İbrahim Şahin doğru söylemiyor
Yoruma gerek yok, olan biteni TBMM’ye sunulmuş belgelerden aynen aktarıyorum...
Dış yapımlara
ne kadar ödüyor
CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, 16 Mayıs 2012 günü TBMM Başkanlığı’na verdiği önerge ile sordu:
1- 2002’den günümüze TRT’nin tüm televizyon kanalları için toplam kaç program, film ve dizi satın alınmıştır? Bu dış yapımlara ödenen para yıllar ve program bazında kaç liradır?
2- TRT’nin televizyon kanallarında yayınlanan ve Kurum dışından alınan programlar hangi yapım şirketlerinden alınmaktadır?
3- 2002’den günümüze TRT’nin televizyon kanallarında yayınlanan dış süresi (her kanal için ayrı ayrı belirtilmek suretiyle) ne kadardır, bu süre toplam yayının yüzde kaçını oluşturmaktadır?
4- Basında çıkan haberlere göre One Haber Ajansı’na üç haber programı için 48 milyon lira ödendiği doğru mudur?
5- One Haber Ajansı’ndan TRT toplam kaç program almıştır? Bunlar nelerdir? Bu yapımlar için TRT ne kadar ödemiştir?
6- One Haber Ajansı’nın ortaklarının sahibi olduğu başka yapım şirketlerinden TRT program alımı yapmış mıdır, bu programlar nedir ve hangi şirketlerden almıştır?
7- TRT’nin program yapımı ve yayınında çalışan kaç personeli vardır? TRT’nin iç yapımları TRT yayınlarının yüzde kaçını karşılamaktadır?
8- 2002’den günümüze TRT’nin iç yapımlarının toplam kanallarda yayınlanma süresi ne ve oranı ne kadardır?
9- TRT’nin kendi yaptığı programlarda TRT personeli olmayan ekip ve dışarıdan çalıştırılan konuk, yorumculara 2002’den günümüze program başına, yıllara göre ve toplam ne kadar ücret ödenmiştir?
36 gün sonra gelen cevap
Bir aydan fazla zaman geçti. Soruların cevabı 21 Haziran 2012 günü, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç aracılığıyla İbrahim Şahin’den geldi:
“Kurumumuzda program yapım ve yayın hizmetlerinde 4844 personel bulunmaktadır.
TRT kanallarında yayınlanan programların büyük bir kısmı kurum içi yapımlardır. Ancak bütün dünyadaki kamu hizmeti yapan yayın kurumlarında olduğu gibi Kurumumuzun da bütün yayınlarını içyapım olarak gerçekleştirmesi mümkün değildir. Projelerin bütçe ve içerik değerlendirmeleri dikkate alınarak yapılan fayda-maliyet analizleri sonucunda Kurum dışından hizmet ve program alımı yapılabilmektedir.
Kurumumuz ile One Haber Ajansı arasında imzalanan “TRT Dünya Raporu”, “Dünyamız Detay” ve “Gümüş Hilal” adlı programlan kapsayan ve süresi üç yıl olan, 17.238.000 ... +KDV bütçeli programın süresi sona ermiştir.
Kuram dışı yapımların yayınlanma süresi 2002 yılında 338.160 dakika, 2003 yılında 281.342 dakika, 2004 yılında 260.466 dakika, 2005 yılında 258.078 dakika, 2006 yılında 174.026 dakika, 2007 yılında 156.031 dakika, 2008 yılında 415.746 dakika, 2009 yılında 1.355.042 dakika, 2010 yılında 2.235.333 dakika ve 2011 yılında 2.774.224 dakika olarak gerçekleşmiştir.
Kurumumuzca, 2002 yılından günümüze kadar yaklaşık 480 farklı firmadan 1102 adet program alınmış olup, karşılığında 831.247.099,59 ücret ödenmiştir.”
TRT bilançoları aksini söylüyor
Dibek’in soru önergesine cevaben dış yapımlara 10 yılda 831 küsur milyon lira harcadıklarını açıklayan Şahin, geçtiğimiz yıl bir başka CHP’linin, Sivas milletvekili Malik Ejder Özdemir’in aynı sorusuna cevaben TRT’nin dış yapımlara 2011 yılında 477.174.928 lira harcadığını söylemişti.
