Hoca verir talkını...

“Gazeteci özür dilemeyi bilmeli” diye yazan Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’nin manşet haberi asılsız çıktı ama...

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı önceki gün gazetesinde “Gazeteci dediğin, özür dilemesini bilecek” başlığıyla tam bir sayfalık yorum yayınladı. Dumanlı bu yorumunda hata yapan gazete ve gazetecinin özür dilemesinin faziletlerini örnekleriyle uzun uzun anlattı. “Onca olumsuz tarafına rağmen neyse ki Türk medyası doğru bir istikamet üzerinde yoluna devam ediyor” tespiti yapan Dumanlı, “özür dileme geleneği, meslekî bir disiplin içinde gazetecilik erdemine dönüştüğü an Türk medyası bayram yapabilir” öngörüsünde bulunmayı da ihmal etmedi. Aynı gün Zaman, “YÖK’ün ’eşi çarşaflı’dediği rektör adayı bekar çıktı” manşetini atmıştı. Daha sonra Cumhurbaşkanı Gül ve YÖK’ten yapılan açıklamalarla bu haberin asılsız olduğu ortaya çıktı. Ertesi gün, “gazeteci dediğin, özür dilemesini bilecek” diyerek gazetecilere özür dilemeyi vaaz eden Ekrem Dumanlı’nın köşesinde YÖK’ten dilenen bir özüre rastlamayınca meşhur söz aklımıza geliverdi: Hoca verir talkını, kendi yutar salkımı... Haksız mıyız acaba?

Çok tehlikeli provokasyon
Yangına körükle gitmek, ateşe benzin dökmek buna denir herhalde. Ülkedeki bu hassas dönemde Vakit’in, “Jandarma cami bastı” başlığını anlamak mümkün değil. Başlıkta “cami basıldı” deniliyor, bu ifade alt başlıkta “mescid” e dönüşüyor. Fotoğrafa baktığınızda ise ne cami ne mescid var. Dış görünüş itibarıyla altı dükkan üç katlı bir apatman görülüyor. Burada “sohbet” için toplanan 110 kişinin gözaltına alınarak karakola götürüldüğü haber veriliyor. Pek tabii ki bu haber verilecek. Uygulamada görevlilerin hataları varsa bunlar eleştirilecek. Vatandaşın zulme uğramaması için yetkililerin daha hassas davranıp tedbir almaları istenecek. Bunlara kimsenin itirazı olamaz. Ama “Jandarma cami bastı” diye manşet atarsanız, milletle askerini veya polisini birbirine düşman haline getirecek bir zeminin oluşmasına fırsat verirseniz, bunun ağır vebali altında kalırsınız. Milletin birbirine düşmesi ancak düşmanların işine yarar. O zaman uğruna hiç bir mücadeleden kaçmadığımız din de vatan da tehlikeye girer. Hele şu Irak’ın haline bir bakıverin. Lütfen biraz sağduyu. İşte Jandarma Genel Komutanlığı’nın açıklaması: Arama yapılan yerler, cami ve mescit olmayıp özel şahıslara ait mesken konumundadır...

GÜNÜN TESPİTİ
Üç meslek
Türkiye’de “üç hayati işi” canı çeken herkes yapabilir de, ondan... Siyaset. Müteahhitlik. Gazetecilik.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


AKP’liler kimden öğrendi?
Yeniçağ’da Sabahattin Önkibar yazdı.
Meğer AK Parti’de gazete yazarlarına not veriliyormuş. MKYK toplantılarında iktidarı öven gazetecilerle, muhalefet yapan gazeteciler birer birer saptanıyor ve not veriliyormuş. Bunlardan bazılarına “pekiyi” notu verilirken bazılarına “sınıfı geçer” deniliyor, bazıları da sınıfta bırakılıyormuş.
Böylesine akılsızca bir uygulama gerçekten AK Parti’de yapılıyorsa, bunu kimden öğrendiklerini de mutlaka araştırmak gerekiyor.
Acaba gazetecileri kategorize edip, bazılarını kara listeye alan Genelkurmay’ın “akreditasyon” modelinin yaratıcısı basın uzmanlarından mı öğrendiler bu not verme modelini?
Belki de 28 Şubat post-modern darbesi sürecinde bazı gazetecileri andıçlayan “Batı Çalışma Grubu” nun uygulamaları onlara ilham verdi.
Acaba kartelciler mi?
Bir ihtimal de, 28 Şubat sürecinde kartel kurup, bazı gazetecileri susturan ve işsiz bırakan medya sermayelerinden ve yöneticilerinden AK Partililerin esinlenmiş olabilecekleridir.
AK Parti sözcülerinden bir yalanlama gelmediğine göre, bu not verme uygulaması demek ki gerçek. Bu arada bunlar beni de “pekiyi” notuna layık görmüşler.
Geçer not alamayan ya da not listelerinde yer almayan gazete yazarları, haklı olarak konuya hemen eğilip, “ayıp” falan diye yazdılar. Kaliteli bir gazete olduğunu vurgulayan Milliyet’in bir yazarı ise, iyi not alan gazete yazarlarını “fahişe” ye benzeten bir yorumla, Milliyet’in kalite çıtasını iyice yükseltti.
Aslında siyasetçilerin de bürokratların da basına ve gazete yazarlarına bakış açıları hep sakat olmuştur.
* Mehmet Barlas / Posta


