Hüseyin Çelik’in istifa mektubu cebinde mi?
“AKP’nin içi Suriye’den, Tayyip Erdoğan’ın durumu da Beşşar Esad’dan daha da kötü” desek yeridir.
Uzun süredir sizleri, AKP içinde giderek büyüyen kargaşa ile ilgili haberlerden mahrum bıraktığımın farkındayım.
Dış politika ile ilgili gelişmelerden 1 günlüğüne sıyrılalım. AKP içinde neler oluyor?..
Bakalım!..
Önce, en sıcak bilgi;
HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un AKP’ye geçeceğinin MKYK’da tartışılmasının ardından parti içinden bazı kaynakların bunu basına servis etmesi ile birlikte yeni bir kavga patlak verdi.
AKP içindeki bu “sızma” dan Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik sorumlu tutuluyor. Tayyip Erdoğan’ın da Çelik’in gelişmelerle ilgili çıkışlarına çok kızdığı söyleniyor. AKP kaynaklarına göre; Numan Kurtulmuş da Çelik’ten ve söylemlerinden duyduğu rahatsızlıkları Tayyip Erdoğan’a aktardı ve her iki genel başkan da “aynı duyguları” paylaştı.
Hüseyin Çelik’ten sıkıntı duyan bir tek Tayyip Erdoğan değil. AKP’lilere göre Erdoğan’ın yakın arkadaşı Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de Çelik’e çok öfkeli. Ömer Dinçer, Hüseyin Çelik’in “hâlâ” Bakanlığa müdahalelerine ve en son patlayan mektup krizinde takındığı tavra çok tepkili. AKP’liler diyor ki;
“Ömer Dinçer, Hüseyin Çelik’e o kadar sinirli ki... Suriye, uçağımızı düşürmeseydi, Bakan Bey Hüseyin Çelik ile çok büyük bir kavga edecekti. Hatta odasına gidip dövmeyi bile düşünüyordu. Suriye olayı bu kavgayı erteletti.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de AKP içindeki sıcak savaşı çok yakından takip ediyor.
Gül, o kadar yakından takip ediyor ki; tutuklu milletvekillerinin durumunu görüşmek üzere gelen eski ve ünlü bir siyasi ve şu anda avukatlık yapan isme söyledikleri gerçekten çok ama çok ilginç. Gül, Tayyip Erdoğan’dan dert yanmış!.. Arada şöyle bir diyalog geçiyor:
AG:
“Ben de bu durumdan çok sıkıntılıyım. Bunu defalarca da dile getirdim. Bu insanların içeride tutulmasına bir mana veremiyorum. Bizim 1996-97’de yaptıklarımız daha da ileriydi...”
Av:
“Efendim, siz şu anda bu işleri çözme makamındasınız.”
“Kaç defa ifade ettim söyledim. Ama bu Tayyip Erdoğan ile bu işler olmuyor.”
İki ismin geçmişten gelen dostluklarından dolayı söz bir ara Cumhurbaşkanlığı yarışına geliyor ve Gül diyor ki;
“Tekrar AKP’nin başına dönersem Tayyip Erdoğan’ın ekibiyle çalışmam.”
AKP Genel Merkezinden son bir not ile tamamlayalım. Genel fotoğrafı çekmek size kalsın.
AKP’de, Tayyip Erdoğan’ın ameliyatları sırasında olup bitenler hâlâ konuşuluyor. Parti kulislerinde konuşulanlara göre; Tayyip Erdoğan hasta yatağında yatarken, “bundan sonrası için alternatif arayanlar” ın görüntülü toplantı kasetleri “patron” un elindeymiş. Tayyip Erdoğan 50 milletvekili ile görüşmeleri tamamen kesmiş. Tayyip Erdoğan’ın “küstüğü” milletvekilleri gruplar halinde Çankaya Köşkü’ne taşınıyormuş. Erdoğan taraftarları Bülent Arınç’ı “yalnızlaştırma” kararı almış.
Hüseyin Çelik’e gelince?
Onun hakkındaki iddia daha da iddialı!..
“Çelik, AKP’den kopacak, ama iyi bir gerekçe bulmak için çaba gösteriyor ...”
Öcalan bulmacası
Terörist Abdullah Öcalan nerede?.. İmralı dışına çıkarıldı mı?.. Bu sorulara tatmin edici cevaplar hâlâ verilemedi. Bir tek Adalet Bakanı, “İmralı’da. İnanmayan gitsin baksın” dedi. Nasıl olacaksa?..
İddiaların ilgilendirdiği taraflardan MİT’e sorduk. Tabii ki yalanlıyorlar. “Neden resmi açıklama yapmıyorsunuz” dediğimizde ise; “Şu an yapmadık ama bilmiyorum belki yapma gereği duyulursa yapılabilir. Ama konuştuğumuz gazetecilere bu durumu rahatlıkla iletiyoruz. Bir kısmı da yazdı zaten ’MİT kaynaklarınca doğrulanmıyor’ diye. Siz de eğer bunu haber yapacaksanız MİT kaynakları da bunun gerçek dışı olduğunu belirttiler şeklinde kullanabilirsiniz” diyorlar. Hazır bulmuşken MİT kaynaklarına, “Suriye’ye dönük bir çalışma var mı” dedik, “Teşkilat istihbarat, bilgi toplamaya devam ediyor. İlgili kurumlarla daha önce olduğu gibi paylaşılıyor” şeklinde cevap aldık.
“Pilotlarımızın akıbeti konusunda bir bilgi var mı” diye sorduk, “Somut bir şey intikal etmedi. Bilmiyoruz” diye cevapladılar.
Mert gazetecilik!..
Amerikan Wall Street Journal gazetesinin, “İkinci Tayyip Erdoğan” harekatından Başbakan’ın canı çok yandı. Erdoğan, hem Amerikan gazetesini hem de habercilik gereği ondan alıntı yapanları “namertlikle” suçladı. Amerikan gazetesi ise hiç seviyesini bozmadan Tayyip Erdoğan’a cevap verdi. Eleştiriye neden olan haberin kaynaklarının Amerikalı yetkililer olduğu yinelendi. Fakat, herhangi bir isim verilmedi. Gazete, Amerikalı yetkililerin Erdoğan’ın eleştirilerine yanıt vermemeyi tercih ettiğini yazdı.
Peki, o zaman Erdoğan’dan mert gazeteci ödülü ve de övgüsü almak için ne yapmak lazım?
“Kürt sorununu en iyi ve en muhteşem şekilde Tayyip Erdoğan çözer”,
“Öcalan ev hapsine alınsın hatta yetmez bir süre sonra serbest bırakılıp TBMM’ye sokulsun”,
“Oslo görüşmeleri ne iyiydi. Bırakılan yerden devam edilsin hatta TV’lerden canlı yayınlansın”,
“Ana dilde Kürtçe eğitim yapılsın. Yeni Anayasaya ’resmi dilimiz Kürtçedir’yazılsın”,
“Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, televizyonlara çıkıp canlı yayında Uludere için özür dilesin”,
“Necdet Özel, televizyonlardan ’silahı bıraktık PKK’ya karşı bugüne kadar hep yanlış yapmışız’desin”,
“Tayyip Erdoğan her ne derse ve yaparsa doğru ve haklıdır aksi halde bile bu madde geçerlidir”,
diye yazıp çizmek gerekir, herhalde!..
Eğer, bunun adı mertlik ise ben tükürürüm böyle mertliğin içine!..