Hristo-fiyasko'nun tahrikleri gölgesinde müzakereler...
Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristo-fiyasko, Kıbrıs sorununa kalıcı çözüm bulunması hedefiyle başlayan kapsamlı müzakereler çerçevesinde 18 Eylül tarihinde “Yönetim ve Yetki Paylaşımı” konusunu görüşmek üzere ikinci kez bir araya geldiler. Liderler görüşmesi basına kapalı gerçekleşirken ara bölgedeki görüşmelerin yapıldığı BM’nin çalışma bürosuna gazetecilerin geçmesi de yasaklandı. İnanılması güç bir karartma uygulanırken liderler görüşmesi, iğneleyici, hatta hakarete varan açıklamaların gölgesinde yapıldı. Hristo-fiyasko’nun ve diğer Rum siyasilerin sürekli ve maksatlı bir şekilde Anavatan Türkiye’ye ve KKTC yöneticilerine saldırmaları çözüm peşinde olmadıklarını ve tamamen dünya kamuoyunu etkilemeye yönelik gayretler peşinde olduklarını göstermektedir.
KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile görüşmeye giderken yaptığı açıklamalarda sözde barış meleği küstah Hristo-fiyasko, Talat’ın “görüşme salonunda başka, dışarıda başka” konuştuğunu iddia ederek, yani yalancı, ikiyüzlü ve riyakâr olduğunu iddia ederek, “Ortak dil bulamazsak, ne bu yıl sonuna kadar, ne de bilmem hangi yıl sonuna kadar çözüm bulunmayacak” demesi, “Arzu edilen de bu değildir. Arzu edilen; detaylara girip sorunu çözebilmemiz için Kıbrıs sorununun temel çözüm ilkeleri üzerinde karşılıklı anlayıştır, içeride taahhüt ettiklerine sonuna kadar sadık kalacağını umarım” diyerek meydan okuması kabul edilebilinir değildir.
Hristo-fiyasko’nun temel çözüm ilkelerini bizler çok iyi bilmekteyiz. Buna göre adaya 34 yıldır barış ve huzur getirmiş olan Türk askeri adayı terk edecek, KKTC topraklarını vatan yapmış olan Türkiye’den gelen kardeşlerimiz geri gidecek, Anavatan Türkiye’nin garantörlük hakkı ortadan kalkacak, 1960 Anlaşmaları ve Anayasası’nın geçerliliği kalmayacak ve bütün bunların yokluğunda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adı değiştirilerek Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında Kıbrıs Türklerinin azınlık olacakları çözüm kabul edilecektir. Rum’un lanet ilkelerine göre tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek halk, tek temsiliyet’e dayanan üniter yapıda, sayıca üstün olan Kıbrıs Rumlarının boyunduruğunda yaşamamız öngörülmektedir. Kıbrıs Türkü’nün ayrı bir halk olduğu, self determinasyon hakkına sahip olarak kurduğu devleti KKTC yok sayılmakta, çöpe atılmaktadır.
Cumhurbaşkanı Talat’ın Hristo-fiyasko’nun kendisine yönelik yaptığı eleştirilerine yanıtı gecikmedi gecikmesine, ancak karşılıklı atışmaların ve Rum tahriklerinin gölgesinde yapılan müzakerelerden bir sonuç çıkmayacağı da apaçık ortadadır. Hristo-fiyasko KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın müzakere masasından kalkması için elinden geleni yapmaktadır. Hristo-fiyasko ve diğer Rum siyasilerin başka bir taktiği de Anavatan Türkiye’yi dünya kamuoyu önünde uzlaşmayı önleyen taraf olarak göstermektir. Çözüm inisiyatifinin tamamen Türkiye’de olduğu dünyaya yayılmakta, sanki Türkiye isterse yarın sabah çözüm olacakmış havası verilmektedir. Hristo-fiyasko bu hedef doğrultusunda geçtiğimiz cumartesi günü BM Genel Kurulu toplantısına katılmak amacıyla New York’a hareketinden önce Larnaka Havaalanı’nda yaptığı açıklamada, “BM, AB ve diğer uluslararası örgütlerden Türkiye’nin uluslararası hukuk ilkelerine saygı göstermesini sağlama yönündeki rollerini üstlenmelerini beklediğini, aksi takdirde Kıbrıs sorununu çözemeyiz” diyerek şimdiden Anavatan Türkiye’yi suçlu sandalyesine oturtmaya çalışmıştır.
Rumların, müzakerelerden sonuç alınamayacağının anlaşılacağı ilk gün, KKTC Cumhurbaşkanı Talat ve Anavatan Türkiye’yi suçlayarak başarısızlığın sorumluluğunu onlara yüklemeye çalışacaklarına hiç şüpheniz olmasın. Bu sinir harbi Anavatan Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması için karne niteliğindeki 2009 İlerleme Raporu’nun açıklanmasına kadar devam edecektir.