İki rakamı karşılaştıran Kırklareli Milletvekili soruyor:
“Son sene yaklaşık 480 milyon dış yapımlara aktaran TRT on yılda bunun iki katından az mı para harcamıştır?”
“TRT Genel Müdürü kendi bilançolarının da aksine bilgi vermektedir. Doğruyu söylememektedir” diyen Turgut Dibek, iddialarını TRT faaliyet raporu ve bilançolarından aldığı şu rakamlara dayandırıyor:
“Dış yapımlara
2008: 117 milyon TL
2009:158 milyon TL
2010: 316 milyon TL
2011: 477 milyon TL olmak üzere yalnızca son 4 yılda yaklaşık 1 milyar 68 milyon TL ödeme yapılmıştır.
831 milyon TL’nin gerçek olmadığının bir başka kanıtı ise yine soru önergemin yanıtında One Haber Ajansına 3 yıl için 3 program için 17.238.000 ... +KDV ödenmesidir. Yaklaşık olarak 50 milyon lira tutmaktadır. 3 programa bu kadar yüksek rakam ödeyen TRT’nin 10 yılda dış yapımlara harcadığı para 831 milyon
olamaz.”
Görevden alınması gerekir
Dibek’in iddiaları doğruysa, yani “Bir milletvekilinin verdiği soru önergesine cevabında TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin açıkça doğruları gizliyor” ise bunun yaptırımı belli:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yanlış bilgi vermekten dolayı görevden alınması gerekmektedir.”
Ankara’da mavra...
Kemal Kılıçdaroğlu’nu CNN’deki Tarafsız Bölge programında izliyoruz ...
Kemal Bey Güneydoğu konusunda bütün sorunları Meclis’te kurulacak 4 partiden oluşan komisyonun çözeceğini anlatıyor.
İyi de ne alaka?
PKK 30 yıl önce dağa böyle 4’lü bir komisyon kurulmadığı için mi çıktı?
Kaldı ki Ankara’da siyasi olarak hiçbir şey yapılmıyor sayılmaz...
CHP ile AKP Kürt konusunda birlikte fotoğraf veriyor.
MHP ile BDP de yarın onlara katılabilir.
Öte yandan Anayasa değişikliği için 4 parti harıl harıl çalışıyor.
Bu koşullarda PKK’nın teröre mola vermesi gerekmez mi?
Bırakın molayı saldırılar iyice azgınlaştı...
Bir günde 4, on günde 15 şehit haberi geldi Güneydoğu’dan.
Çünkü adamın senin kuracağın komisyonla, okullara koyacağın seçmeli dersle, Anayasa’dan Türk sözcüğünü çıkartmanla falan ilgisi yok. Umurunda bile değil...
Artık Kürt devleti için bastırıyor...
Dikkat buyurun... CHP, PKK terörüne hiç değinmiyor... Irak’a ultimatom vermek, Kandil’i temizlemek gibi önlemleri hiç ağzına almıyor.
Sürekli Ankara’da komisyon kurmakla meşgul.
Bu bilerek ya da bilmeyerek “Terörist haklı” mesajı vermektir.
Silahlı terör sürerken sen Ankara’da “komisyon kuralım, alt kimlik üst kimlik sorununu Kürtlerin istediği gibi çözelim” ve benzeri önlemleri konuşur ve terörle savaşmaktan hiç söz etmezsen...
Bu “Kabahat bizde, bir araya gelemiyoruz, yeterli taviz veremiyoruz bu yüzden terörist tetikten elini çekmiyor” anlamına gelir...
Melih Aşık / Milliyet
Başbakan’ın bakarken uçuran pozu
Gazetelerde, televizyonlarda dün size “İlk Türk uçağı” diye gösterilen uçağımızla ilgilidir bu yazı...
İnsan yazarken uçası geliyor...
***
Yerli uçak yapımı için ilk temel 1936’da atıldı, 30 adet yaptılar NuD-36 ve NuD-38 uçaklarından, altı tanesi küçük yolcu uçağı...
Ama sonraki yıllarda THY sipariş verdiği bu uçakları almaktan vazgeçti...
Şirket battı...
Yeşilköy’deki fabrika yerini ise istimlak edip havaalanı yaptılar, ki Amerika’dan, İngiltere’den alınan uçaklar inip kalksın...
***
Uçak sanayi için ilk girişimlerden birisi; 1940’larda Ankara’da bir rüzgâr tüneli kuruldu...
