Hücum kıtası için ideal kadro
Bülent Yıldırım, Can Dündar’ın dün yayınladığımız “Türkiye’yi iyi ki stratejistler yönetmiyor” yazısıyla ilgili Yalçın Küçük’ten bir hatırlatma yapmış: “Bizim memlekette adamın cahiline stratejist diyorlar!”
NATO/ABD’nin tek Füze Kalkanı Erken Uyarı Sistemi’nin kurulduğu Malatya’dan havalanan ve Suriye’deki Rus üssü yakınlarında düşen Türk uçağının izlediği rotayı gösteren haritalar önünde; MGK’yı brife eden Genelkurmay Başkanı havasında, elindeki sopayla nokta nokta jeostratejik bilgiler veren Ferhat Boratav’ı peşin peşin başkomutan ilan ediyorum!
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni feshedip yerine “Nizam-ı Cedit” kurmaya pek hevesli olan biri vardı; eminim mümtaz bir er olarak da hayli başarılı olabilirdi ama “yeniden dizayn” konusuna bu kadar kafayı takmış olan bir değeri harcamak olurdu, kıyamadım; Mümtaz’er Türköne’yi hiç tereddütsüz Genelkurmay Başkanı tayin ediyorum. Artık abilerden mi, ablalardan mı bilmem istediği gibi kursun cepheye süreceği orduyu!
Öyle şimdi soğukkanlılık, sağduyu, itidal çağrılarıyla vazifeden kaçmak yok; madem her dem kalkan oldu Erdoğan’a o zaman Mustafa Karaalioğlu da görevine zırhlı birliklerin başında devam edecek bundan sonra...
En kilit görevlerden biri... Sıradan birine teslim etmek olmaz; Hava Kuvvetleri’ni de çift kimlik filan derken hakikaten uçuşa geçme eğilimi gösteren Fehmi Koru’ya teslim ettim gitti!
Ha bu arada rütbeleri söküldüğü için Deniz Kuvvetleri’nin başına getiremem ama SAT komandosu olarak Kürşat Tüzmen’i de aldım kadroya...
Gürbüz gürbüz olmasına ya Emre Aköz top görse karpuz mu diye kırıp yemeye filan kalkar, aşçı yapsam ordu aç kalır, telsizi teslim etsem...Ya sızarsa... İyisi mi vatanın milletin selameti açısından çürüğe ayıralım kendisini, şimdi gitsin form tuttuktan sonra gelsin.
Cengiz Çandar; herhalde söylememe bile gerek yoktur “gerilla tipi” çatışmaya girilebilecek bölgelerden sorumlu...
Hasan Cemal provokasyonları organize edecek!
Huy çeker radar gibi tespit eder belki, Rasim Ozan Kütahyalı mayın harbinde değerlendirilmeli.
Mustafa Akyol’u “topçu” yapalım atsın-tutsun; ailenin iki erkeğini almak olmaz, bu durumda Taha Akyol kadro dışı!
Nazlı Ilıcak’ı “sözcü” ilan ettim; daha deneyimlisi Şam’da kayısı!
Bir de işin Psikolojik Harp boyutu var değil mi!
Düne kadar “askeri vesayet”in ne beter birşey olduğunu hızla sivilleşmek gerektiğini yazarken şimdi bir anda dümen kırıp “Büyük devletler, kendilerine yapılan bir saldırıya cevap vermezlerse “karizmayı” çizdirirler, askeri güçleri “caydırıcı” olmaktan çıkar. (...)Şimdi Suriye’nin bilinçli saldırısına “caydırıcılık” taşıyan bir cevap vermezse, hem bölgesel liderlik iddiası, hem de Tayyip Erdoğan’ın Arap sokağındaki karizması yara alır” yazabilen Aslı Aydıntaşbaş’ın bu işin altından başarıyla kalkabileceğini düşünüyorum....
Efendim Ahmet Altan mı!
Ebu Garip’ten feryat eden Irak’lı Nur gibi kadınlar yaratmak değil ki amacımız biz sadece “demokrasi” getireceğiz; onun ne işi var Suriye’de!
İşin latifesi bir yana da; velev ki Türkiye kendisini hakikaten Suriye ateşine atacak olursa; Sayın Erdoğan’dan istirham ediyorum “Mehmetçik”e değil hem kendisini, hem ülkeyi bu noktaya sürükleyenlere ödetsin vebalini!
Eyvah sızma var !
Bir... İki... Üç...
Gözlerimi ovuşturdum, aynı...
Yüzüme su çarptım; merhem olmuyor...
İşi kendimi çimdiklemeye kadar vardırdım anlayın artık.
