Hürmüz Boğazı petrolün vazgeçilmez koridorudur
ABD, dünyada öngördüğü stratejik politikalarını gerçekleştirmek için zaman zaman uluslararası hukuku ve mütekabiliyet esaslarını hiçe sayarak ya bölgelerde oluşturduğu baskı unsurlarını ya da ekonomik hatta siyasi yaptırım formüllerini kullanmaktadır.
Buna ek olarak ABD'nin özellikle Ortadoğu'ya yönelik Hürmüz Boğazı'nın Suudi Arabistan kıyısında inşa ettiği 5. Filo Merkezi tehdit unsuru olarak sergilenmektedir.
Geçtiğimiz aylarda ABD'nin, herhangi bir yaptırım uygulamadan başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri ile yapmış olduğu anlaşmalarla 100 milyarlarca dolarlık silah satışının yapılmasını, eğitim sistemlerinin kendine göre değiştirilmesi ile denetimini, Kutsal Kuran'da Yahudilerin adının geçtiği ayetlerin gündemden uzak tutulmasını, Suudi Arabistan'da basılan Kuran-ı Kerimlerin diğer İslam Dünyası ülkelerine gönderilmemesini ve 3000 civarında cami imamının işlerinden el çektirilmeleri gibi konuları içeren tüm talepleri gerçekleşmiştir. Aslında Arapların Sykes-Picot ile başlayan batıya bağımlılıkları halen devam etmektedir.
***
Şimdi sıra İran, Türkiye ve Çin gibi ülkelere gelmiştir. İran'a baktığımızda, ABD'nin İran'a yönelik 4 Ağustos'ta başlayan ekonomik ambargosu ve 4 Kasım'da geçerlilik süresi dolacak olan petrol yaptırımları uygulaması süreci başlatılmıştır.
Ekonomik ambargo kapsamında şirket ve hükümetlerin İran ile Dolar birimiyle çalışmayacakları ve uluslararası para transfer işlemlerinin durdurulacağı, İran Riyaliyle teamülün yapılmayacağının yanı sıra altın, demir, alüminyum ve hatta kömürün İran'dan ithalatının yasaklanacağı gibi konular yer almaktadır.
Petrol yaptırım kararındaysa ABD'nin hiçbir ülkeye ayrıcalık tanımayacağı gibi özellikle Türkiye, Çin ve hatta Hindistan de hedefleri arasındadır. Aksi takdirde bu ülkelere yeni yaptırımlar uygulanacaktır.
Ekonomik ve petrol yaptırımları uluslararası ortamda bir tartışma zemini yaratmışsa da BM'nin seyirci kalması düşündürücüdür.
İran'ın üst düzey yetkililerinin, "İran'ın petrol ihracatı engellenirse Hürmüz Boğazı'ndan dünyanın diğer noktalarına geçişine izin vermeyeceğiz" yönündeki açıklamaları ortalığı karıştırdı.
***
İran'ın coğrafi konumu açısından en önemli noktasını teşkil eden Hürmüz Boğazı, Basra Körfezine kıyısı olan ülkelerin açık denizlere ulaşabileceği ve petrol taşımacılığının tek yoludur. Her gün dünya petrol taşımacılığının 1/3 ü olan 18.5 milyon varil ham petrol ve türevleri bu boğazdan geçmektedir. İran'ın ham petrol ve doğalgaz sevkiyatına gelince İran dünya petrolünün %4'ünü üretmekte ve dünyaya günde 2.28 Milyon varil ham petrol ve 330 bin varil doğalgaz ihraç etmektedir.
Haritada görüldüğü gibi İran'ın Hürmüz Boğazı'nın 5 farklı noktasında İran Devrim Muhafızları için deniz üsleri bulunmaktadır. Bu üsler arasında İran'ın işgali altındaki ve BAE'nin talep ettiği Abu Musa Adası yer almaktadır. Yine haritada görüldüğü gibi Çin, Hindistan, Güney Kore, Türkiye ve İtalya İran'dan büyük miktarlarda petrol ithalatı yapan başlıca ülkelerdir.
İran petrolünün en büyük alıcısı olan Çin ile yıllık petrol ithalatının neredeyse %50'sini karşılayan Türkiye, ABD'nin petrol yaptırımı kararına uymayacaklarını açıkladılar.
Batı medyasında, ikinci sırada yer alan Hindistan'ın hem İran'ı hem de ABD'yi idare etmeye çalıştığı ve petrol alımına devam edeceği de ileri sürülmektedir.
Güney Kore ile Japonya'nın İran'dan petrol alımını devam ettirmek için yaptırım kararının dışında tutulmaları yönünde görüşmeler içinde oldukları söylenmektedir.
Günde 450 Bin varil petrol ithal eden Avrupa ülkelerine gelince yaptırım kararıyla çelişkili tutum içerisindeler.
İran'dan petrol alımında İngiltere, Fransa ve Almanya arasında yapılan anlaşmalar gereği dolar yerine takas sistemi gibi alternatif bir mekanizma kurulacağından bahsedilmektedir.
Bütün bu gelişmelerin yanı sıra Trump'ın İran Lideri Ruhani ile hiçbir ön koşul olmadan görüşme talebinde bulunması kafaları karıştırmıştır. İran ise ABD yönetimi ile daha önce imzalanan nükleer anlaşmasının canlandırıldığı takdirde görüşme yapabileceğini bildirmiştir.
Uluslararası siyasi ilişkilerde nabza göre şerbet veren ABD acaba kendi görüşlerini yeniden gözden geçirmeyi düşünüyor mu?