Cumhurbaşkanı ve gazetecileri!
Gelin şimdi olaya farklı bir gözle bakalım.. Gül bu olayı ne zaman anlatıyor? Pakistan’a giderken gazetecilerle yaptığı sohbette konu yeni YÖK Başkanı’nın seçimine gelince..
Bilgi notunun YÖK’le ilgisi yoksa niye anlatıyor?
Sizce burada gizli bir amaç yok mu?
YÖK’le irtibatlandırılmasını istemesi gibi.. İrtibatlandırıldı da..
Dahası da var..
Cumhurbaşkanı Gül, 25 Eylül’de Teziç ile yaptığı görüşmede konuyu gündeme getirmiş.. Bilgi notundan söz etmiş.. Teziç de kendilerinin böyle not koymak gibi bir adetleri olmadığını söylemiş..
Hatta karşılıklı gülüşmüşler..
Konu kapanmış..
Peki Gül, bu olayı 68 gün sonra niye anlatıyor?
5 gün sonra YÖK Başkanı’nın görev süresi doluyor da ondan..
İktidarın amacı sadece yeni bir YÖK Başkanı atamak değil.. Sistemi tamamen değiştirmek..
Gül de bunun alt yapısını oluşturmak için o olayı anlatıyor..
O saçma sapan bilgi notunu, YÖK’le ilgisi olmadığı halde YÖK Başkanı’nın seçimi sorulduğunda anlatıyor..
Sonra da yazılı açıklama yapıyor..
YÖK’ten geldi demedim..
Demedin de niye anlattın? Bakın, rektör seçimlerinde böyle bilgi notları geliyor diye niye kafaları karıştırdın.. Niye YÖK’ü şaibe altında bıraktın..
Bana böyle bilgi notları vermeyin de, olsun bitsin..
Bize ne?
Vahim.. Çok vahim..
*
Size de daha da vahimini söyleyeyim..
Gazetecinin Gül’e sorduğu soru..
Aynen şöyle: YÖK’ün başına demokrat, özgürlükçü biri gelse iyi olmaz mı?
Soruya bakın!
Gazeteciye bakın!
Parti militanı gibi!
Tam AKPCİ..
* Mehmet Tezkan / Vatan

Devlet zirvesinde tam bir skandal!
Başkomutan Abdullah Gül Pakistan yolculuğu sırasında uçağında bulunan gazetecilere bir açıklama yaparak YÖK’ü ağır dille suçladı. YÖK’ün rektör atamaları konusunda, adayların eş durumları ile ilgili ihbar notu koyduklarını söyledi. Buna göre adaylardan birinin eşinin çarşaflı olduğunun belirtildiğini açıkladı. Başkomutan yaptırdığı araştırma sonunda eşi çarşaflı denilen kişinin hiç evlenmediğinin belirlendiğini de sözlerine ekledi.
Gözler YÖK’e çevrildi ister istemez. YÖK Başkanı Teziç böyle bir notun asla olmadığını, rektör atamalarında, adayların özel hayatlarıyla ilgili hiçbir ayrıntının konuşulmadığını açıkladı.
Başkomutan da zora düştü ve Pakistan’dan açıklama yaparak “Söz konusu notun YÖK’le ilgisi yoktur” dedi. Bu tam bir skandaldır. Ya uçaktaki gazeteciler Gül’ün ne söylediğini anlamadan yazdılar ya da Gül “Biraz hareket gelsin” diyerek ortaya bir sorun attı. İki durumda da temizlenmesi gereken bir ayıp ve skandal var ortada. Türkiye’nin en tepesinin böyle oyunlara alet edilmesi affedilecek gibi değil.
* Can Ataklı / Vatan

Yazarın Diğer Yazıları