Ama hayal, halüsinasyon, uykusuzluk kaynaklı geçici algı bozukluğu değil; doğru okuyorum. Basbayağı NATO’nun (yani ABD’nin) -hem de “hep yaptığı gibi” imasıyla- Türkiye’yi satışa getireceği uyarısını yapıyor H. Ali Aslan!
“NATO’nun iş ciddiye bindiğinde Türkiye’yi savunma karnesi pek parlak sayılmaz” dedikten sonra, Türkiye’ye kimle yakınlaşması, anlaşması, uzlaşması gerektiğini öğütlerken verdiği adres daha da şaşırtıcı:
Rusya!
Yıllardır ABD’nın çıkarlarına aykırı bir tek satır dahi okuyamadığımız gazete böyle bir açılım yapabilir mi gerçekten;
Yoksa “Avrasyacı Ergenekon(!)”un mu başının altından çıkıyor yine bu işler! Eyvah, “sızma” mı var yoksa!
***
Bir yandan, yazı acaba gececi kadroya yerleştirilen bir “ajan-provokatör”ün son baskı öncesi yaptığı korsan eylem neticesinde mi girdi; genel yayın yönetmeninin kalbine inmedi mi diye düşünürken bir yandan da yayın yönetmeninin “gazetenin resmi görüşü” niteliğindeki yazısını okumaya koyulmuştum ki...
Aman Allah’ım!
Genel yayın yönetmeni de ABD’nin yaklaşan seçimler dolayısıyla bir irade koyamayacak olmasıyla ilgili serzenişte bulunmuyor mu!
“Türkiye’yi yalnızlaştırdılar” diyor alenen; Türkçe tercümesi:
Kullanıp, ateşe attılar!
Bu sızma mızma değil; tez sorsun soruştursun özel yetkililer; Zaman’ı Ergenekon ele geçirmiş olabilir mi!
Suriye’ye karşı kan ticareti yapanlar dünya tüccarlık
tarihine geçecekler!
Düşürülen uçak, Antakya’da Suriye’ye karşı açılan savaş cephesine bir yanıttır, diyerek yazıya girelim.
Türkiye ile Suriye aslında ilan edilmemiş bir savaş içindedir.
Savaşı da tek taraflı olarak RTE ve iktidarı açmıştır ve sürdürmektedir.
Bir yılı aşkın zamandır.
Düşünün ki bir iktidar, Suriye’de Esad iktidarını ve Esad’ı yıkılacak diye ilan etti. Neredeyse ağızlarını her açtıklarında, Erdoğan ve Davutoğlu, Esad’a karşı isyan çağrısı yapıyor.
İktidar, Suriye’ye karşı “Antakya Cephesi” açtı.
Bir sınır bölgesi, bir ülkeye karşı “isyancı”ların, parasını Suudi gibi ülkelerin ödediği paralı askerlerin girip çıktıkları, her türlü silah ve eğitimle desteklendikleri, korunup kollandıkları bir konuma “yükseltilmişse”, orası savaş cephesi değil de nedir?
Türkiye, ABD, Fransa ve AB tarafından kontrol edilen bu “cephe”, Suriye’yi yıkma cephesidir!
Böylesi bir düşmanlık cephesinin açıkça kurulması, aslında iki ülke arasında tam anlamıyla savaş halidir!..
***
Şimdilik 10 milyar dolar. Bir süre sonra 10 milyar dolar daha...
Batı emperyalistlerinin Türkiye üzerinden Suriye’ye karşı sürdürdükleri her türlü karıştırıcılığın bir “ücret tarifesi” mi oluşturuldu?
Suriye’de akıtılacak kanın ticaretini mi yapıyoruz?
Türkiye’nin doğrudan savaşa katılmasının belirlenmiş bir ücreti var mıdır, varsa nedir?
***
Daha önceki yazılarımdan birinde, RTE’den bir ulusal savaş kahramanı yaratma projesini gündeme getirmiştim. Eğer bunu yüzde yüz başarabileceklerine inanırlarsa, buna soyunabilirler!
2023 projesi ve yeni Türkiye fikri bunu kapsar!
Hem savaş kahramanlığı hem de yüksek bir bedelle ekonomik tahsilat...
Doğrusu, dünya tüccarlık tarihine geçecek bir zaman dilimi yaşıyor olabiliriz.
Orhan Bursalı / Cumhuriyet
“Savaşan şahinler”
nöbet değiştirdi
“Savaşan Şahin Medyası” yine görevde.
Bu kez nöbet değişikliğiyle.
O zaman hedef Irak’tı.
Yine bir diktatör, yine halkını katleden bir rejim, yine Türkiye’yi tehdit eden şusu busu.
O zaman, nöbetçi şahin “merkez medya” idi.
