Hükümet büyümenin üstüne yatmasın
2022 ilk çeyrekte GSYH, yüzde 7,3 oranında büyüdü. Anlaşılan odur ki bu büyüme, hükümeti iyice gevşetti. Siyasi iktidar her şeyin yolunda olduğunu açıklıyor.
Hükümetin büyümenin üstüne yatarak, ekonomik istikrar programı yapmıyor olması yanlıştır. Hükümetin; büyüme yanında ücretlerin GSYH içindeki payının azaldığını ve cari açıkla büyümenin riskleri artırdığını görmesi gerekiyor. Kaldı ki büyüme Türkiye''nin risk pirimi olan CDS oranlarını da düşürmedi.
Büyüme her şeyi çözmez, bir örnek vereyim; Mevcut kullanılan bir binayı yıkarsanız, bina kadar servetiniz azalır. Ama binanın yıkılması sırasında işçi ve makine çalışır. Faktör geliri oluşur ve katma değer oluşur ve büyüme artar.
Hükümet bu tabloyu görmez ise ekonomik istikrar daha çok bozulacaktır.
Bu risklerin başında; cari açık ve döviz ihtiyacı geliyor. Türkiye 2022 ilk çeyreğinde cari açık/GSYH oranı yüzde 10,1 oldu. Bu oran AKP iktidarında oluşan en yüksek cari açık oranıdır.
Doğrudan yabancı yatırım sermayesi girmediği için cari açık dış borçla finanse ediliyor. Türkiye''nin CDS oranı 714 puandır. Rusya''dan sonra beş yıllık tahvilleri uluslararası piyasalarda işlem gören ülkeler içinde ikinci sırada en riskli ülkedir. Bu demektir ki Türkiye, dış borçlarını hem çok pahalı, hem de zor çevirecektir. Bir yandan da ithalat nedeni ile sürekli döviz açığımız ve döviz talebimiz artıyor. Dahası Merkez Bankası''nın rezervleri de eksidedir ve destek vermiyor.
Bu şartlarda, 2022 sonbaharında dış borçlarda temerrüt riski yüksek görünüyor.
Hükümetin akıllı davranıp, istikrar programı açıklaması gerekiyor. Alınacak önlemler içinde, Türkiye''nin dış ticaret politikasının yeniden düzenlenmesi birinci derecede önemlidir. Bu kapsamda;
Birincisi; halen üretimde yüzde 40 dolayında yer tutan ithal girdi payını yüzde 15 ve altına düşürmek olmalıdır. Bunun için geçici bir süre ithal ikamesi politikası uygulamak ve bu alandaki yatırımlara yüksek teşvik vermek gerekir. Buna rağmen güven sorunu bu yatırımları engelleyebilir.
En kolayı, Çin ve Rusya ile olan dış ticaret açığını düşürmektir. 2021''de dış ticaret açığının yüzde 60''ını tek başın Çin''e karşı verdik.
Rusya''dan doğal gazı pahalı alıyoruz. Alternatif araştırmak gerekir. Ama Çin''e karşı hiç yoktan dış ticaret açığı veriyoruz.
2022 yılının ilk dört ayında dış ticaret açığımız 32,5 milyar dolar oldu. Bunun yüzde 88,3''ü olan 28,7 milyar dolar açığı Rusya ve Çin''e karşı verdik. Ama AB ile ve ABD ile olan dış ticaretinden 6,8 milyar dolar fazla verdik.
AKP''nin 20 yılında 2022 Nisan ayı dahil, toplam dış ticaret açığımız Türkiye''nin bir yıllık GSYH toplamı kadar; 864 milyar dolar oldu. Bu açığın yüzde 60''ını Çin''e karşı verdik. Üstelik Çin''den teknoloji ithal etmiyoruz.
Günümüzde sömürü; işgallerle değil, ekonomik ilişkilerle oluyor. İdeolojik takıntısı olanlar halen Avrupa ve Amerika için emperyalist diyorlar.
Türkiye, Rusya ve Çin''e mecbur değil. Buna rağmen neden önlem alınmıyor? Akla gelenler;
* Rusya ve Çin, her ikisinde de demokrasi yok. Rusya''da oligarklar, Çin''de devlet memurları yurt dışı işlemlerinde pazarlık yapıyor ve faturaları şişiriyor. Her iki ülke de yolsuzlukta pazarlığa açık ülkedir.
* Çin ithalat lobisinin gücü, Türkiye''nin önlem almasına engel oluyor.