"Hırsız bizimse sahip çıkmak gerekir!"

Başbakan, “AKP diyen edepsizdir, bu kadar ağır söylüyorum” diyor ya, görülen o ki, bu sözünü hiçbir “ağırlığı” olmadığı, milletin AKP demeyi sürdürmesinden anlaşılıyor.
Ki zâten kendileri de “Ak Parti”lerini mahkemede “AKP” diye savunmuşlar.
Bu konuda yazılıp-söylenmedik bir şey kalmadı amma sayın Bülent Arınç’ın, “Almanya’daki Deniz Feneri e.V soruşturmasıyla Ak Parti arasında bağlantı kurulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna, “Hiç kimse bağlantı kuramaz, bağlandırılamaz” cevabını verdiğini gazetelerden okuyunca, insan, hadi bir iki söz daha edelim demekten kendini alamıyor.

* * *

Peki şu sözlere ne demeli:
“- Deniz Feneri e.V. davasıyla ilgili kararı Almanya’da yargı vermiştir. Ancak davayla ilgili asıl failler Türkiye’de olduğu halde, maalesef olayın üzerine gidilmiyor. Bu konuda en büyük görev hükümete ve Sayın Başbakan’a düşüyor. İlişkilere baktığımızda, başta Sayın Başbakan olmak üzere iktidardaki bazı önemli isimlerin bu davada adı geçen isimlerle büyük yakınlıklar içinde olduğunu görüyoruz. Yani bir iç içelik var. İlişkiler açısından bir birliktelik var, karşılıklı kollama var, gözetme var.”
Üstelik bu sözleri söyleyen “hiç kimse” ve “sıradan bir kimse” değil, AKP’nin kurucularından, Başbakan Erdoğan’ın eski yardımcılarından Abdüllatif Şener.
O, bu sözleri Eylül ayının sonlarındaki 32. Gün Programında Rıdvan Akar’ın sorularını cevaplarken söyledi.
Programda sözlerini, “Bir numaralı sorumlu hükümet ve Sayın Başbakan” diye sürdüren Şener, Sayın Arınç’ın, “Ak Parti ile hiç kimse bağlantı kuramaz” dediği Deniz Feneri e.V. ile ilgili daha neler demiş:
“- Mahkemenin, ‘Asıl failler Türkiye’dedir’ derken saydığı isimlere baktığımızda bunlar Türkiye’de bazı kurumların başındalar. Bu belli kurumların başında olan kişiler de siyasi iktidar tarafından himaye ediliyor. ‘Hırsız bizim hırsızsa ona sahip çıkmamız gerekir’ diyenler var hâlâ bu ülkede.”
Hatırlayın o günleri.
Almanya’daki yolsuzluğu dile getiren gazete ve televizyonlar o günlerde Erdoğan tarafından nasıl yerden yere vuruluyor, nasıl da tehdit ediliyordu.
E, ne oldu?
Türk yargısı, Alman yargısının kararını haklı çıkarır yönde bir karar aldı ve adı geçen kişilerin mal varlıklarına, “kaçırma ihtimalleri var” diyerek, tedbir kararı koyuverdi.

* * *


Sen, mesele böylesine dallanmış budaklanmış ve iç içe geçmişken kendini mahkeme yerine koyar, “Hiç kimse o işlerle bizim aramızda ilişki kuramaz” dersen, adama bir dakika, sabret, mahkeme sonucunu bekle bir bakalım, demezler mi?
Aceleniz ne?
Belki senin bilmediğin, hakim ve savcıların bildiği bir şeyler vardır.
Ve “Bana AK Parti diyeceksin, demezsen edepsizsin” diyene, hadi ben demişim, elin İngiliz’i, İngiliz’in Financial Times’ı, Almanya’daki Deniz Feneri davasını kastederek, “Yolsuzluk davası AKP’yi kararttı” haberleri yaptı, ona da gücün yetecek mi, diye sormaz mı?
Ne diyordu Abdüllatif Şener:
“- ’Hırsız bizim hırsızsa ona sahip çıkmamız gerekir’ diyenler var!”
Demek ki Sayın Şener bir şeyler biliyor..
Öyleyse, devlet ve vatan dahil, hepimiz büyük bir tehdit altındayız demektir.
Çünkü bu zihniyet hukuksuzluk, bu zihniyet “adaletsizlik” üretir.
En iyisi..
İlle de “kendi hırsızını korumak isteyenler için”, sözümüze, Hz. Muhammed(s.a.v)’in, “Hırsız, kızım Fatıma da olsa, kolunu keserdim!” düsturunu hatırlatarak bir düğüm atalım, susalım..
O (s.a.v)’da etkili olmuyorsa..
Tez elden gemi yapımına başlayalım..

Yazarın Diğer Yazıları