Hükümetten beklenen
Aziz okuyucularım yarın Ramazan Bayramını idrâk ediyoruz. Hepinizin bayramını tebrik ederim. Bu bayram hayırlı bir hükümetin kurulmasıyla hedefine varacaktır. Müminler nefislerine karşı kazandıkları başarı ile bayram yapacak. Siyasilerden de aynı iradeyi bekliyoruz.
Dileğimiz kurulacak hükümetin kendi içerisinde huzur ve güvenle çalışmasıdır. “Huzur ve güven” hükümet çalışmalarına hâkim olunca bu üslup dalga dalga bütün memlekete yayılacaktır. Kurulacak hükümetin ortaklarının değerli dikkatlerine memleketin neler beklediğini sunmak istiyorum:
1-Bütün yargı kararları eksiksiz uygulanmalıdır. Türkiye mutlak hukukun hâkim olduğu bir devlet haline getirilmelidir.
2-Asla ayrımcılık yapılmamalıdır. Din, mezhep, ırk, bölge ayrımcılığına iltifat edilmemelidir.
3-Yolsuzlukların hepsinin üstüne gidilmeli, hiç kimse şaibe altında kalmamalı ve yaptığım yanıma kâr kaldı demek cüretini bulamamalıdır.
4-Dış politikada kaybedilmiş kaleleri kazanacak bir başka ifadeyle dostlukları yenileyecek siyasi stratejiler uygulanmalıdır.
5-Ekonomiyi bütünüyle değerlendiren bir çalışma yapılmalı, vatandaşa gerçekler söylenmelidir.
Sanayi tehlikeli virajda
İkinci adımda ekonomiyi bütünüyle ele alan bir program hazırlığı olmalıdır. Ne yazık ki 13 yılda tarım perişan edilmiştir. Köylü piyasanın insafına terk edilmiştir. Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Tiftik Birliği hayvan üreticilerinin güvenliğini sağlayan dost kurumlardı. Köylünün ihtiyaç duyduğu krediyi sağlar, onu tefecinin eline bırakmazdı. Süt fiyatları son 3 yıldır kendi kaderine terk edildi. Ne yazık ki şu anda en iyi cins süt inekleri kesime gönderiliyor. Köylü bir kilo yem fiyatı bir kilo sütün fiyatını aştı mı derhal hayvanını elinden çıkarır. Bu korkunç bir millî servet kaybıdır. Türkiye’de tarım sektöründe kooperatifçilik oldukça gelişmişti. Maalesef piyasa sevdalıları kooperatifçiliğe de ağır darbe vurdu. Köylünün üretim şevkini artıracak O’na yalnız olmadığını her işinde gösterecek bir çalışma düzenini hükümet düşünmeli ve gerçek kılmalıdır.
Sanayi sektörümüz de tehlikeli bir biçimde gerilemektedir. Sanayi üretimi düşüyor. Yeni sanayi yatırımlarında artış görülmüyor. 13 yılın ekonomi siyasetinin ürünü milli gelir içinde turizm sektörünün payı %70’e ulaşmış olmasıdır. Ancak bu sektörde de çok kötü sinyaller verilmeye başlamıştır. Hem AB’nin hem Rusya’nın Türkiye’ye gönderdiği turist sayısında büyük düşüşler yaşayacağımız anlaşılmaktadır. İşte bu tablo yeni hükümetin karşısında ekonominin hangi felaket çizgisine yaklaştığını gösteriyor. Her türlü israfa son veren, kaynaklarımızı en verimli şekilde değerlendiren ekonomi politikaları tek çaredir. Bu amaçla hükümet sosyal sınıf ve zümrelerin temsilcileriyle diri ve verimli bir diyaloga önem vermelidir. T. Odalar Birliği, T. Esnaf Konfederasyonu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, İşçi Sendikaları Federasyonları Başkanları ve yetkilileri ile en geç dört ayda bir hükümetin ilgili bakanları ve bürokratları bir araya gelmelidir. Bu toplantılarda; ülkenin ve ilgililerin sorunlarının tartışılmasıyla, olumlu çarelere ulaşılabilecektir. İşçi ve işveren çevreleri bürokrasinin anlayışsız dehlizlerinde zaman tüketmek yerine meslek kuruluşları aracılığı ile dertlerine çözüm bulma imkanına kavuşacaktır.
AKP’nin kurtuluş iksiri...
AKP’nin iktidar olduğu dönemde terörle ilgili bütün problemler “Açılım Süreci” denilen sihirli bir torbaya doldurulmuştur. Bugün terörle ilgili AKP politikalarının bütünüyle iflas ettiğini görüyoruz. Vatandaşlarımız öldürülüyor. Bölgenin refahı için çalışan şantiyeler basılıyor, yol makineleri yakılıyor. Askeri garnizonlara ateş açılıyor. Hiç şüphesiz karşılığını alıyor. Ancak ilk ateşle aziz Mehmetçiklerin şehit olduklarını da unutmamalıyız. Terörle mücadelenin şartı devletin gücünü tavizsiz bir biçimde teröriste göstermektir. Mutlak hukuka saygı düzeni içinde; görmek istemeyen körlere devletin kudreti gösterilmelidir. Ancak; “Açılım Süreci” denilerek askerin kışlaya, polisin karakollara hapsedildiği dönemlerde kaç terörist Türkiye’ye girdi? Ne kadar silah depo edildi? Bunları biliyor muyuz?
Ayrıca, IŞİD denilen belanın Irak’ta, Suriye’de hükümetlerin içine düştüğü zaaf sebebiyle ulaştığı çizgi iyi görülmelidir. İçimizde de IŞİD hayranlarının bulunabileceği ihtimalini ve bunların müstakbel ihanetlerini hesaba katmakta sayısız faydalar var. Seçimden bu yana yaşadığımız basiretsiz, ufuksuz, kendini aşamamış bazı zavallıların elinde Türk siyaseti AKP’ye sahip olduğu nimetleri korurcasına terk etmiştir. Hele Meclis Başkanlığının AKP’ye sunulması AKP cenahında kurtuluş iksiri olmuştur.
Hayattan şikayetimizin sebebi; çoğu zaman karşılaştığımız zorlukların büyüklüğü değil gücümüzün azlığıdır. İşte koalisyon; partileri asgari müştereklerde birleştirerek, gücün büyümesini sağlar.