Hür dünyanın bir utancı daha!

Sözüm ona hür dünyanın, özellikle İslam ve Türk ülkelerine karşı, “utanç” dolu tutumları saymakla bitmiyor.
Keşmir, Filistin ve Kıbrıs anlaşmazlıkları gibi uluslararası girişimi bekleyen sorunlardan biri de, Yukarı Karabağ’daki Ermeni işgalini kapsıyor.
20 yıldan daha fazla, dünya kamuoyunu meşgul eden sorun, ne yazık ki alınan kararlara rağmen çözümlenemiyor.
Nitekim, Azerbaycan’da 3. Bakü Uluslararası İnsani Forumu’nda dile getirilen sorunun boyutlarının dehşet verici olduğu görülüyor.
Foruma katılan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Ermenistan ve Azerbaycan arasında devam eden Yukarı Karabağ sorununa da değinerek, bölgenin gerçek ekonomik potansiyeline erişilmesinin engellediğini ifade ediyor.
Yukarı Karabağ sorununun, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü temelinde, adil ve barışçıl bir şekilde acilen çözülmesi gerektiğini de vurgulayan Demirel, “Ermenistan’ın, Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesi için gerekli adımları atmasının yararlarını anlaması önemlidir” uyarısını yapıyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de, Azerbaycan topraklarının 20 yıldan fazla süredir işgal altında bulunduğunu, bunun da çok büyük bir insani felaket olduğunu vurguluyor.
Bir milyondan fazla mültecinin mutlak surette topraklarına dönmesi gerektiğini ifade eden Aliyev, işgal altındaki topraklarda Azerbaycan’a ait kültürel mirasların ve tarihi anıtların Ermeniler tarafından tahrip edildiğini belirtiyor.
Yukarı Karabağ konusunda uluslararası kurumlar tarafından çeşitli platformlarda alınan kararlara değinen Aliyev, “Bazı durumlarda uluslararası kurumların kararları birkaç saat içinde uygulanıyor, konu biz olunca 20 yıldan fazladır uzuyor. Kararlar sadece kağıt üzerinde kalıyor” diyerek, uluslararası kuruluşları eleştiriyor.
Ne var ki, gerek Demirel ve gerek Aliyev’in söylev ve uyarılarının sıkı bir şekilde takip edilip, gereken yerlere ve kurumlara ulaştırılması icap ediyor.
Sözüm ona hür dünya, özellikle İslam orijinli en ufak ihlalleri bile tespit edip, gereğini derhal yerine getiriyor.
Buna mukabil, İslam ve Türk ülkelerinin uğradıkları haksızlıklar, zulümler, işgaller ve soykırımlar belleklerden silinmek isteniyor.
Unutturulmak istenen gerçeklerin başında, Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesinde yaşadığı katliam geliyor.
Bu Ermeni katliamının, yalnızca Azerbaycan halkına değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu kabul ediliyor.
Yukarı Karabağ’da Ermenilerin Türklere yaşattıklarının Somali, Mali, Irak, Libya, Mısır ve Suriye’de yaşananlardan hiçbir farkının olmadığı da biliniyor.
Üstelik, Yukarı Karabağ’da yalnız soydaşlarımız öldürülmemiş, canlarını kurtaranlar da evlerinden barklarından olurlarken, topraklarının dışına zorla çıkarıldıkları da yaşanan gerçekler arasında yer alıyor.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT’in bütün kayıtlarına ve kararlarına rağmen, Ermeniler Yukarı Karabağ’da işgallerini inatla sürdürüyor.
Dünyanın umursamazlığı bir yana, bizim de bu alanda dişe dokunur pek bir girişim yapmadığımız biliniyor.
İki ülke arasındaki ilişkiler bir türlü istenildiği veya olması gerektiği gibi
gelişmiyor.
Türk-Azerbaycan dostluğunun, kardeşliğinin sıkı ekonomik işbirliği, hatta müşterek oluşumlara dönüşmesi, her iki ülkenin de talihini değiştirmeye yetiyor.
Söz gelimi, özellikle Azerbaycan, Ermenilerin Karabağ’ı “işgal” etmelerinden, Türkiye’ye de, tutumlarından rahatsız bulunuyor.
Her şeyden önce, Türkiye’nin daha atik, daha duyarlı olması gerekiyor.
Arkasından da, Türk-Azerbaycan dostluğunun, ekonomik işbirliğinin yanı sıra, bir çeşit “pakt”a da dönüşmesi icap ediyor.
Öte yandan, Yukarı Karabağ trajedisi ortada dururken; Ermenilerin, dünyaya yutturmak istedikleri senaryo, sözde Ermeni soykırım yalanının yüzüncü yıldönümünü kapsıyor.
Ermeni diasporası inat ve ısrarla dünyanın dört bir tarafında bu alanda akıl almaz yalanlarla süslü çalışmalar yapıyor.
Türkiye’nin ve Türk dünyasının başına çorap örmeye yeltenen azgın Ermeni diasporası, Yukarı Karabağ’da yaptıkları gibi 2015’te dünya kamuoyunu bir oldu bittiye getirmeye çalışıyor.

Yazarın Diğer Yazıları