İbrahim Erkal'dan "Buraya Kadar"
1999 yılında tanıştım. Arada "aşık atışması" benzeri didişmelerimiz bile oldu. Sonra iyi dostluk kurduk. İbrahim Erkal'ın bana yolladığı ve şiirlerini topladığı "Ben Bu Şöhreti Sevmedim" adlı kitabına düştüğü özel notu şimdi tekrar okudum. Vefatı haberini aldığım an ilk işim bu çalışmayı çıkarmak oldu.
Genç yaşta kaybettiğimiz Dadaş'ın bir şiirinden bölümleri paylaşmak istiyorum. Bu dörtlüklere verdiği isim "Buraya Kadar":
'Ne kadar bırakmak istemesem de
Nasıl da hayatı çok çok sevmesem de
Ben güçlüyüm asla bıkmam desem de
Benden bu kadar, buraya kadar.
*
Hep ölümden korktum, doktordan kaçtım
Hep insanı sevdim hep dostluk saçtım
Oysa ben bir tatlı söze muhtaçtım
Benden bu kadar, buraya kadar.
*
Biliyorum çaresi yok
Şakası yok firesi yok
Azrail'in şikesi yok
Benden bu kadar, buraya kadar'
Kardeşim kadar sevdiğim Zara'nın Erkal'ı överken kullandığı şu cümleleri tekrarlamak istiyorum; "Çok şükür ki, yaşayıp da ifade edemediğimiz, belki de birbirine denk düşüremediğimiz hakikat cümlelerini bize sunan ozanlarımız var".
TRT Müzik'in Yare Söyle'sinde -Erzurum yayını- dile getirilenler İbrahim'in ne kadar sevildiğinin ifadesiydi. Hakk'a yürüyüşüne dualarla eşlik edildi. Dün sabah İsmail Küçükkaya'nın tekrarladığı gibi "Her ölüm gençtir". Ancak bu kez gerçekten en verimli çağında bir "halk sanatçısını" kaybettik. Eşi ve çocukları başta tüm yakınlarına başsağlığı diliyorum. Mekanı Cennet olsun. Şiirleriyle, şarkı ve türküleriyle yaşamaya devam edeceğinden hiç şüphem yok.
***
Bir başka yara
Madem Yare Söyle'den söz ettim onunla devam edeyim. Bu defa Türkmen türkülerine de yer verildi. Şevket Sait'in "Çak çak bilezik kolumda" isimli Erbil türküsü söylenirken, Ay Yıldızlı Kerkük bayrakları çıkarıldı. Hele sanatçının kıyafetini görünce 1985'e, hatta biraz daha eskilere gittim. Dönemin Türkmen Daire Başkanı Atıf Benderoğlu'nun gözümün içine baka baka dillendirdiği "Gürgür Baba bizi satanlar utansın" diye biten ağıtı hüzünle hatırladım. Bugün Türkmeneli'nde sallanan paçavraları görünce inanın karalar bağlıyorum.
***
Yine TRT Müzik'te bir başka program Yıldızlar Altında'yı izleme imkânım oldu. Keman ustası, bestekar ve şef Talat Er'i gençleşmiş -saçları dışında- fark ettim. Ayşen Birgör'ün Adnan Şenses'in vokalisti olduğu yılları anımsadım. Pop Star yarışması ve Ebru Gündeş'in kızın 12 yıllık arabasına takıp, elemesini unutmuyorum. Ayşen artık hak ettiği yerde. TRT'nin assolistlerinden. İlk okuduğu eser de sürpriz oldu; "Biraz kül, biraz duman". Bestecisi Avni Anıl'la Dünya gazetesinde birlikte çalışmıştık. TSM sayfalarını büyük bir zevkle hazırlardım.
***
Çapı bu kadar
Kanallar, dizi, sohbet hatta hava durumlarını çakıştırmaya bayılıyorlar. En çok tartışma programlarını üst üste getirmelerine bozuluyorum. Sabaha karşı tekrarlarında açığı kapatmaya çalışıyorum. CNNTÜRK'ün böyle bir geç yayınında Türkiye'nin Gündemi'nde Prof. Dr. Ergün Yıldırım'a fena takıldım. Önce uzattığı saç-sakalından başlayayım. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın bıyıkları gibi eğreti duruyor. Bu zat İletişim Fakültesi Dekanı olmuş ama vurgulamaları felaket. Hâlâ'ya, hala -babasının kız kardeşi- demeyi sürdürüyor. Yetmezmiş gibi bir de "cehalet örneği" ekledi. "İdam cezasına karşı çıkan Almanya'nın Hessen Eyaleti'nde idamlar devam ediyor" dedi. Anında Hüseyin Ersöz'den tekzibi yedi; "Bir AB ülkesinde bu mümkün değil". Sanırım, anlı şanlı ve de Prof. Dr. unvanlı Yıldırım, Almanya ile ABD'yi birbirine karıştırdı. Yeri gelmişken Yıldırım'ı TRT Yönetim Kurulu'na aday gösterenleri kutluyorum!