Hukuk Devleti tehdit altındadır
Siyasi iktidar, yargı, asker, üniversite ve dini vb kurumları parti kurumlarına dönüştürme faaliyetine fütursuzca devam etmektedir. Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı resmen ayak altına alınmıştır. Bağımsız ve tarafsız olması gereken kurumların başındaki insanların neredeyse tamamı dinleme ve izleme baskısı altındadır. İktidar, kendisini kayıtsız şartsız onaylamayanları potansiyel suçlu olarak görmektedir. Adalet Bakanlığının “Tele Kulak Bakanlığı”na dönüştüğü ciddi ciddi iddia edilmektedir. Hükümlü terörist başının görüş ve önerilerine dahi itibar edenler devlet kurumlarının başındaki insanların söylediklerine itibar etmez haldedir.
Türkiye’de iktidar yandaşı bir gazete “Yargı Yola Geldi” başlığını atabilmiştir. Yüksek yargının “yargıyı yargıya bırakın!” söylemleri üzerine yandaş kalemler “Yargıyı Yargıya Bırakalım da” başlıklı yazılar yazarak, neden yargının yargıya bırakılmaması gerektiğini kanıtlayan yazılar yazıyorlar. İsnat ve itham altına alınan insanları mahkemelerden önce medya yargılıyor. Yandaş medya hukukla ve anayasal kurumları temsil eden kişilerle resmen dalga geçmektedir. Yargı mensuplarını izlemek, gözlemek, resimlemek ve kaydetmek faaliyetleri alabildiğine sürmektedir.
İktidara dokunan gidiyor!
Birkaç somut olgu, durumun vahametini göstermesi bakımından yeterlidir. Geçenlerde nam-ı diğer Ümraniye davasının hâkimlerinden birisi “kurumsal olarak da ciddi baskı altındayım” diyerek davadan çekiliyor. Başbakan Erdoğan’ı şehitlere “kelle”, terörist başına ise ‘Sayın’ dediği için 3 kuruşluk tazminata mahkûm eden hâkim hakkında “görevi ihmal”den dava açılmıştır. Davayı açan avukat ise tutuklanmıştır.
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında verdiği kararlarla gündeme gelen Hâkim izinde iken, görevli olduğu Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesine Adalet Bakanlığı’ndan gelen üç müfettiş tarafından baskın düzenlenmiştir. Hâkim daha önce yasa dışı yollarla dinlendiği kaygısıyla odasına Jammer cihazı koydurduğu basına yansımıştı. Söz konusu Hâkim, “Hakkımda delil oluşturmak için tehdit ve baskıyla ifade alınıyor... Buraya tarafsız müfettişler gönderilsin” diyor.
HSYK ile Adalet Bakanlığı arasında bir aya yakın süren ve ardından karşılıklı suçlamalarla devam eden kriz de herkesin malumudur. Türkiye’deki iktidar ateş gibi dokunanı yakıyor.
Yargıçlar kendilerini savunmaya zorlanıyor
Olan biten her şey iktidarın hukuk devleti diye bir kavramı tanımadığını göstermektedir. İktidar, resmen devletin gücünü hukuka karşı kullanmaktadır. Kendi aleyhine verilen her karara ve onu veren hâkimlere karşı iktidar mensupları önce yandaş medyaları vasıtasıyla itibarsızlaştırma operasyonu düzenlemekte ardından da gerekeni yapmaktadır. Bu yüzden ülkede yargı dahil her kurum alabildiğine seviyesiz saldırılara muhatap olmaktadır. Bugün ülkede siyasi iktidara karşı bağımsız ve tarafsız olması gereken kurumlar görevlerini yapmaktan daha çok kendilerini savunmak zorunda kalmaktadır.
Elbette yanlış kararlar ya da yanlı davranan yargı mensupları da olabilir ve esasen olmaması da düşünülemez. Ancak bunu düzeltecek olan da yine yargıdır. Kurumlar, baskı altına alarak sözde meşruiyet tesis edici sonuçlar üretmek, demokratik iktidarlara özgü bir yol değildir. Unutmamak gerekir ki yargının kendisini güvencede hissetmediği bir yerde gerçek anlamda ne demokrasiden ne de hukuk devletinden bahsedilebilir. Hukuka ve hukuk kurumlarına güven duymak, devlete güven duymak anlamına gelir. Hukuk devleti yıkılırsa bunun altında herkesten önce kalacak olan iktidardır.