Şimdiki Gazi Üniversitesi’nin yanında... Avrupa’nın en iyi hava tüneliydi, havacılık almanağında kendine iki tam sayfa yer ayırtacak kadar...
1950’de kapatıp mescit yaptılar...
***
Ve önceki gün Ankara...
Başbakan ve devlet erki koltuklara oturdular, (motoru hariç) ilk Türk uçağı HÜRKUŞ sahneye Seda Sayan gibi sisler içinde çıktı...
Başbakan çıkıp konuştu arkasından...
“Türkiye’nin büyüklüğünü kimse test etmeye kalkmasın” falan dedi...
Ve ilk yerli Türk uçağının hangardan çıkış töreni başladı...
***
Okur arıyor yazının burasında:
Sabredemiyorsun ki birader... “Uçağın niye havada resmi yok?” deyip duruyorsun...
Çünkü uçmadı ondan...
İlk uçuş 2013’te olacak...
“O zaman niye şimdiden hangardan çıktı, uçmayacaksa?” diyorsun bu kez...
Hangarın içinde mi uçacakmış gibi yapsalardı?..
***
Bak; tam bir Türk uçağı düşürülmüşken, Başbakan pilot yeleği giydi, siyah gözlüklerini taktı, uçuş fularını bağladı...
Paraşüte gerek görmediler, çünkü paraşüt dediğin yere inmek içindir...
Bu zaten yerde...
Hem de bakarsın bir rüzgâr gelir, paraşütü şişirir mişirir...
Bu sefer uçaksız uçmasın...
***
Kokpite geçip oturdu, saatlere baktı, eğildi alt tarafta ne var ne yok inceledi...
Arkasına da ikinci pilotu oturttular...
Bu ikinci pilotun uçmayan uçağa oturması; hani bir yeri ile oynar da kazara uçacak olsa... Ki arkadaki durdursun...
***
Ve o an işte...
Sağ elin işaretparmağı ile Facebook’taki “beğen” işaretini yaptı...
Gazetelerde gördünüz...
***
Eğitim uçağı bu zaten...
Pilotları geçiniz, bir milleti eğitmeye bu bile yeter ya...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan için medyayı eleştirmediği ya da bir şekilde değinmediği bir konuşma yapmak, masadan tatlı yemeden kalkmak gibi bir durumdur.
Sedat Ergin / Hürriyet
Tek sesli koro!
Kolay iş değildir haa...
“Aynı dağın yeli, aynı dalın gülü” olmazdan evvel bambaşka siyasi çevrelere, siyah ile beyaz kadar zıt ideolojik görüşlere, farklı sosyal kesimlere, olağan şartlarda yan yana gelmesi imkansız inanç/değer yargılarına sahip olup da aynı sesi çıkarabilmek herkesin harcı değildir. İktidarın ÖYM’lerin görevlerini düzenleyen CMK 250. Madde’deki değişiklik girişimine karşı aşağıda sıraladığım yazarlar bunu başardılar!
Yargıya müdahale(!)
Hürriyet’ten Taha Akyol, iktidarın “savcı”, muhalefetin “avukat”lığa soyunduğu bir ülkede “yargıya müdahale olur” diye açıklıyor itiraz gerekçesini:
“ÖYM’leri kaldırmak, iller arası örgütlü suçlarda ciddi zafiyetler yaratacaktır. Görülmekte olan davalarda yetki kargaşası ve uzun süreli gecikmelere yol açacaktır. ‘htisas’ı ortadan kaldıracaktır... Başbakanlık’taki çalışmada “mevcut davalara mevcut hâkimler baksın” eğilimi ağır basıyor. O zaman ne değişecek? Her şey yine aynı hâkimlerin takdirine bağlı olacaktır! Mahkeme heyetlerinin değişmesine yol açacak bir düzenleme ise hem yargıya müdahale, hem davalarda vahim uzamalara sebep olacaktır.”
