Hırsız Obama suçüstü yakalandı!

Lâfı eveleyip gevelemenin gereği yok.30 yıldır Mısır halkının kanını emer, beyninde boza pişirir, 70 milyar dolarını iç eder ve İsrail’e kol kanat gererken Hüsnü Mübarek’e bu gücü veren ülke kimin ülkesiydi? Obama’nın ülkesiydi.
Şimdi aynı Amerika, halkın devrimini çalıyor. Bunu, Mübarek’i satarak yapıyor. Bunu, meydanları dolduran on milyonlara, “Sizi kutluyorum, kendinize yakışanı yaptınız, maddî ve manevî olarak yanınızdayım” diyerek yapıyor. Yani Amerika Mübarek varken de kazanan taraf oluyor, Mübarek gittiğinde de kazanan taraf oluyor. Bu, Saddamlı Irak’ta da böyle değil miydi? Ona İran’ı vurdurtmadı mı? Saddam’ı Kuveyt’e saldırtarak ABD’nin Irak’a yerleşmesi için manivela olarak kullanmadı mı? Saddam’ı Kürtlere saldırtarak İsrail’in isteği ve gelecekteki Genişletilmiş Ortadoğu için lâzım olacak Kürdistan’ın temellerini Saddam’a attırmadı mı?
İsterseniz kendimize, Türkiye’ye bakalım: Atatürk’ten sonra sağından soluna ve askerî darbelerine kadar ABD sürekli “kazanan tarafta” olmadı mı? Ve yine isterseniz biraz daha geriye çekilip İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin NATO üyesi ülkeleri ve İslâm coğrafyasını sürekli nasıl kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını şöyle bir hatırlayalım. NATO’nun karşısında SSCB varken halkı Müslüman, rejimi lâik demokrasi olan Türkiye ve SSCB’nin uzanamadığı İslâm ülkeleri Rusya’nın sıcak denizlere inmesini engellemek için bir “Yeşil Kuşak” görevi ile görevlendirilmediler mi? Türkiye bundan ne kazandı? Ordusu ve ekonomisi ile ABD’ye tamamen bağımlı hale geldi. Karşılığında Kıbrıs’ta satıldı, ambargo gördü, ASALA ve PKK darbesi yedi. Arap ülkelerinin petrolleri ABD’nin oldu, hayır ben petrolümü millileştireceğim diyenlerin de kelleleri kopartıldı.
Ve 1991’de SSCB yıkıldı.
İşte o andan itibaren Türkiye ve ABD dostu İslâm coğrafyası 40 yıldır ABD’nin tetikçiliğini yapmalarının bedelini işi bitmiş Hüsnü Mübarek olarak ödediler: Türkiye ile dağılan Sovyetler Birliği’nde su yüzüne çıkan Türk Cumhuriyetleri’nin kaynaşmasının önünde en büyük engel Amerika’dan başkası değildi. Mübarek gibi Türkiye de satılmıştı.Bu da yetmedi, NATO için yeni bir düşman lâzımdı, o düşman da “İslamiyet” olarak belirlendi.Tam 40 küsur yıl SSCB’nin petrol bölgelerine sarkması için ABD adına bölgede Mısır’daki Mübarek görevi gören İslâmiyet Beyaz Saray için bir anda işi bitmiş, görevini tamamlamış Hüsnü Mübarek haline geliverdi. Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi devreye sokuldu. İkiz Kuleler tezgâhı servis edildi. Ilımlı İslâm hayata geçirilerek İslâm dininin Cihat ruhu devre dışı bırakıldı, böylece topraklarına el koyan, camilerini Haçlı kışlası haline getiren ve İsrail’in tetikçisi olan ABD’ye “İbrahimî Dinler” teslimiyeti içersinde itiraz edilmesinin önüne geçilmek istendi.
Afganistan’a girildi, Irak işgal edildi, Müslümanların gıkı çıkmadığı gibi müstevli ABD’ye destek oldular. Ve tam bu noktada görüldü ki yöneticileri ne kadar Truva atı, ne kadar Eş Başkan olurlarsa olsunlar Müslüman halklar ABD’den nefret ediyor! Bu böyle gitmezdi, gidemezdi. Gitmemeliydi. Çünkü dün SSCB’ye karşı kalkan olarak kullanılan ve petrollerine el konulan İslâm coğrafyasına ve onun başta petrol olmak üzere diğer servetlerine bugün her günkünden daha fazla ihtiyaç vardı. Çünkü Rusya kendini toparlamış, ABD’nin çıkarlarına ket vuruyordu. Çin şahlanmış, ABD’nin çıkarlarına ket vuruyordu. Hindistan ayaklanmış, ABD’nin çıkarlarına meydan okuyordu. Dün SSCB için yeşil kuşak olan İslâm coğrafyasına bugün Rusya, Çin ve Hindistan yürüyüşünün önünü kesmek için ihtiyaç vardı. Miadını dolduran yöneticiler satılmalı, hedefe halkın hissiyatı kullanılarak varılmalıydı.
İşte bugün yapılan odur.
Mısır’da yapılan budur.
Türkiye’de yapılan budur.
Suriye’de yapılmak istenen budur.
Kazanan yine ABD’dir. Tunus’tan Mısır ve Türkiye’ye kadar ülkelerin iç dinamikleri ile oynanarak halkların gazını alıp doğalgazından petrollerine, boraksından fabrikalarına kadar her zenginliğine el koyan ABD, bu raundu da kazanmış gibi görünmektedir.
Ama Kadir-i Mutlak olan ABD değil, Allah (C.C.)’tır. Zalimin zulmü de, Truva atlarının ömrü de ebedî olmayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları