar” tarafından kurulan, “Türkler 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni kesti” diyen Orhan Pamuk’un kitaplarını basan İletişim Yayınları’nın finansörü, Darphane binalarına çöreklenen Tarih Vakfı’nın sponsoru, Soros’un Açık Toplum Ensitüsü’nün Danışma Kurulu Üyesi(2001-2006), TESEV’in Yönetim Kurulu Üyesi, AB ile bütünleşme, azınlık hakları, çokkültürlülük gibi konularda çalışan, Mazlumder’e de dahil olmuş Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi...
Irk, dil, din temelli provokayonlara müsait illerdeki faaliyetleri Avrupa Komisyonu, British Councill, Chrest Foundation, The Chrestensen Fund, Eurımages Fund, European Cultural Foundation, Bilgi Üniversitesi, Fransız Kültür Merkezi, Goethe Enstitüsü, Matra Programı, Heinrich Böl Stiftung Derneği tarafından destekleniyor.
Çalışma arkadaşları: Murat Belge, Ümit Fırat, Can Paker, Nadire Mater, Neşe Düzel, Orhan Pamuk, Eyüp Can...
++++++
İNSAN’A YAKLAŞTI
Primat evrimini tamamlıyor
Bir gazetenin başına geçirilen ilk primat olarak tarihe geçen malum Genel Yayın Yönetmeni dünkü köşesine “Gazetecilik insan kırma mesleği değildir” başlığını atmış. Düne kadar manşetten hedef gösterdiklerinin, onur, haysiyet, duygu, düşünce gibi insani yönlerini umursamayan Primat “Her gün gazetelerimizde onlarca insanın adı geçiyor. O isimlerin en az yarısını kırıyoruz, onlarda onarılması zor hasarlara yol açıyoruz” diyebilme noktasına geldiğine göre demek ki evrimini tamamlamaya, insanla empati kurabilme, benzer özellikleri sergileyebilme aşamasına erişti. Yurdum medyasına hayırlı uğurlu olsun!
++++++
MİNİ YORUM
Kod adı Holivut-2
Öneri Deniz Som’dan: “Madem öyle... Madem ülkenin çivisi çıktı... Madem siyaset bu kadar ayağa düştü... Edibe Sözen’e yeni bir görev: ” Tarihi fırsat “ diyerek “Kürt açılımı”nı pazarlayan Çankaya’daki AKP’li Abdullah’ın da hatırı kalmasın... İlk bakışta suratı Abdullah’ı andıran bir başka Holivut artisti George Clooney ile derhal temas kurulmalı ve “açılıma tam destek” sözü alınmalı. Kaç paraysa veririz!”