AKP-CHP-BDP ittifakı
Zaman’dan Hüseyin Gülerce’nin mesajı AKP’ye. “CHP ve BDP ile aynı çizgiye gelirsiniz” diyor:
“Özel Yetkili Mahkemelerin bu alanda yaptığı hizmeti, Türkiye’nin demokratikleşmesine sağlanan desteği kimse küçümseyemez. Şayet bugün Sayın Başbakan’ı rahatsız eden bir durağa gelindiği düşünülüyorsa, bunun çözümü, suçun şahsiliği prensibiyle aranmalıdır. Ayrıca, Özel Yetkili Mahkemelere düzenleme getirilirken, duygusal tepkilerle kurunun yanında yaşı da yakma yanlışlığına düşerek, yeni atamaları, bir tasfiyeye dönüştürmek tehlikesi de var. Yargının cesaretini kırma, onları yalnızlık hissine itekleme de var... AK Parti’nin, başından beri darbe ve çete davalarına cesaret veren ve takdir toplayan duruşu zedelenirse, bundan sadece iktidar zarar görmez, bütün bir ülke kaybeder... CHP ile BDP’nin, Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılıyor diye sergiledikleri sevinç de ister istemez kafa karıştırıyor...”
Sandıkla korkuttu
Aynı gazeteden Mümtaz’er Türköne’nin yazısı provokatif. Seçmene “siz AKP’ye bu yetkiyi verdiniz mi” diye soruyor:
“Siz, devlet içindeki iktidarı ve devlet yetkilerini kullananların denetimini kime verirdiniz? Kapalı kapılar arkasında pazarlık yapan siyasî otoriteye mi? Yoksa, her şeyi gün ortasında ve hepimizin malumu olan kanunlara göre yapan yargıya mı?
Bir yıl önce yapılan seçimde bugünkü hükümete, ÖYM’lerin kaldırılması için yetki verdiniz mi? Ben vermedim. Bu konuyu referanduma götürsek CHP’nin gönüllü, MHP’nin isteksiz desteğine rağmen acaba halk neye karar verir?”
Tehlikenin farkında mısın
Yine Zaman... Mustafa Ünal’ın yazısı çok tanıdık bir sloganın, vaktiyle bu kesimin hayli tepkisini çeken “Tehlikenin farkında mısın”ın tonunda:
“Tehlike büyük. Ve söz konusu olan milletin kaderi. Bakmayın son günlerdeki sükûnete, fırsatını bulmaya görsün, bu topraklardan daha ne cuntalar, ne çeteler fışkırır. On yıllardır sürülüyor, tohum saçılıyor çünkü.
Yargı değişikliği sıradan, basit bir olay değil, bir ülkenin kaderi söz konusu. Bu kadar badire atlatmış AK Parti, finale doğru giderken makarayı ters sarmamalı. Yoksa yazık olur.”
Bugün’den Gülay Göktürk “işin içinde iş olmalı” havasında:
“Darbeciler Cumhuriyet tarihinde ilk defa yargı önüne çıkabildiyse, biz bu sevinci yaşayabildiysek, özel yetkili mahkemeler soruşturma iznine gerek olmadan çalışabildiği için çıktı. Şimdi, izin sistemini tekrar geri getirmek, orduyu, emniyeti ve bürokrasiyi yeniden yargının ulaşamayacağı bir yere taşımak demektir. Peki ne uğruna yapılabilir böyle bir geri dönüş?”
Garanti mi verdiniz?
Sorular... Sorular... Sorular... Bugün’den Adem Yavuz Arslan da kafayı AKP’nin “Balyoz sanıklarıyla” pazarlık yapıp yapmadığına takmış durumda:
“Kamuoyunun bilmediği, hükümeti yakından takip eden gazetecilerin bile çözemediği bir motivasyon var ve AK Parti değişiklikte kararlı. Takvim, internete düşen Ergenekon ve Balyoz sanıklarının anlattıkları gibi gelişiyor. Şu ana kadar yaşananların konuşmalara paralel olması otomatikman şu soruyu da beraberinde getiriyor: Acaba ne tür bir garanti aldılar ki dinlendiklerini bile bile ’Çıkacağız ve çoluk çocuk intikam alacağız’diyebiliyorlar?”
Bugün yazarı Gültekin Avcı’nın satırlarından ise iyi “korku filmi” senaryosu olur:
“Özel yetkinin kaldırıldığı gün, içimizdeki hainleri ve vücudu sarmış terör tümörlerini göremeyeceğimiz bir gece yürüyüşü başlayacaktır.
Özel yetki fenerini söndürüp, en ufak bir esintide sönecek bir mumla nasıl ilerleyeceksiniz kurtların sevdiği bir puslu havada?”
***
Özel Yetkili Tek Sesli Medya Korosu sundu.