Hükûmet ekonomide zamana oynuyor
Futbolda galibiyeti yeterli gören ya da beraberliğe razı olan birtakım oyuncuları zaman geçsin diye, topu kendi aralarında paslaşırlar. Buna topu çevirmek denir. Bugünkü siyasi iktidar da ekonomide topu çeviriyor.
Hükûmet dışar7dan para bulmak için ve sıcak para gelsin diye, Merkez Bankası Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı’nı getirdi. Ortodoks politikalar dedi. Mali disiplin dedi. Ama şimdi anlaşılıyor ki, bunlar yalnızca topu çevirmek, zaman kazanmak için yapılmış. Çünkü devreye giren kamuda tasarruf genelgesi ile Meclise sunulan vergi yasa tasarısı tereddütsüz topu çevirmekle aynı çizgidedir.
1.Tasarruf genelgesi:
Kamu kaynaklarını hükûmetler kullanır. Tasarrufu da hükûmetler yapar. Ama hükûmetleri zorlamak için yasa çıkarmak gerekir.
Cumhurbaşkanlığı 7 Mayıs 2024 tarihinde “Tasarruf Tedbirleri” genelgesi yayınladı. Bu genelgeye göre;
3 yıl süreyle yeni taşıt alınmayacak. Ama sorun yeni taşıt almak değil kamuda kullanılan lüks ve çakarlı yabancı araç kullanımıdır. Sorun yüzlerce kamu aracının, helikopterlerin, koruma araçlarının, ambulansların katıldığı konvoylardır. Dahası “itibardan tasarruf olmaz” anlayışının değişmesidir. Genelge var ve fakat Türkiye ABD’de NATO toplantısına beş uçakla gitti. Makam araçları da uçakla ABD’ye taşındı.
Genelgede “zorunlu hâller dışında temsil ve ağırlama harcaması yapılmayacak” deniliyor. Ama her toplantı için zaruri denildi ve medyada her gün Diyanet İşleri’nin toplantıları yer alıyor.
Genelgede bilgi notu için kâğıt kullanmayın, elektronik ortamda yapın deniliyor. Ama elektronik ortam maliyetleri daha pahalıdır.
Yeni personel alınmayacak deniliyor, ancak kamuda yüzde 70 personel fazlası ile nasıl tasarruf yapılacak?
Kamu imkânlarını dağıtmak ve popülizm üstüne iktidarı olan bir siyasi parti, kamuda tasarruf yaparsa kendi ayağına kurşun sıkmış olur.
2.Vergi düzenlemeleri:
Meclise sunulan torba kanun teklifi içinde vergi düzenlemeleri yer alıyor. Tasarıda kurumlar vergisi ile vergi cezalarının artırılması öne çıkıyor.
Vergi tasarısında Cumhurbaşkanlığına aşırı yetki veriliyor. Cumhurbaşkanlığına kanun koyucu kadar yetki verilmesi, Anayasaya aykırıdır.
Kamu özel işbirliği yoluyla yatırım yapan işletmelerde kurumlar vergisi yüzde 30’a çıkarılıyor. Vergilemede aynı sektörde şirketler arasında ayırım yapmak haksız rekabete neden olur ve Anayasaya aykırıdır. Ama hükûmetin yandaş müteahhitlerde vergiyi yüzde 30’a çıkarmak istemesi aynı zamanda, bu firmalara yüksek kâr imkânları tanımış olmanın bir itirafıdır.
Türkiye’de yap işlet devret modeli ile kamu özel iş birliği modeli karıştırılıyor. Yap işlet devret modelinde, Müteahhit devlet desteği olmadan ve talep garantisi olmadan, bir yatırım yapar. Kâr ve zarar kendine aittir. Süre sonunda bu yatırım devlete kalır. Göcek tüneli bir örnektir. Kamu özel iş birliği ile yapılan, köprü, tünel, kara yolu, geçit hava alanları ve hastanelerde ise, devlet müteahhide talep garantisi verildiği için zararı millete, kârı şirkete aittir. Bu şekliyle talep garantisi dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulamadır. Dünyada bu tür yatırımlar müteahhide talep ve kâr garantisi vermek yerine doğrudan devlet tarafından yapılır.
Yat limanlarında yat bağlamaya KVD getiriliyor. Yabancı yatlar hem bağlama, hem de personel ve yat sahiplerinin harcamaları yoluyla Türkiye’ye döviz getiriyor. Akdeniz’de kıyısı bulunan ülkeler bu yatları çekmek için rekabet içindedir. Vergiden sonra, bağlama fiyatları artacağı için, çoğu yerli ve yabancı yat Yunanistan’a gider.
Aslında, vergi adaleti için, önce gelir vergisinde ücret ve maaşlar üstündeki vergi yükünü düşürmek gerekir. Kaldı ki kriz dönemlerinde kurumlar vergisiyle oynamak risklidir.
Zira, Türkiye şimdi iki kriz yaşıyor. Yüksek enflasyon ve yoksulluk. Böyle giderse ekonomide daralma ve işsizlik artışı da yaşarız.
Hâlihazırda, reel sektörde zararlar ve iflaslar arttı. 2022’de 500 büyük firma içinde zarar eden firma sayısı 58 adet iken 2023’te 96’ya yükseldi. Bu sene turizm sektöründe de sorunlar arttı.
Sanayi üretiminde reel artış ortalama büyüme oranı altında kaldı. Kapasite kullanım oranı düştü. MB anketlerine göre firmalar satışların düşeceğini bekliyor. Doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor.
Ekonomik istikrar sorunu bir bütündür. Önce demokratik ve hukuki altyapıyı düzeltmek, güven ortamı oluşturmak gerekir. Sonra herkesin kabul edeceği bir istikrar programı yapmak gerekir. Aksi halde geçici spekülatif sermaye-sıcak para girişi üstüne yatarsak, krizin üçüncü ayağı ekonomide daralmayı tetiklemiş oluruz.