ABD’nin istediği savaş ve işgale, Irak’ta rejim değişikliğine yataklık, yalakalık ve yanaşmalık yapmazsak başımıza gelecekleri sıralayıp duruyor; savaş ve işgal karşıtı gazetecileri (ve herkesi) “Türkiye’ye ihanet” le suçluyorlardı.
Şimdi nöbetçi kadro değişti.
Daha önce komşularla savaşa, işgale, ABD, NATO, Batı ve İsrail ekseninde müdahaleye “ilkesel” olarak karşı çıktığı sanılanlar; bugün “bu başka” diyebiliyor.
Umur Talu / Habertürk
Bu aşamada risk
intiharla eşdeğer
Türkiye enerjide Suriye’nin stratejik müttefikleri Rusya ve İran’a bağımlıdır. Enerji alanındaki misillemelere sonuna kadar açık bir ülkeyiz.
Türkiye’nin çözüm yoluna sokulmamış Kürt sorunu açıktaki kanayan yarasıdır. Tedavi edilmedikçe, her isteyen parmağını sokup bu yarayı büyütebilir.
Bir askeri tırmanışın mali piyasalarımız ve ekonomimizi ne hale getireceğini düşünmek bile istemiyorum.
Bu listeyi uzatabilirim...
Düşürülen uçak ve hayatlarından umut kesilmekte olan iki pilotun üzerine bir bardak soğuk su içmeliyiz diyen yok elbette...
Mamafih Türkiye’yi bu çatışma noktalarına, ideolojik hezeyanlarla malul dış politika neticesinde alınan ölçüsüz riskler getirdi.
Suriye’deki rejimle bu denli hasmane bir çizgide cepheleşmek gereksizdi. Bunun da ötesindeki riskler intiharla eşdeğerdir.
Kadri Gürsel / Milliyet
Yeni Şafak yazarından “Neo-Osmanlı” çıkışı
“Bizi bitirmeyi amaçlayan bir Amerikan projesi!”
Amerikalıların neo-Osmanlıcılık projesiyle yapmak istedikleri iki temel şey var: Birincisi, Amerikalılar, Osmanlı medeniyet fikrini diriltmeyi değil, rehin almayı, büsbütün bitirmeyi hedefliyorlar. Yani, Amerikalıların neo-Osmanlıcılık projesi, Osmanlı medeniyet fikrini bizim elimizden almayı ve işlerini görünceye kadar -bizi de kullanarak- yok etmeyi amaçlayan tehlikeli bir projedir.
İkincisi de, Osmanlı medeniyet fikrini bizim sahiplenmemizin önüne geçmek ve bunun için de bölgenin ve hatta kürenin sorunlarını çözebilecek tek medeniyet tecrübesinin şifrelerini kullanarak küre üzerindeki hâkimiyetlerini garantiye almak.
Yusuf Kaplan / Yeni Şafak
Pis sinsi tuzak!
ABD yağı olmadan çark çalışmıyor.
Yağdanlığı taşıma görevi bu kez Türkiye’ye verilmişti.
Bu yüzden “Suriye’nin Dostları Toplantısı” 15 ay önce İstanbul’da yapılıyordu.
(...)
Libya’da “Kadaffi’yi indiren ve yerine ABD kuklası yönetim koyan modelin” aynısı;
Türkiye ordusu araç yapılarak “Suriye’nin Esed yönetimine çullanıp işini bitirmek” için uygulanacaktı.
(...)
Dost, dostun acısını alır.
Yarasını sarar.
Sancısını dindirir.
İç çatışmasını önler.
Suriye’de “kardeşin kardeşi vurması” için dışardan “isyancıları besleyen, koruyan, kollayan, destekleyen” varsa onların yağdanlıkçısı olamaz.
(...)
Dosta bak, otur ağla!
İç savaşı körüklüyor.
(...)
Ülkemiz de ABD yağdanlıkçısı yapıldı.
Suriye de Türk uçağını düşürdü.
Pis sinsi tuzağın çarkları çalışıyor.
ABD ittirmesiyle Türkiye adım adım komşusuyla savaşa itiliyor.
Libya’da Kaddafi’yi bitirme modeli Suriye’de Başer Esad’i yok etmek için işletilecek.
NATO havadan Suriye’yi bombalamaya başlayacak. Karadan da Türk ordusu Suriye’ye girecek.
Rusya, Çin ve İran da belki bunu seyretmeyecek.
Belki de bölgesel bir bela bizim ülkemizin başında patlayacak.
Niçin?
Suriye’nin yönetiminden “Beşar Esad oligarşisi yönetiminin gitmesi” ve yerine “ABD kuklası yeni oligarşik yönetim” gelmesi için...
Pis sinsi tuzak!
Necati Doğru / Sözcü