Hımbılların yönettiği Türkiye...
Afyonkarahisar’dan gelen yürekler acısı haberle bir kez daha yıkıldık. Yine ocaklarımıza kor ateş düştü. Başımız sağ olsun. Allah büyük Türk milletine sabır versin. Böylesine büyük acılarda değil yazmak bazı
şeyleri söylemek için kelimeleri dudakların ucuna getirmek bile çok
zordur.
Önce, Çarşamba akşamı saat 21.30 sularından başlayalım.
Yıllarca haber yöneticiliği yaptım. Türkiye’nin ilk TV haber kanalının kuruluşunda bulundum ve haber yöneticiliği yaptım. Nice böyle felaketlerin bizzat içinde bulunup haber yayınlarına yön verdim. Gazete ve televizyon haberciliğinin yıllardır içine düştüğü kalitesizliğin bir kez daha tepe noktasına vurmasına değinmeyeceğim. Yayınlarda, gözümün içine içine giren devlet yöneticilerinin acziyeti ve hımbıllıklarını anlatacağım. Haber kanalları böyle durumlarda izleyiciyi kendi ekranlarında tutabilme adına “sürekli” yayına geçerler. Eskiden de öyleydi ama felaketin cereyan ettiği bölgelerde yetkili yöneticileri canlı yayına çıkarmakta çok zorlanırdık.
Neden mi?
Adamlar, “Şimdi televizyona çıkmanın zamanı değil önce işimizi yapalım sonra değerlendirme yaparız” mahiyetinde sözler söyleyip işlerine güçlerine bakıp vatandaşa koşarlardı. Bizler de “edindiğimiz bilgilere” dayanıp, yan konukları da ekrana çıkarıp yayınlarımıza devam ederdik. Çarşamba gecesi ne oldu?.. Olup bitenler hakkında doğru düzgün bilgi alayım diye elimde kumanda dolaştığım haber kanallarında bir de
baktım ki;
Memleketimin tüm yöneticileri ekranlarda boy gösterme yarışına girmiş. Afyonkarahisar Belediye Başkanı, İtfaiye müdürü, Vali, Devlet Hastanesi Başhekimi, ilgili il müdürleri... Kanal kanal dolaşıyorlar.. Hepsi TV ekranlarında ellerinde somut bir bilgi olmadan atıp tutuyor. Verilen tüm bilgiler birbiri ile çelişiyor. Durumu idare edelim derken halkı paniğe sürükleyecek açıklamalar yapılıyor..
Neymiş efendim?
“Falanca bakanlarından aldıkları talimatla her şeyi kontrol ediyorlarmış”, “Falanca Bakanın talimatıyla olay yerine şu gönderilmiş bu gönderilmiş.”..
Zaten yapmanız gereken o değil mi?..
Her çıkan tarafından Bakanı adı söyleyerek böyle bir durumda dahi AKP propagandası yapıldı. Bir de, “olay kaza” açıklamaları..
Neyin ne olduğunu, nereden biliyorsunuz?.. Daha patlamanın üstünden 15 dakika ya geçmiş ya da geçmemiş, “kaza” olduğunu nereden anladınız? Bu “kaza” bilgisini size kim hangi incelemeye dayanarak verdi?.. Müneccim misiniz?.. AKP propagandası yapıp sahiplerinize TV ekranlarından görüntü vereceğinize; vatandaş kan vermek üzere hastanelere koşarken, bir askerimizi kurtarmak için canlarını hiçe sayarak olay yerine akın ederken siz de yapmanız gereken neyse onlarla ilgilensenize...
Yoook!..
Olur mu canım?
AKP’nin, sahneye koyduğu Alis Harikalar Diyarı tiyatrosunu böyle anlarda bile sürdürmek de herhangi bir sakınca olmaz !..
Genelkurmay Başkanlığı Perşembe sabah 8.30’da yaptığı yazılı açıklamada, “... henüz bilinmeyen bir nedenle meydana gelen patlama sonucunda..” ifadesine yer verdi.
Genelkurmay’ın bu açıklamasından sonra bile görev alanı itibarıyla, konuyla ilgisi hiç olmayan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, gece yapılan ve hiçbir somut veriye dayanmayan açıklamalara ısrarla devam ederek, “tamamen bir kaza neticesi, muhtemelen bir el bombasının yere düşmesi neticesinde bir patlama. Burası bir cephanelik, zaman zaman olabiliyor böyle kazalar” dedi.
Suriye’nin düşürdüğü uçağımızda olduğu gibi... Bakalım bu devlet yöneticiliğine yakışmayan tutarsızlıklardaki -en iyimser tahminle- alelacele, ayak üstü yapılan açıklamalar ne kadar devam edecek?
Olay çok acı. Ben de can-ı yürekten kaza sonucu bu patlamanın gerçekleşmiş olmasını diliyorum.
Bu olay hakkında yazıma başlamadan önce karargahtan yaptığım bazı görüşmelerden çıkan izlenimleri de paylaşalım;
Sadece Genelkurmay’da değil bütün büyük birliklerde “olağan üstü toplantı” durumuna geçildi.
30 Ağustos’tan sonra birliklerde devir-teslim ve sayımlar normal prosedür gereği. Fakat burada bir “fakat” var..
Mesai bitiminde sonra, gece saatlerinde muayene, devir-teslim veya sayım alışılageldik bir durum değil.
Bir de biz fakında değiliz herhalde; memleketimde Orman ve Su İşleri Bakanı Milli Savunmaya, Genelkurmay Başkanı da Devlet Su işleri Genel Müdürlüğüne bakıyor!..
***
Esasında bugünkü yazımda Tayyip Erdoğan’ın genişletilmiş grup toplantısında yaptığı konuşmayı ve “yakında yine Şam’a gideriz. Emevi Camii’nde namazımızı kılacağımız, Selahaddin Eyyubi kabrinde Fatiha okuyacağımız gün yakın” şeklindeki fetih nutkunu(!) ele alacaktım. Anlaşılan; Erdoğan, ABD gazıyla Saddam’ın Kuveyt işgalini ve sonrasında başına gelenleri hiç hatırlamıyor. Görünen o ki; çuvalcı CIA Başkanı Petreaus Tayyip Erdoğan’ı iyi gaza getirmiş.