Hükümet böyle istedi: Korucular teröristlere nezaret ediyor!..
Bir taraftan yandaş medyada okuduğunuz “PKK geri çekilmeye başladı” haberleri, diğer taraftan kanuni kılıf tartışmaları..
Terör örgütü PKK’nın ele başlarının üst üste yaptığı “Meclis’ten yasal güvence olmazsa olmaz” ve “demokratikleşme” talepleri..
Kafanız karmakarışık değil mi?
Neler olup bittiğini anlamakta çok zorlanıyorsunuz.. “Şeffaflık” dümeni ve kayıkçı kavgaları ile oldukça profesyonel bir karartma uygulanıyor.
Gerçekleri elimizden geldiği kadarıyla sizlere ulaştırmaya çalışıyoruz. Bölge Valilerinin yaklaşık 2,5 aydır birliklerin operasyon emirlerini onaylamadıkları gibi.
Terör örgütü sözde geri çekilmeyi gerçekleştirirken güvenlik güçleri ne yapacak?.. Pencereden mi bakacak?.. MİT mi bu işi gözetleyecek?.. Bu işlere nasıl hukuki kılıf bulunacak?
Saman altından nasıl su yürütüldüğünü ve gerçek olup bitenleri görebilmek adına önemli bir haberi sizlere ulaştıracağım.
Bölgede neler döndüğünü; Bingöl Şehit Aileleri ve İnsan Hakları Derneği’nin 2’nci Başkanı, aynı zamanda Bingöl Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olan Ziya Yener anlattı. Ziya Yener, 1993’te köyünden kardeşleri ile birlikte minibüsüyle dönerken Genç ilçesi yakınlarında PKK’nın pususuna düşmüş ve 10 kurşun yiyerek 1 yıl boyunca hastanelerde tedavi görüp hayatta kalmayı başarmış bir gazi. Koruculuktan emekli olan Yener, ayaklarındaki platinlerle yaşıyor ve hâlâ mücadeleye devam ediyor. Ziya Yener çok dertliydi ve söze şu cümlelerle başladı;
“Malumunuz Orta Doğu’da neler oluyor, Türkiye’de hepimiz biliyoruz. Bunu kimse inkâr edemez. Ortada bir durum var. Samanın altından suyu yürütüyorlar hiç kimsenin ruhu duymadan. Açılım sürecini başlattılar, barış ve kardeşlikten bahsediyorlar. Kim barış istemiyor ki? Kanın durmasını herkes ister. Doğu ve Güneydoğu’da biz yaşıyoruz. Yıllardır bizi oyuna getirdiler. Sayın Başbakanımız geçenlerde dedi ki; ‘Kaymakam ve valilere talimat vermişiz, terör örgütünün buraları terk edip yurt dışına çıkmaları için’ arkasından İçişleri Bakanı Muammer Güler çıkıp dedi ki; ‘Biz kimseye böyle bir talimat vermeyiz.’ Riski alamadı, çünkü ona bağlı ya kurum. Arkasından Genelkurmay Başkanımız dedi ki; ‘Biz yukarıdan talimat almadan kesin ve kesin böyle bir riski alamayız.’ Şu anda da o riski kimse almadığına göre en zayıf nokta nedir? Yıllardır kahramanca bu dağlarda PKK terör örgütü ile mücadele veren korucu kardeşlerimiz. Bütün yol güvenliklerini onlara sağlayıp terör örgütünü buradan Kuzey Irak’a çıkarıyorlar. Bundan 2-3 gün önce; benim bildiğim kadarıyla 60 kişilik grup, buradan minibüslerle, araçlarla Bingöl’den Kuzey Irak’a geçirildiler.”
Kulaklarıma inanamadım bir daha, bir daha sordum;
-Korucuların nezaretinde mi oldu?
“Tabii. Şu anda bütün her tarafa korucuları çağırmışlar. Bütün yol güvenliklerinde zaten kulübeler her şey mevcut. Bütün güvenlik şu anda koruculara sağlattırılıyor. Korucular da gariban, eli kolu bağlı. En ufak bir harekette, bir uzmanın iki dudağı arasında hemen işleri bitiriliyor. Adamlar 30 seneye yakındır görev yapıyorlar, sosyal güvenceleri yok, güvendiği bir dal yok. Sadece geçici köy korucuları olarak şu anda korucu kardeşlerimiz aldıkları 800 TL. paradır. Geçimlerini sağlayamıyorlar. Bütün köylerini terk etmişler, hayvancılık zaten bitmiş. Bu insanlarımız vatanını milletini korumak amacıyla sarıldılar bu davaya, bu silahı aldılar ve namusunu, bayrağını, vatanını korumak amacıyla. Ama maalesef devlet bunları sahipsiz bıraktı. Diyelim ki 20 sene görev yapmış, bir tutanakla işini bitiriyorlar, tazminattan da mahrum ediliyorlar.”
-Nasıl bir tutanakla işleri bitiriliyor?
“Diyelim ki bahane buldular, birine gıcık gittiler. Vay işte sen göreve gidemedin, görevde ihmalsizlik yaptın, hiç adamın haberi olmadan bir tutanak tutuyorlar gönderiyorlar Valiliklere. Ondan sonra iş bitiyor. Bu kadar basit.”
-Nereden geliyor bu talimat onlara?
“Yukarıdan, ya MGK’dan ya da Hükümetten geliyor.”
-Minibüslere doldurdular, korucular bunlara nezaret etti, PKK’lılar gitti, öyle mi?
“Bunu birçok insanımız bilmiyor. Bunu çok sakin bir şekilde gizlilik içerisinde götürüyorlar.”
-Başka neler yaptırıyorlar koruculara?
“Korucuların da içi kan ağlıyor. Bir şey diyemiyorlar ki garibanlar. Bir şey söyleseler bu süreçle ilgili maalesef malumunuzdur gereği yapılıyor.”
-Korkuyorlar ve mecbur bırakılıyorlar!..
“Tabii ki. Şu anda Hükümet tarafından da ortada dolaşıyorlar AKP’liler, ‘Yok yeni çıkan torba yasasında koruculara özlük hakları veriliyor, köy kanununu Meclise getirecekler’ diye. Köy korucuları köy kanununa bağlı. Köy kanununa baktığın zaman korucu aslında köy muhtarının izni olmadan köy sınırının dışına bile çıkamaz kanunen. Bu görevi ben de yaptım. Köyde kimse görev yapamıyor, direkt çıkarıyorlar dış göreve. Genç’ten koruculuğa alıp Suveren bölgesine veya Sağgöze bölgesine nöbetlere, operasyonlara götürülüyor. Hiçbir gün boş durdukları yok. Bu konuda koruculara gerçekten büyük bir zul, hakaret yapılıyor.”
-Peki, bu sürece tepki gösteren korucular yok mu?
“Çok var ama maalesef korkudan kimse sesini çıkaramıyor.”
-Koruculardan bir tepki süreçle ilgili bir şey?
“Asla. Zaten çıt diyemiyorlar. Mümkün müdür?”
Bölgedeki “hassas” durumu çok iyi bildiğim için Ziya Yener’e “söyledikleriniz kaynak göstererek yazabilir miyim” diye sordum;
“Bizim kimseye eyvallahımız yok. Biz hiç pişmanlık duymadık, gerekirse geri kalan ömrümüzü de veririz seve seve. Fakat bu son açılımlar bizi son derece üzmüştür. Gece bile yatamıyoruz. Nereden nereye geldik, ne oldu bize” dedi.
Bunları duyunca benim daha yazacak bir şeyim kalmadı.
Takdir sizin!..